Buradasınız
Kadının Çilesi Ne Zaman Bitecek?
Doğumundan ölümüne kadar kadınların öyle çok çilesi, öyle çok derdi var ki… Aslında daha doğmadan başlıyor ayrımcılık. Kız çocuk istemeyen, “ille de erkek çocuk” diye tutturan ailelerin sayısı hiç de az değil. Toplumda ikinci sınıf konumuna itilen kadının durumu, aile içindeki rolüyle pekiştirilir. Oynanan oyunlar ve oyuncaklar da farklıdır. Kız çocuklarına bebek verilirken, erkek çocuklara silah verilir. Bu anlayış eğitim sisteminde de yankısını bulmuştur: Ali top atar, ama Ayşe ip atlar! Erkek çocuk ev işlerine karıştırılmazken, kız çocukların ev işlerini öğrenmesi, babaya ve erkek kardeşlerine hizmet etmesi öğretilir.
Erkek, “kadına sahip çıkma” adı altında aslında kadının kendi kimliğine, kendi benliğine sahip çıkmasına engel oluyor. Kadın, sahip çıkılmaya, korunup kollanmaya ve elbette yönetilmeye muhtaç sayılarak kişiliksizleştiriliyor. Kapitalist toplumda insanlar, mal, mülk, güç ve iktidar sahibi olma peşinde koşarken vicdanlarını yitiriyorlar. Para ve iktidar sahibi olmak, diğer insanlara tepeden bakma, küstahça ve zorbaca davranma olanağı sunuyor. Bu durum kadınla erkek arasındaki ilişkilere de yansıyor.
İşçi sınıfının erkekleri de bu çürümeden nasibini alıyor. İşyerinde üstlerine karşı sesini çıkaramayan, hakkını arayamayan erkeğin borusu evde ötüyor. Erkek, evin çavuşu oluveriyor. İşyerinde üç kuruş para için canı çıkan, hakaretler işiten, aşağılanan erkekler kendilerini yetersiz ve güçsüz hissediyorlar. Eve geldiklerinde ise kadın üzerinde söz sahibi olmanın, yani “iktidar kurmanın” ayrıcalığını yaşıyorlar. Karısının giyimine karışmak, kaba davranmak, kadını aşağılamak, sözüne ve fikrine değer vermemek, yasaklar koymak, dayak atmak, hatta cinsel zorbalık erkeğe hak görülüyor. Erkek, kadını döverek gücünü ispat ediyor, patron ve sömürü düzeni tarafından ezilen kişiliğini böyle onarıyor.
Kadının erkeği terk ederek şiddete son vermek istemesi de kurtuluşu için yeterli olmuyor kimi zaman. Mülkü olarak gördüğü kadını kaybetmeyi hazmedemeyen, iktidarını yitirmenin öfkesiyle saldırganlaşan erkek, kadına yönelik şiddet uyguluyor ve hatta onu öldürmeye yönelebiliyor. Her hafta gazetelerde ayrılmak istediği için eşi ya da sevgilisi tarafından katledilen kadınların haberlerini okuyoruz.
Kadının çilesi, evin içinde de dışında da bitmek bilmiyor. Gerek aile içinde gerek sokakta yaşanan cinsel taciz ve tecavüz kadınların yaşamını cehenneme çeviriyor. Kadın, cinsel ihtiyacı giderecek bir et parçası gibi algılanıyor. Erkek egemen kapitalist düzen, toplumsal çürüme ve ahlâksızlık üretiyor! Her yıl milyonlarca kadın fuhuş sektörüne esir ediliyor. Fuhuş sektörü kadının köleliğinden her yıl 12 milyar dolar para kazanıyor. Dünya üzerindeki her 3 kadından biri cinsel tacize veya tecavüze uğruyor!
Bu toplumda patronlar mallarını satabilmek için kadını görsel malzeme olarak da kullanıyorlar. Çerezden araba reklamına kadar kadının görselliği, patronların piyasada alıp sattığı bir maldır!
Kadın çalışırken de adaletsizlik devam ediyor. Patronlar elbette tüm işçileri sömürüyorlar ama kadınları daha fazla! Eşit işe eşit ücret almak üzere verilen onca mücadeleye rağmen, halen kadın işçiler, erkek işçilere göre ortalama %25 daha düşük ücret alıyor. Patronlar, çalışan kadının “ev bütçesine katkıda bulunduğunu” ileri sürüyor. Bu bahaneyle kadına daha düşük ücret veriliyor. Oysaki erkeğin tek başına çalışıp tüm aileyi geçindirebildiği dönemler çok eskilerde kaldı. İşten çıkarmalar gündeme geldiğinde ilk çıkartılan kadınlar oluyor.
