Buradasınız
İşyerindeki Yemekler ve Hastane Koridorları
Kocaeli’den bir kadın petrokimya işçisi
Ben petrokimya sektöründe çalışan bir işçiyim. Evden işe gittiğimizde, birçok açıdan hayatımız pamuk ipliğine bağlanmış gibi yaşıyoruz. Evden çıkıyoruz işin yolunu tutuyoruz ama eve döner miyiz, dönmez miyiz orasını bilemiyoruz. Yakın zamanda gerek haberlerde gerekse çevremizdeki sanayi bölgelerinde birçok işçinin gıda zehirlenmesi yaşadığını, hatta askeri birliklerde bile yüzlerce askerin gıda zehirlenmesiyle hastanelere kaldırıldığını okudum, izledim, gördüm. Haberleri izleyip öyle derin derin iç geçirirken, aynı olayın bizim de başımızdan geçtiği günleri tekrar tekrar anımsadım. Hem de bir değil, iki değil, üç değil sayısını bile unuttuk.
Çalıştığımız işyerinde son bir yılda sayısız kez gıda zehirlenmesi yaşandı. En son yaşadığımız bir zehirlenme olayından örnek vermek istiyorum. Yemekte tavuk vardı ve tavuğu yedikten sonra pek çok arkadaşımla beraber midede sancı ve ayrıca ağızda garip bir tat hissetmeye başladık. O gün tavuk yemeyen arkadaşlarımız kulaktan dolma çareler söylediler. “Şekerli su iç geçer, kesin miden hassas ondan öyle oluyor”, “naneli su iç geçer bir şeyciğin kalmaz iyi olursun” diyorlardı. Bir süre sonra makinenin başına çöküp acıyla kıvranan işçi arkadaşlarımız oldu. Canımızın acısından etrafa zor bakıyorduk. Aradan biraz zaman geçtikten sonra karşı ekipteki arkadaşlarımızdan kimisi kusmaya başladı, kimisi ise ishal olduğunu söylüyordu. Aynı belirtiler işyerinde giderek artmaya başladı. Vardiya amirimiz panik bir halde insan kaynakları sorumlusunu aradı. “Beyefendi, burada tuhaf bir biçimde işçiler rahatsızlandı ve çoğunlukta aynı sorunlar aynı şikâyetler var ne yapalım” dedi. İnsan kaynakları da “yemekten değildir, alakası yok havalar tuhaf, salgın vardır büyük bir ihtimalle” diyerek o da kendince bir tanı koydu.
İş ciddiye biniyordu, ikişer üçer kişi artarak hastalanıyorduk. Mecburen hastaneye götürüldük. Doktor bize gıda zehirlenmesi için tahlil istedi. Vardiya amirimiz hemen doktorun önünü keserek “hayır doktor bey salgın var, zaten işyeri hekimimizin de birkaç arkadaş üzerinde tespiti oldu” şeklinde konuyu üsteleyerek değiştirdi. Belli ki patron zehirlenme vakasının tespitini istemiyordu ve vardiya amirine de öyle bilgi vermişti. Doktor çaresiz ikişer üçer yarı oturur veya ayakta tedavi ile yalnızca serum verdi. Bir hasta yatağında üç kişi serum takılı kolumuzla yan yana tedavi olduk. Biraz iyi gibi olsak da eve dönen birçok kişi birkaç gün yine etkilerini yaşadı.
Bu son yaşadığımız trajik durum hiçbir şey olmamış gibi örtbas edildi. Patronlar yemek şirketleriyle çok ucuza anlaştıkları için yemek şirketleri de bize uyduruk ve sağlıksız, tarihi geçmiş gıdalarla hazırladıkları yemekleri gönderiyorlar. Zehirlenme olayının ardından bu korku yüzünden çoğu zaman aç kalıyoruz. Yemekhane kuyruğunda beklerken sesli olarak “acaba yemek yesek mi yoksa yemesek mi?” diye düşünüyoruz. Yemekhane yolu ya bizi hastane yoluna ya da lavabo yoluna götürüyor.
Çalıştığım işyerindeki yemek sorunu genel bir sorun. Yüzlerce, binlerce işyerinde bizim yaşadığımız örneği yaşamayan yok gibidir. Başka fabrikalarda çalışan işçi arkadaşlarıma yemekler nasıl sorusunu sorsam aynı cevabı alıyorum. Berbat! Bizleri fabrikalarda posamız çıkana dek çalıştıranlar, bizlere düzgün bir yemeği de çok görüyorlar. Çünkü daha iyi bir yemek demek, kesenin ağzını birazcık açmak demek. Patronların ise tek kıstıkları şey işçinin hakları... Daha düzgün bir yemek için bile bizlerin tek tek değil birlik olarak ortak hareket etmemiz gerekiyor. İşçinin başına ne kötülük geliyorsa ya örgütsüzlükten ya da yine örgütsüzlükten geliyor. Bunun başka bir tarifi yoktur. Tıpkı diğer sorunlarda olduğu gibi bu sorunumuzun çözümü de bir arada olmaktan geçiyor.
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
Son Eklenenler
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...
- İSİG Meclisi’nin raporuna göre Ekim ayında 164 işçi, yılın ilk on ayında ise en az 1540 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye’de iş kazaları ve iş cinayetleri en yakıcı sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Her gün en az 5 işçi hayatını...
- Belediye işçileri artan hayat pahalılığı karşısında biraz olsun nefes alabilmek için ücretlerini yükseltmek istiyorlar. Buna karşılık belediyelerin yönetimleri ödenek olmadığı bahanesiyle işçilere düşük ücret dayatıyorlar. İstanbul ve İzmir’in ilçe...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- İngiltere’de 100 binin üzerinde insan Filistin halkıyla dayanışmasını göstermek ve emperyalist savaşa hayır demek için 2 Kasımda yeniden meydanlara çıktı. Başkent Londra’da 21. kez düzenlenen ulusal eylem gününde on binler hükümet binalarının...
- İspanya’da 29 Ekim Salı günü yaşanan sel felaketinde can kaybı 250’ye ulaştı. İspanya’nın doğusundaki Valencia bölgesinde etkili olan aşırı yağışlardan sonra meydana gelen sel felaketi büyük bir yıkıma neden oldu. Kurtarma ekipleri felaketten...
- Sevgili işçi kardeşlerim, yazının başlığı mücadele örgütümüzün ve işçi sınıfının çalışkan evlatlarından kadim bir dostuma aittir. Bir Afrika atasözü “aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, av hikâyeleri her zaman avcıların kahramanlığını...
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...