Buradasınız
İşçilerin Tatil Yapmaya İhtiyacı Yok mu?
Koca bir yıl boyunca gece-gündüz demeden yoğun bir tempoyla, fazla mesailerle çalışıyoruz. Bu yoğun tempolu çalışma karşılığında ise, işe gidebilmemiz için gerekli olan şeylere yetecek bir ücret alıyoruz sadece. Yani karın tokluğuna çalışıyoruz. Evin kirası, faturaların ödenmesi ve çocukların masrafları için gece gündüz demeden çalışıp didiniyoruz. Ama tüm işçiler biliyor ki, aldığımız sefalet ücreti en temel ihtiyaçlarımızı karşılamıyor. Sosyal ihtiyaçların bahsi dahi geçmiyor. İşçilerin ne haddine gezmek, eğlenmek, tatile gitmek, dinlenmek! Patronlar için işçiler, sömürdükleri sürece işe yarar. Yıprandı mı? At işten, dışarıda bekleyen taze işgücüne sahip işçi al.
Adına kapitalizm denen bu sömürü sisteminde üretim, patronların kâr hırsı ve arzularına göre yapılır. Her şey buna göre kurgulanır. İşçilerin sosyal ihtiyaçlarının zerre kadar önemi yoktur. İşçiler ertesi gün işe gelsin, makineler çalışsın, üretim aksamasın yeter! Patronlara göre işçilerin sosyal ihtiyaçlarını karşılaması, ailesiyle, sevdikleriyle konsere, sinemaya gitmesi, tatil yapması lükstür. Bu nedenle işçiler, yıllık izin haklarını kullanmak istediklerinde patronlar ve onların yöneticileri garip bir surat ifadesi takınırlar. Demek istedikleri şudur: İzin mi, sen izne çıkıp da ne yapacaksın?
Bir yıl boyunca insanlık dışı koşullarda çalışıp didinmenin karşılığında, en temel ihtiyacımız olan izin sürelerinde bıraktık tatile gitmeyi, izin hakkımızı dahi kullanamıyoruz. Oysa yıllık izinler, işçilerin ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını yerine getirmeleri için kazanılmış bir haktır. Bu hakkı işçiler mücadele ederek almış ve yasalara yazdırmışlardır. İş Kanunu’nun 53. maddesine göre, bir işyerinde işe başlanılan günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışıldığında yıllık ücretli izin hakkı elde edilir. Bu izin süresi, çalışma süresine bağlı olarak değişiyor. Yıllık ücretli izin süresi, bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dâhil) çalışanlar için 14 günden, beş yıldan fazla on beş yıldan az çalışanlar için 20 günden, on beş yıl ve üzeri çalışanlar için 26 günden az olamaz. 18 ve daha küçük yaştaki işçilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi ise 20 günden az olamaz. Ayrıca yıllık izin süreleri patronla yapılan iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile arttırılabilir.
Ancak üretim planlarının aksamaması gerekçesiyle yıllık izinler, patronların insafına kalmış durumda. Kimi işyerlerinde yasal olmamasına rağmen, izinler kullandırılmayıp ücret olarak işçiye ödeniyor. Kimi işyerlerinde ise patronların isteğine göre bölük pörçük ya da eksik bir şekilde kullandırılıyor. İşler ne zaman azalırsa o zaman izinler kullandırılmak isteniyor, isterse kışın ortası olsun patronun umurunda değil.
Yazın gelmesi ve havaların ısınmasıyla birlikte fabrikalarda kimi bölümlerde sıcaklığın 40 dereceyi bulduğu koşullarda çalışmak adeta işkenceyi andırıyor. İşçiler yazın ortasında makine başlarında kavrulurlarken, patronlar ise denizin, kumun, güneşin tadını keyiflerince çıkarıyorlar. Tam bir adaletsizlik ve haksızlık söz konusu… İşçiler sanki bu dünyaya yalnızca çalışmaya gelmişler. Tatil yapmayı, dinlenmeyi bilmezler; onlar sadece çalışmayı bilirler! Ama patronlar, dünyanın dört bir köşesinde diledikleri lüks otellerde, tatil köylerinde gönüllerince sefahatlerini sürdürmeyi iyi bilirler! Asgari ücretli bir işçi, en görkemli plajlarda, tatil köylerinde ya da yeşilin ortasındaki villalarında hayatın tadını çıkartan patronlar gibi tatil yapabilmek için, on yıllarca hiç yiyip içmeden çalışsa bile yine de gerekli parayı toplayamaz.