Çifte ezilmişlik ilelebet kadının kaderi olmayacak. Kadının kurtuluşu, erkek egemenliğini sürdüren sermaye düzeninden kurtulmakla mümkün. Kadınlar et parçası olmayı reddetmeli! Kadınlar patronların zevkü sefası için ömürlerini tüketmeyi reddetmeli! Ezilenler, mücadele ederse saygınlık elde ederler. Emekçi kadınlar her türlü haksızlığa, eşitsizliğe isyan eder ve erkek işçilerle birlikte, omuz omuza mücadele ederlerse özgürlüklerini kazanabilirler. İnsanlığın sömürü düzeninden kurtuluşu için, evlatlarını kapitalist bataklığa kurban etmek istemeyen anaların; patronsuz, özgür, insancıl bir dünyanın hayalini kuran genç kadınların vereceği mücadele büyük önem taşıyor.
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
Son Eklenenler
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.
- Özellikle işçi sınıfının genel örgütlülük ve bilinç düzeyinin gerilediği, siyasi iktidarın her türlü kanunsuzluğu yapan patronların arkasında durduğu günümüzde, Eti Krom patronunun tutumu patronların ortak tutumu haline gelmiştir. İktidarın gücünü...
- UİD-DER Web TV, filmleriyle işçi sınıfını anlatan Ken Loach’u Türkiyeli işçilere anlatmak üzere “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adlı mini bir belgesel hazırladı. İşçi sınıfının bu büyük yönetmenini anlatan belgeselimizi...
- Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Purmo Group'ta grev, 66. gününde kazanımla sonuçlandı. Elazığ’ın Alacakaya ilçesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de, düşük ücretlere ve hak gasplarına karşı 1 Temmuzda iş bırakma eylemi başlatan maden...
- Sabahtan akşama kadar televizyon izlesek, kanal kanal gezip tartışma programlarına, dizi ve filmlere baksak hiçbirinde işçilere ve sorunlarına dair gerçekleri göremeyiz. Yüksek tirajlı gazetelerde, çok tıklanan haber sitelerinde işçilerin...
- Trafikte, toplu taşımada, market alışverişinde, hastane kuyruğunda, hatta yolda yürürken bile birbiriyle tartışan veya kavga eden insanlara şahit oluyoruz. Hatta bizler de kimi zaman bu tartışmaların bir parçası oluyoruz. Peki bu gerginlik nedensiz...
- Yaz aylarında havaların bir anda ısınmasıyla birlikte işyerleri adeta fırın gibi oldu. Gün içerisinde işçilerin sırtındaki ter birkaç kez kuruyor. İşte bu koşullarda her şeye rağmen Ramazan ve Kurban Bayramı tatilleri biz işçiler için bir can simidi...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden 1,5 yıl geçti. On bir kenti etkileyen depremlerde enkaz altında kalan on binlerce insanın ve yakınlarının feryatları günlerce dinmedi. Enkazdan sağ kurtarılabilecek binlerce insan, arama kurtarma çalışmalarının...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan ve Özçelik-İş Sendikasının örgütlü olduğu Yolbulan Metal fabrikasında çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 20 Haziranda greve çıkmışlardı. UİD-DER’li işçiler olarak bizler de...
- Srebrenitsa’da, 1995 Temmuzunda, 8 bini aşkın Boşnak, Sırp egemenleri tarafından katledildi. Geçmişten günümüze emperyalistlerin kışkırttığı tüm savaşlara baktığımızda ölenlerin, acı çekenlerin, yasa boğulanların emekçiler olduğunu, savaştan siyasi...
Düşün
Okyanusları, denizleri, dereleri, nehirleri
Düşle
Parmaklıkların ötesindeki sonsuz dünyayı
Düşün
...- 43 gündür direnen Sumitomo işçilerinin grevi kazanımla sonuçlandı. Adana’da PTT bünyesinde çalışan taşeron işçiler iş baskısı ve kötü çalışma koşullarına karşı 9 Temmuzda iş bıraktı. İşçilerin eylemi ikinci gününde kazanımla sona erdi. Manisa’da...
- TÜİK Haziran 2022 itibariyle enflasyon sepetine hangi ürünleri koyduğunu ve bu ürünlerin fiyatını ne olarak kabul ettiğini açıklamayı bıraktı. İki yıldır TÜİK’in açıkladığı enflasyonu neye göre hesapladığını bilmiyoruz. Yani sepet iki yıldır kayıp!...