Buradasınız
Emekliler Sendika Kuramazmış!
İzmir’den emekli bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Sevgili işçiler, özellikle gençler. Sizlere bir sır vererek anlatacaklarıma başlayayım. Hepinizin akıllı telefonu olduğunu, çeşitli durumlar paylaştığını biliyorum. İnsanın nasıl biri olduğu, hakları için mücadele edip etmediği durum paylaşımlarından az biraz belli oluyor. Size anlatacağım haberi eski bir arkadaşım durumda paylaşmıştı. Aradım, sordum. Durumdaki paylaşımını özetledi: Emekliler sendika kuramazmış. Devlet ne veriyorsa, sesini çıkarmadan, kaşlarını kaldırmadan kabul edip haline şükredecekmiş. “Göbeğime bakma, ekmekle doyuyorum. Sendikamızı kapatamazsınız diyoruz. Gel de haberimizi yap. Sizin UİD-DER sitesinde çıksın” demişti. Ben de “yaş almış emeklilerin hikâyesini yazmak lazım” demiştim.
Bu sendika meselesi işçiler arasında yüzyıllar evvelinden bir sandık sözüyle başlamıştı. O zamanın işçileri tıpkı insanın tekerleği bulup geliştirmesi gibi dayanışma sandığı diye bir şey geliştirmişti. İşçiler son derece kötü çalışma koşullarını iyileştirmek üzere dayanışma derneklerinin yanı sıra yardımlaşma sandıkları kurmaya başlamışlardı. Ancak o eğreti bir karton, belki de teneke kutudandı. Ama namusları gibi korumaya başlamışlardı o sandığı. İşte o sandık zamanla sendikaya dönüştü. O gün bugündür sendika mücadelesi dereden çaya, çaydan ırmağa, oradan denize doğru akadurdu. Bizden ve pek yakın tarihten bir örnek verelim. 1995 yılında kamu çalışanları sendika kurmuşlardı. Devlet, sendikanın adının yazılı olduğu kapılarını mühürleyerek sendikayı yasaklamıştı. Örgütlenen işçide plan çok, mührü yerine koca demir kapıyı yerinden sökerek kentin en işlek meydanına taşımışlardı. Söküp getirdikleri o kapının yanında açıklama yapmışlardı. “Sendika hakkımız engellenemez” diye haykırmışlardı.
Bugüne gelirsek… 6 Haziranda saat 18:00’da Konak metro girişinde buluştuk. Bu arkadaşımın bir zamanlar saçları şimdiki gibi kırlaşmış, göbeği yarım ay gibi şiş değildi. Kestane rengi gözleri hep güleç, ayva tüyü bıyıklı, dal gibiydi ve bayağı da yakışıklıydı. Yeni moda deyimle “yaş almış”. Akranı olan bir burjuva ile yan yana gelse ne yazık ki o burjuvanın babası gibi görünür.Yanlarına vardığımda iki ayrı pankartı tutan kadın, erkek kır saçlı emeklilerle tek tek tokalaştım. Pankartın birinde “Tüm Emeklilerin Sendikası İzmir Şubesi”, diğerinde ise “İnsanca Yaşamak istiyoruz, Haklar Yasalardan Önce Gelir” yazıyordu.
Emeklilerin ne istediklerini en az 20 sene çalıştıktan sonra emekli olmuş ve sendikanın İzmir Konak Şube Başkanı olan Saadet Erkuş, nasırlı elindeki kâğıttan okudu. Saadet Erkuş, AKP’nin de geçmiş hükümetler gibi emeklileri sefalete mahkûm ettiğini söyledi. Erkuş: “Ülkenin bütün değerlerinde emeği, gayreti olan emekliler, kendilerine reva görülen yaşam koşullarına karşı, hak temelli örgütlenerek 1995’li yıllardan beri sendikal haklarını kullanıyor. O zamandan bu yana emeklilerin taleplerine kulak verme, haklarını verme yönünde tavır alması gereken devlet, siyasi iktidarlar emeklilerin öz örgütü olan sendikaları kapatma, engelleme, baskı ile yok saymayı tercih etmektedir. Bütün bunlara rağmen emekliler, sendikal örgütlülüklerini sürdürmüşler, emeklilerin hak mücadelesini sendikal örgütlenme aracılığıyla yerine getirmişlerdir” dedi.
Özetle emekliler, sendikalarına açılan kapatma davasının geri çekilmesini, sendikalarının yasal olarak kabul edilmesini ve toplu sözleşmeli olmak istiyorlar. Emeklilerin sendika kurma mücadelesi AKP’den çok öncesine dayanır. Emekliler Türkiye’nin ILO sözleşmesinde imzası olduğu için bal gibi sendika kurabileceklerini bilerek sendika kurageldiler. İşçiyle sendikayı bir arada gördüğünde kırmızı görmüş boğa gibi bakan, sermayenin koruyucusu devlet ve hükümetler, emeklilerin de sendika kurmaya kalktığını gördüğünde ipini koparıyor!
