Buradasınız
İşçi Sınıfının Gençlerinin Gözünden UİD-DER / 1
Sefaköy’den bir grup genç

Merhaba dostlar! Kimimiz öğrenciyiz, kimimiz işçi… Memleketlerimiz ayrı, cinsiyetlerimiz ayrı… Ama ortak bir paydamız var; bizler yolu UİD-DER’le kesişmiş gençleriz, işçi sınıfının gençleriyiz! Geçtiğimiz günlerde uidder.org’da çıkan “Emekçi Kadınların Gözünden UİD-DER” başlıklı bir mektup okuduk. Gebze’den emekçi kadınlar, derneğimize ilişkin sıcacık duygularını paylaşmışlardı. Heyecanla yazdıkları satırlar, kilometrelerce ötedeki bizleri de heyecanlandırdı. İstedik ki biz de duygularımızı ve düşüncelerimizi yazalım, sizlerle paylaşalım. Bu mektubu yazmamıza vesile olan UİD-DER’li emekçi kadınlara ve bizi büyük bir ailenin parçası kılan UİD-DER’e çok teşekkür ederiz.
“İyi ki babam işten atılmış”
Genç bir kadın: Bizim ailecek UİD-DER’le tanışmamız babamın işten atılmasıyla oldu. Babamlar atıldıkları belediyenin önüne çadır kuruyorlardı, direniyorlardı. UİD-DER’le birlikte başka dernekler de ziyarete geliyordu ama sürekli olarak gelen UİD-DER’liler oldu. Geliyorlardı, hal hatır soruyorlardı, güzel sohbetler ediyorlardı, evimize de gelmeye başladılar hatta... Sahipleniyorlardı bizi, hiç yalnız hissetmiyorduk. Hatta öyle ki kan bağımız olan kişilerden, akrabalarımızdan daha yakın davranıyorlardı. Onların yapmadığını UİD-DER’liler yapıyordu, bu beni çok etkilemişti. Ben bir süre sonra “iyi ki babam işten atılmış” dedim.
Neden diye soracak olursanız, her şeyi UİD-DER’den öğrendik. Yardımlaşmayı, dayanışmayı, kendimizi daha iyi ifade edebilmeyi… Ben normalde lisenin ilk yılında içine kapanık bir çocuktum ama şimdi kendimi daha iyi ifade edebiliyorum. Ya da 1 Mayıs… Şimdi mesela alanlara gidiyoruz, 1 Mayıs’ın ne olduğunu biliyoruz ama öncesinde 1 Mayıs’a dair hiçbir şey bilmezdim, benim için tatilden ibaretti. “Tatil olacak, evde yatacağım” diye düşünürdüm. Okullarda öğretilmiyor ki… Hatta öğrencilere bir şey dikte ediliyor; “sen okuyacaksın ve üst sınıfa geçeceksin, patron olacaksın. İyi paralar kazanacaksın” deniyor. Ama UİD-DER’de çeşit çeşit işçiyi görüyorum, üniversiteden mezun olan da var olmayan da. En azından gerçeği görmüş oluyorum ve bir şey yapmam gerektiğini düşünüyorum.
Belki biz göremeyeceğiz ama sonraki nesillere iyi bir yaşam sürebilecekleri bir dünya bırakmak istiyorum. Bunun için ne yapmam gerektiğini biliyorum. Öğreniyorum en azından. Çevremdeki arkadaşlarıma da söylüyorum; “böyle bir dünya olmamalı, mücadele etmeli” diye. Bazısı “senin yaptığınla ne olacak ki, biz ikimizin yaptığıyla ne olacak?” diyor. Ben de onlara diyorum ki “sen böyle düşünüyorsun, o böyle düşünüyor, diğerleri de böyle düşünüyor. Ee zaten birleşmediğimiz zaman olmaz ki!”
İlk kez UİD-DER’in 10. yıl etkinliğine gelmişti ailem, ben o zaman sınavda olduğum için gelememiştim. Şimdi içimde büyük bir üzüntü bu… O zamanlardan bugüne gerçekten ilerlediğimizi hissediyorum. Zaman geçiyor, bakıyorsun yeni insanlar geliyor. Yeni insanları gördükçe içinden diyorsun ki “büyüyor UİD-DER, mücadele büyüyorsa demek ki bir şeyler değişiyor, değişebilir!”
“UİD-DER’de biz birbirimizdeniz!”
Bir sağlık işçisi: Aranızda bulunalı 5 ay oldu. Aslında çok kısa bir süre ama bana yıllar gibi geliyor. Bunun ilk etkenlerinden biri Gebze’deki arkadaşlarımızın yazdığı gibi oldukça samimi bir ortam var UİD-DER’de, çok yoğun duygular yaşıyoruz. Gerçekten öylesine söylenen veya yazılan şeyler değil bunlar. İnsan akrabalarına bile güvenmiyorken hiç tanımadığı birinin iyi davranma ihtimaline inanamıyor. Bir çıkar bekliyor, “başka bir şey vardır” diyor. Sonra da anlıyorsun ki UİD-DER’lilerin güttüğü bir çıkar var evet, sınıf çıkarı! Böyle bir ortamı görünce, kişisel çıkar güdülmeyen bir ortamı görünce şok oluyorsun.
