Buradasınız
İmamoğlu’na Hapis Cezası: Rejim Toplumu ve Muhalefeti Sindirmeye Çalışıyor

Sürekli topluma korku aşılayarak, kaos ve gerilim politikaları uygulayarak varlığını korumaya çalışan tek adam rejimi, bu doğrultuda yeni bir adım daha attı. Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla açılan davada, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay ceza verildi. Cezanın kesinleşmesi durumunda belediye başkanlığı düşürülecek ve siyasi yasaklı kapsamına girecek olan İmamoğlu, bu ceza bitene kadar cumhurbaşkanı veya milletvekili adayı da olmayacak.
Hatırlanacağı üzere, Mart 2019 yerel seçimlerinde İmamoğlu İstanbul Belediye Başkanlığını kazanmış ama iktidarın baskısı üzerine YSK, ilçe ve il meclisi seçimlerine dokunmadan büyükşehir seçimlerini iptal etmişti. İşte o gün süren tartışmalar kapsamında İçişleri Bakanı Soylu’ya cevap veren İmamoğlu’nun bir ifadesi, kasıtlı olarak çarpıtılmış ve muhalefeti baskı altında tutmak ve hatta İBB başkanlığını İmamoğlu’ndan almak üzere rejim tarafından siyasi bir davaya dönüştürülmüştü. Dolayısıyla net bir şekilde vurgulamak lazım ki İmamoğlu’na verilen cezanın hiçbir hukuki yönü ve dayanağı yoktur. Her ağızlarını açtıklarında halka, emekçilere ve muhalefete hakaret eden rejim sözcülerinin ve yandaş medyanın “hakaret etti” demesi ve “hukuk”tan söz etmesi ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Totaliter rejimin planları doğrultusunda İmamoğlu’na verilen cezanın amacı, toplumu korkutup sindirmek, muhalefet saflarında gedikler açmak ve kitleleri umutsuzluğa itmektir. Böylece rejim, seçimlere 6 ay kala, bir taraftan bu tür siyasi ceza ve yasaklarla, öte taraftan ekonomide işlerin yolunda gittiğine dair algı oyunlarıyla elini güçlendirmeye çalışıyor.
Birçok kez vurguladığımız üzere, Türkiye’de milyonlarca emekçi büyüyen enflasyon, hayat pahalılığı ve yoksullukla boğuşuyor. Rejimin baskı ve yasakları, neredeyse her grevi yasaklaması, başta genç kuşaklar olmak üzere toplumu nefessiz bırakıyor. Derinleşen yoksulluk, genç kuşakların geleceksizliğe itilmesi, baskı ve zorbalık, rejimin devlet kaynaklarını kendi çevresine ve sermaye sınıfına aktarması, tepeden tırnağa rüşvet ve yolsuzluk çukuruna gömülüp çürümesi hoşnutsuzluk ve öfkeyi arttırıyor. Bu yüzden iktidar partilerinin (AKP-MHP) oy tabanı her geçen gün eriyor. Olağan şartlarda bu partilerin bir seçimi kazanmaları mümkün değil. Bu tablo, ülkenin neden her gün belirsizliğe uyandığını gözler önüne seriyor. Toplumu sürü yerine koyan ve istediği yöne sürebileceğini düşünen iktidarın aldığı kararların amacı ülkeyi selamete ulaştırmak değildir. İktidar, ne pahasına olursa olsun varlığını sürdürmek, toplumu istediği gibi şekillendirmek, devlet kaynakları üzerinde oturmaya devam etmek istiyor. Bu yüzden olağanüstü gündemler eşliğinde siyasal gerilimi ve yapay/sahte kutuplaşmayı alabildiğine keskinleştirmeye, muhalefeti parçalamaya, bilinçleri felçleştirmeye, emekçilerin odağını kaydırmaya çalışıyor. Olağanüstü durumlar yaratarak toplumu ezip sindirmek istiyor.
Rejimin Yunanistan ile sürekli gerilimi yükseltmesinin, savaş tamtamları çalarak Suriye’ye askeri operasyonu gündeme getirmesinin nedeni de aynıdır. Sadece 2015’ten bu yana yaşananlara baktığımızda bile rejimin sıkıştığı her durumda aynı politikaları hayata geçirdiğini görmek zor değildir. Kaos politikalarını devreye sok, savaş söylemini ve milliyetçiliği yükselt, kitleleri korkut ve körleştir! Rejim, muhalefet partilerinin ortak bir zeminde hareket etmesini engellemek amacıyla Kürt düşmanlığını kışkırtıyor; 6 milyon insanın oyunu almış olan HDP’nin kapatılması için kampanya yürütüyor. Kürt halkının temsilcileri cezaevlerinde çürütülüyor. Her seferinde far görmüş tavşan gibi donan ve milliyetçilik tuzağına düşen muhalefet cephesinin (Millet İttifakı) pasifliği de iktidara cesaret veriyor. Muhalefet cephesinin bu sinikliği, iktidardan bıkıp usanan kitleler nezdinde moral bozukluğuna yol açıyor. Dün HDP temsilcilerini cezaevine atan rejim, Millet İttifakının pasifliğinden yararlanarak ona da saldırmaktadır. Daha önce CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na ceza verilip siyasi yasak getirilmesi ve ardından İmamoğlu’na verilen ceza ve yasak buna örnektir. Bu zorbalık işçi sınıfının grev ve eylem silahını da elinden almakta, onu sermayenin ve rejimin dayatmaları karşısında sessiz kalmaya zorlamaktadır.
Rejimin baskı ve yasaklarını geri püskürtmenin yolu tüm muhalefet güçlerinin, işçi ve emekçilerin örgütlü ve cesur bir duruş sergilemesinden geçmektedir.
DİSK: Gelirde Adalet, Vergide Adalet!
- Erlau İşçileri Sendikal Hakları İçin Mücadele Ediyor
- Esenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetiminin İşten Atma Saldırısı Protesto Edildi
- Liseliler Ayakta: “Öğretmenime Dokunma!”
- Çayırhan Maden Ocağında Patlama: 2’si Ağır 14 İşçi Yaralandı
- Herkese Birinci Sınıf Sağlık Hizmeti İddiası ve Gerçekler
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Eğitim Sen’den ve Üniversite Öğrencilerinden Tutukluların Serbest Bırakılması İçin Eylem
- Kuzey ve Güney: İki Sınıfın Gerçek Hikâyesi
- Boykota Destek Genişledikçe İktidarın Saldırıları Büyüyor
- Büyük İnsanlığın Safında Bir Kalem: Sabahattin Ali
- İşçi Sınıfı Tarih Bilinci Kazanırsa İlerler
- O Yılan Kapitalizmdir, Sana da Dokunur Kardeşim
- Maltepe’de Milyonlar Bir Araya Geldi
- KESK İstanbul Şubeler Platformu: “Levent Dölek Serbest Bırakılsın!”
- Kapitalist Karanlığa Karşı Mücadeleyi Büyütelim
- Eğitim Sen: Baskılar Bizi Yıldıramaz
- “Hadi Siz de Birlik Olun, Korkmayın!”
- Zenginlik ile Yoksulluk Arasındaki Uçurum!
- Rejimin Saldırıları Yeni Gözaltılarla Sürüyor
- Amasra Madenci Katliamı Davasından da Adalet Çıkmadı
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...