Evet, işçi kardeşler, özellikle de genç işçiler sözlerim ve çağrım sizlere. Evvela hepiniz prim gün sayınız dolduğunda ve yaşınız geldiğinde emekli olmak isteyeceksiniz. Hadi gelin sizin için filmi ileriye saralım. 7200’den başlayıp 9000 işgününe ve 65 yaşına vardınız sayalım. Günde en az 8 saat Charlie Chaplin Modern Zamanlar filmindeki gibi çalışıyorsunuz büyük çoğunuz. Bazılarınız da bizim mahalledeki belediyenin tahsildarı Sıddık abi gibisiniz. Bizim Sıddık abi 76 yaşında. Çalıştığı küçücük odasının duvarında üç ayrı memur sendikasının takvimi asılıdır. Sıddık abi işe başladığı tarihlerde “memurların sendika kurması yasaktır” sözlerini beynine sokmuşlar. O gün bugündür “Memurun devleti olur. Sendika memurun nesine?” der dururmuş. Sıddık abi kalın, kısa kıllı parmaklarıyla akşama kadar para sayar. Gözlük camları bardakaltı gibi kalın. Babası 15 yaşındayken nüfusa kayıt ettirmiş. Yani kayıtlara göre 60 yaşında. “Sıddık abi emeklilik ne zaman?” diye sorduğumda başparmağıyla mezarı gösterir. “Peki, ne zaman yaşayacaksın?” diye sorduğumda ise “onu geç” manasında elini salar. Koca ilçenin yarısından çoğunun ev, su, kanal, çöp velhasıl bütün vergi parası Sıddık abinin eliyle belediyenin kasasına akar. Mahallede, o küçücük odanın hapishane hücresinin mazgalı gibi küçücük penceresinden içeri baktığında Sıddık abiden başkasını gördüğünü hatırlayan çıkmaz herhalde. Son gidişimde ellerimi pencereye koyarak camdan bir soru sormuştum. Sıddık abi yüzüme doğru değil, direkt ellerime bakıyordu. “Sıddık abi, ellerime değil. Yüzüme bakarak konuş. Duymuyorum seni” demiştim. “Ben şimdiye kadar herkesin ellerine baktım. Yüzünde para olmaz kimsenin. Para elindedir” demişti.
Evet, işte böyle sevgili genç işçi kardeşlerimiz. Sıddık abi gibi mi, yoksa sendikasına sahip çıkmaya çalışan emekli işçilerden biri mi olmalıyız? Başlarken sözünü ettiğim sandık meselesi de, sendikalaşma meselesi de kulağınıza küpe olsun. Daha açık bir ifadeyle, örgütsüz işçinin cebinde akıllı telefon olsa da, fili dokunduğu yerine göre tarif eden körlerden pek bir farkı yoktur.
6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...
- Otoriter, faşist rejimlerin iktidarda olduğu dönemlerde toplumsal değerler aşındırılır, insanlar yalnızlaştırılır, bencillik ve bireycilik daha fazla öne çıkar. Zulme ve haksızlığa karşı çıkmak aptalca, kişisel çıkarları ön planda tutmak, bunun için...
- Kemal Türkler anılırken yaşadığı dönemle ve mücadele arkadaşlarıyla, sınıf mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarla anılıyor. Bize öyle önemli bir miras bırakmış ki katledilişinin 44. senesinde bizler onu hâlâ aramızda ve kavgamızda hissediyoruz....
- İstanbul Çatalca’da bulunan, sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünleri üretimi yapılan Polonez’de baskılar ve hukuksuzluklar artıyor, işçiler de sendikal haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. Tekgıda-İş Sendikasının yeterli çoğunluğu sağlayarak...
- Siyasi iktidar Türkiye’nin dört bir yanını maden şirketlerine peşkeş çekmeye devam ediyor. Son olarak Emsa Enerji ve Madencilik şirketi Tokat’ta 30’dan fazla köyün yaylası ve su havzası olan Sorhun Obasında altın aramak için sondaj çalışmalarına...
- Sermaye sınıfının sendika düşmanlığına ve ücret gasplarına karşı işçilerin ve emekçilerin mücadeleleri sürüyor. İstanbul Çatalca’da Polonez işçileri patronun sendika düşmanlığına karşı direnişe geçti. Şişli Belediyesi işçileri ücretlerinin eksiksiz...
- “Fabrikadaki çoğu kadın 600-700 işçiye haklarının ellerinden gideceğini anlattığımızda protestoya katılmayı tereddütsüz kabul ettiler. Fabrikada sendikasız işçi yoktu. Kadınlar erkeklerden daha bilinçliydi. Sınıfsal olarak da meseleyi biliyorlardı....
- Başka dilde bir şarkı söylendiğinde sözlerini anlamayız. Yine de şarkıda akan hisler yüreğimize kolaylıkla işler. Elbette müziğin gücü ve evrenselliğidir bu. Ancak esas güç, egemenlerin ne yaparlarsa yapsınlar önüne geçemeyecekleri duygudaşlık...
- DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in Genel Başkanı, Türkiye işçi sınıfının unutulmaz önderi Kemal Türkler, katledilişinin 44’üncü yılında Topkapı Mezarlığındaki mezarı başında anıldı. 22 Temmuzda gerçekleştirilen anmaya DİSK’e bağlı sendikaların üye ve...
- Türkiye işçi hareketinin yükselişe geçtiği 1960-1980 arası dönemi düşündüğümüzde bu yükselişe büyük katkısı olan Maden-İş geleneğini ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler’i anmamak olmaz. Kemal Türkler, bu dönemin sembolü haline gelmiş isimlerden...
- Kemal Türkler… DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in unutulmaz önderi… Dürüst, namuslu ve yüreği işçi sınıfından yana atan bir sendikacı… Katledilişinin 44. yıldönümünde büyük işçi önderi Kemal Türkler'i saygıyla anıyoruz.
- Özçelik-İş’in örgütlü olduğu Yolbulan Metal fabrikasında TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine işçiler 20 Haziranda greve başladı. Sakarya Şehir Hastanesi şantiyesinde çalışan İYİ-SEN üyesi taşeron işçilerinin ücret gaspına karşı 22...
- Bangladeş’te kamu sektöründe istihdam kotasına karşı öğrencilerin başlattığı protestolar büyüyerek devam ediyor. Kamu sektöründe kota sisteminin kaldırılmasını talep eden öğrenciler ve emekçiler kamuda işe alımda liyakata dayalı bir sistem...