İşyerimden bir arkadaş beni ilk kez bir etkinliğe davet etmişti. UİD-DER’e ilk adımımı o vesileyle attım. Gençlik etkinliğiydi; sunum, müzikler ve şiirler inanın halen aklımdadır. Sevdiğim bir arkadaşımın hatırı için gelmiştim ilk kez, sonra her seferinde daha büyük istekle geldim. Filmler izledik, sohbetler ettik, başka etkinlikler yaptık. Ama beni en çok Kale Kayış işçilerine yaptığımız ziyaret etkiledi. Döndükten sonra arkadaşlara “böyle bir ziyaret olduğunda beni mutlaka çağırın” dedim.
Ben Alevi bir aileden geliyorum. Patronlar bizi Alevi, Sünni, Türk, Kürt diye bölüyorlar çünkü böldükleri zaman daha kolay yönetebiliyorlar. Bu ister istemez bizim düşüncemize de sirayet ediyor. Mesela Alevilerde “bizden” diye bir tabir vardır. “Bu bizden, bu bizden değil” diye konuşuruz kendi aramızda ama UİD-DER’de sınıf kardeşliğinden bahsediyoruz. UİD-DER’de biz birbirimizdeniz! Eğer işçiysen bizdensin kardeşim! Alevi olman, Sünni olman, Türk veya Kürt olman önemli değil. Çıkarımız bir, sorunlarımız bir, mücadelemiz de bir! Bence UİD-DER’li olmanın en güzel yanı da bu…
“UİD-DER büyüyor, bir orman gibi”
Bir üniversite öğrencisi: Bu sistemde elin kalem tuttuğu anda okula gidiyorsun, yirmili yaşların ortalarına kadar sözde eğitim görüyorsun. “Koştur evladım, koştur evladım” diyerek yıllar boyunca yarış atı gibi koşturuyorlar seni… Hayaller pompalıyorlar. Önce bir korkutuyorlar, sonra da “koşturursan, iyi bir üniversite kazanırsan korkuların başına gelmez” diyorlar. “Çok çalışırsan sen de zengin olursun” diyorlar, örneklerini de gösteriyorlar; “Bak Ali Koç’a, Acun Ilıcalı’ya!” diyorlar. “Acun basit bir gazeteciydi. Şimdi kendi televizyonu, özel uçağı var, milyarlarla oynuyor” diyorlar. Kendi kendine “Lan” diyorsun, “Acun yaptıysa ben de yaparım!” Bir de kendini büyük görüyorsun “hatta daha iyi yaparım!” diyorsun. Ama sadece Türkiye’yi düşünelim; 80 milyon insan var ama bir tane Acun Ilıcalı var. Sen şimdi diyorsun ki ben ikinci Acun olacağım. Neredeyse ihtimal dışı bir olasılık!
Hele üniversitelerde öyle hayaller pompalanıyor ki akıllara zarar! Mesela okula çeşitli şirketlerin CEO’ları seminer vermeye geliyor. Anlatıyor CEO: “Çocuklar ben de sizin gibi bu sıralardaydım, bakın şimdi şu şirketin CEO’suyum”. Sen de doluyorsun, hemen o gazla kütüphaneye çalışmaya koşuyorsun. Mezun oluyorsun, tabii işsizsin! Şirket şirket iş aramaya başlıyorsun. Sana bir zamanlar seminer veren CEO’nun şirketine iş başvurusuna gidiyorsun. Şunu demek geliyor içinden; “ya arkadaşım sen bize neler anlattın. Yapalım hadi anlattıklarını. Ben de CEO olmak istiyorum, CEO yapalım beni!” ama diyemiyorsun tabi. “Asgari ücretle bile olsa işe alın beni” diyorsun, öyle bile almıyorlar. Sağlam bir sille yiyorsun yani mezun olunca, gerçeklerle karşılaşıyorsun. O silleyi erkenden yemek faydalı aslında!