İşçiler izin haklarını çoğu zaman kullanamıyorlar. Kullandıklarında ise izinlerini çoğu zaman ya evde, ya ek bir işte, ya da köylerine gidip tarlada, bağda, bahçede kışa hazırlık yapmak için çalışarak geçiriyorlar. Peki, tatil yapmak, tükenen bedenini dinlendirmek, kendine zaman ayırmak, sosyal yaşama dâhil olmak işçilerin de ihtiyacı değil mi? Dünyanın tüm zenginliklerini üreten işçiler, neden bu zenginliklere ulaşamıyorlar? Çalışan işçiler, ama tatil yapan ve üretilen zenginliğin sefasını süren patronlar! Patronlar, lafa geldi mi haktan, adaletten, eşitlikten dem vururlar. Bu sözler, kapitalizmde sadece laftan ibarettir.
Bu yaşanası dünyanın tüm güzelliklerini en çok da demire, çeliğe şekil veren, koca koca lüks otelleri inşa eden, gökdelenler yükselten, kısacası hayatı her alanda var eden işçiler hak ediyor. İşçiler, bugün yarattıkları zenginlikten hak ettiklerini, ancak birleştiklerinde ve hakları için mücadele verdiklerinde alabilirler.
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...
- Dünya İşçi Sınıfının Yoksulluğa, Hak Gasplarına ve Emperyalist Savaşa Karşı Mücadelesi Devam Ediyor!Dünyanın dört bir yanında farklı sektörlerden on binlerce işçi ve emekçi artan yoksullaşmaya, hak gasplarına ve emperyalist savaşlara karşı mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Baskı ve tehditlere boyun eğmeyen işçiler, grevlerle, kitlesel eylemlerle...
- İşçi Dayanışması’nda her vesileyle vurguladığımız gibi kapitalizmde iki temel sınıf var. Yaşam biçimi, düşünme tarzı, çıkarları, hayattan beklentileri farklı olan iki sınıf: İşçi sınıfı ve sermaye sınıfı. Bu nedenle her kavram hangi sınıftan...
- 28 Ekim 2014’te Ermenek’te 18 madenci katledildi. Ermenek katliamı, ekmek kavgası uğruna yerin yüzlerce metre altına inen sarı baretlilerin yaşamdan koparıldığı ne ilk katliamdı ne de son olacaktı. Aynı yıl 13 Mayısta Türkiye tarihinin en büyük...
- Son günlerde de Polonez işçisi kadınların direnişlerini hayranlıkla ve umutla takip ediyorum. Uzun zamandır “grevlerde kadınlar nasıl tepki veriyor” diye kadın ağırlıklı grevleri dikkatle izliyorum. Sizlere de bu merakımdan dolayı karşıma tesadüfen...
- Bu sistemde kâğıt üzerinde herkesin özgür olduğu söylenir, herkesin eşit özgürlükleri varmış gibi sunulur. Ancak gerçeklik başkadır. Gerçeği algılamak için uyanık ve sınıf bilinçli olmak, “hangi sınıfın özgürlüğü?”, “ne çeşit bir özgürlük?” gibi...
- Adana’da SASA-PTA Üretim Tesisi Şantiyesinde çalışan işçilerin Yapı Yol-İş Sendikasıyla birlikte ücret gaspına karşı başlattıkları direniş kazanımla sonuçlandı. Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ işçileri, belediye önünde eylem yaparak ücretlerinin...
- Her gün yeni bir vahşet, felaket, savaş haberi alıyoruz. Çünkü içinde yaşadığımız ekonomik ve toplumsal düzen vahşet, felaket, savaş üretiyor. Her gün bir önceki güne göre daha kötü bir dünya ve yaşama açıyoruz gözlerimizi. Beraber çalıştığım bir...
- Çoğu işçi kardeşimiz birlikte hareket etmenin, hak mücadelesi vermenin zor olduğuna inanıyor. Gerçekten de hak mücadelesinde kolay bir yol yok. Peki ama kölelik koşullarında çalışmak, sefalete boyun eğmek kolay mı? Bireysel çabalarla hayat...
- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi sağlık emekçileri 24 Ekimde pek çok ilde basın açıklamaları gerçekleştirerek devletin sağlık politikalarını, sağlık emekçilerinin maruz kaldığı sömürüyü ve tüm bunların bir sonucu olan bebek...