Bir arkadaşım tanıştırdı beni UİD-DER’lilerle, sohbet ediyorduk. Ben onlara bir işçi çocuğu olduğum için babamın yaşadığı şeyleri anlatıyordum, çalıştığım işyerlerinde başımdan geçenleri anlatıyordum. Yıllardır mücadele eden arkadaşlar, çok deneyimliler ama beni dikkatle dinliyorlardı. Hatırlıyorum sıcacık gülümsüyorlardı. Çok etkilenmiştim bundan. Ben anlattım, onlar anlattı. Yaklaşım tarzları çok samimiydi. “Haklı bir mücadele veriyoruz, yanımıza bir kişi daha katılsın. Yanımıza aldığımız da başka birini alsın yanımıza ve büyüyelim, güçlenelim” duygusunu hissettiklerini hissettirdiler. Burada iyi insanlar, temiz kalabilmiş insanların olduğunu fark ettim. Bu insanlar hep çevremde olsun istedim. Gel zaman git zaman UİD-DER’e üye olmak istedim. Kendimi UİD-DER’li hissediyorum zaten ama tasdiklemek, belgelemek istedim. Yıllardır mücadele eden arkadaşlarımın bana o üyelik dilekçesini uzattıkları anın bendeki değeri çok büyük! O kâğıt şu demekti; “biz mücadele ediyoruz, sen de bizim mücadele arkadaşımızsın, temiz bir insansın. Bizim yanımızda mücadele edebilecek bir insansın”. Sana olan güvenin de bir göstergesi aynı zamanda, dolayısıyla benim için çok kıymetli. Bu mücadele de böyle elden ele büyüyor. İlk tanıştığımızda “Ben sizi arıyormuşum, mücadele edecek yer arıyormuşum” demişim onlara. Benim gibi bir sürü insan var; mücadele etmek isteyen, bir çıkış yolu arayan… Bizim de bu insanları bulmamız ve yanımıza katmamız lazım. Mücadele de doğa gibi bir şey yaşıyor, capcanlı. Görüyoruz nasıl yapılıyor, biz de öğrenip uygulamaya çalışıyoruz. Bize nasıl yaklaşıldıysa biz de insanlara öyle yaklaşmaya çalışıyoruz. Böylece UİD-DER de büyüyor, bir ağaç gibi ya da orman gibi…
Devam edecek…
“Narkotik Köpeği Vuslat Emekli Oldu”
Yaşasın Emekçi Kadınlar!
- Üniversite Hayalleri ve Hayatın Gerçekleri...
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
Son Eklenenler
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde çalışan 213 işçi 21 Mayıs sabahı greve çıktı. Kocaeli Dilovası OSB ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında eş zamanlı grev başladı.
- Karabağlar, İzmir’de ikamet ettiğim ilçedir. Mahallelerinin büyük çoğunluğunda işçi ve emekçiler yaşar. Küçük bir kesimse tuzu kuru, küçük burjuvalardan oluşur. Belediye bu zengin semtlere gösterişli hizmetler sunarken, yoksul mahalleler hep ikinci...
- Grevdeki Temel Conta işçileri 22 Mayısta fabrika önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirerek işverenin grev kırıcı uygulamalarını ve saldırgan tutumunu protesto etti. Eyleme Türk-İş’e bağlı sendikalar, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel-İş...
- Küçük bir işçi çocuğu. Elinde, üstünde “Kreşe Gidemediğim İçin Greve Geliyorum” yazan kartonuyla poz vermiş. Muhtemelen annesi tarafından grev yerine getirilmiş. En küçük olmanın verdiği şirinlikle bütün işçilerin göz bebeği olmuş. Kreşte...
- Bugün size, belki de her gün karşılaştığımız ama çoğu zaman duyulmayan, görmezden gelinen bir gerçeği anlatmak istiyorum. İstanbul’da ya da herhangi bir şehirde üniversite öğrencisi olmak, giderek zorlaşıyor. Hele de bu ekonomik şartlarda…
- İbni Sina Üniversite Hastanesinde çalışan SES ve Dev Sağlık-İş üyesi işçiler, yetersiz yemek, su ve hijyen koşullarına karşı 16 Nisanda üç gün süren yemekhane boykotu yaptı. Genel-İş Sendikasının örgütlü olduğu İzmir’in ilçe belediyelerinde işçiler...
- Kardeşlerim, ben emekli bir işçiyim. Bu yıl da UİD-DER’le 1 Mayıs kortejinde yürüdüm. Bahtiyarım. Bir sene ayağım kırıldığından 1 Mayıs’a katılamamıştım. Yaşım itibariyle, onca mitinglere katıldım, başka kortejlerde yürüdüm, ama her defasında UİD-...
- Petrol-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu TPI Compozit fabrikalarında yaklaşık 2300 işçi, 13 Mayısta greve çıktı. Çoğunluğu Menemen’de, bir bölümü de Çiğli Sasalı’da çalışan işçiler, İzmir Serbest Bölgede (İZBAŞ) uygulanan grev yasağı nedeniyle, greve...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Bu mektubu yazmama bir grevci işçinin sorusu vesile oldu. TPI Composit grevinde bir işçi kardeşimiz, “Abi, sen deneyimli bir işçiye benziyorsun. Sence grevi nasıl sürdürmeliyiz?” diye sormuştu. Pek çok kez grev yaşamış,...
- UİD-DER’li işçiler, 19 Mayısta Portakal Plastik ve Porvil Çatı işçilerini grevlerinin 13. gününde ziyaret etti.
- Filistin halkıyla dayanışmayı ve emperyalist savaş karşıtı mücadeleyi büyütmek üzere sayısız protesto ve işyeri eylemleri düzenleyen İngiltereli işçi ve emekçiler 27. kez ulusal gösteri gününde bir araya geldi. Ülkenin dört bir yanından başkent...
- Felsefe yapmak, olgular, olaylar, süreçler, varlıklar üzerine düşünce üretmektir, neden ve sonuçlar üzerine düşünmektir, sormaktır, açıklama getirmektir. Ama sıradan insanlar, mesela örgütsüz işçiler gerçek manada düşünmeyi, düşünce üretmeyi...