Buradasınız
Kemal Türkler’in Mücadelesi ve Bugüne Mirası

DİSK’in kurucusu ve Maden-İş’in Genel Başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesinin üzerinden 43 yıl geçti. O günden bugüne işçi sınıfı sayıca büyüyüp, gelişti. Fakat sınıfsal örgütlülük ve bilinç düzeyi bakımından aynı oranda gelişemedi, tersine güç kaybetti. Bu nedenle de hakları geçmişe oranla çok geriledi, talepleri dikkate alınmaz oldu. Bugün Türkiye işçi sınıfı, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, düşük ücretler, ağır vergi yükü, uzun çalışma saatleri, iş kazaları, üretim baskısı, sendikasız ve güvencesiz çalışma gibi nice yakıcı sorunla boğuşuyor. Sadece çalışma koşulları değil yaşam koşulları da zorlu, çileli. İşçi sınıfının kendi mücadele tarihini unutmaması, tersine sık sık hatırlaması gerekiyor. Mücadeleci sınıf sendikacılığı anlayışını savunan bir işçi lideri olan Kemal Türkler’in katledilmesinin ardından gelen 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi ve onu izleyen gerici burjuva iktidarlar, bu 43 yıl boyunca, işçi sınıfının hafızasından 1960’lar ve 70’ler döneminin mücadele deneyimlerini ve derslerini silmeye çalıştılar ve bunda da başarılı oldular. 1960’lar ve 70’ler boyunca yükselen işçi sınıfı mücadelesinin deneyimleri ve dersleri büyük oranda unutuldu. İşçilerin birliği ve dayanışması zayıfladı. Türkiye sermaye sınıfı, Kemal Türkler’in katledilmesiyle ve 1980 darbesiyle hedeflediği sonuçlara büyük oranda ulaştı: Mücadeleci sınıf sendikacılığı anlayışının son derece zayıfladığı bugünün ortamında, dizginsizce sömürülen ve maruz kaldığı saldırılara anlamlı bir tepki gösteremeyen örgütsüz ve darmadağınık bir işçi sınıfı var! İşte bu ağır tablo, Kemal Türkler’in genel başkanı olduğu Maden-İş’in ve temsil ettiği mücadeleci sınıf sendikacılığı anlayışının bugünün işçi kuşaklarına taşınmasının önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Katledilişinin 43’üncü yılında Kemal Türkler’i saygıyla anıyor, Türkiye işçi sınıfının mücadele geleneğinin en önemli köşe taşlarını oluşturan Maden-İş’in mirasını genç işçi kuşaklara taşımayı bugün de tarihi bir görev biliyoruz.
22 Temmuz 1980’de katledilen Kemal Türkler, “işçi sınıfının unutulmaz önderi” olarak anılır. Çünkü Türkler, sendika bürokratlarının aksine kendini işçilerle kader birliği içinde görmüş ve öyle yaşamıştır. Fakat daha önemlisi işçilerin tek tek işçiler olmaktan çıkıp “işçi sınıfı” olabilmesi yolunda büyük emek harcamış ve ne kadar zorlu olursa olsun işçilerle birlikte, işçi sınıfının çıkarları temelinde mücadelelere girişmekten asla geri durmamıştır.
Türkler’in 1954’te genel başkanı olduğu Maden-İş, işçilerin gözünde sadece kendileri adına toplu sözleşme imzalayan bir sendika değildi. İşçilerin hayatlarının merkezinde yer alıyordu. Maden-İş işçilerin ikinci eviydi. Hangi sınıfa ait olduklarını öğrendikleri, sermaye sınıfının gerçek yüzünü gördükleri, sınıf kimliklerini kuşandıkları, değişip dönüştükleri bir okuldu. Maden-İş’te işçi eğitimlerinin amacı saatleri doldurmak, formaliteleri yerine getirmek değil, işçi sınıfının örgütlülüğüne, birliğine kan taşımaktı. İşçileri büyük mücadelelere hazırlamaktı. Kendini ücret ve işkolu sendikacılığıyla sınırlayan sendika bürokratlarının aksine işçilerin sınıfsal temelde bilinçlenmesini, tabandan başlayarak örgütlenmesini, bir güç haline gelmesini sağlamaya çalışıyordu Maden-İş. Kemal Türkler, Politika Gazetesi’nin çıkarılmasından Tüketim Kooperatiflerinin kurulmasına, Maden-İş İşçi Tatil ve Eğitim Sitesi MİTES’in inşa edilmesine kadar, işçilerin mücadelesine katkı koyacak her bir iş için emek sarf ediyordu. Mesela “İşçi Üniversitesi” tabelası asılan MİTES’in bulunduğu bölge önceleri bataklık idi ve Türkler işçilerle birlikte bataklığı kurutmaktan, harç karıp tuğla dizmekten geri durmamıştı. Yeri gelmiş sendika gazetesi basımı için eşi Sabahat Türkler’le birlikte gömlek dikip pazarda satmış, yeri gelmiş gazeteye işçilerin ilgisini çekecek karikatürler çizmişti.
Sömürücü patronların karşısında eğilip bükülen ama üreten, alınteri döken işçileri hor gören bürokrat sendikacılardan olmamıştı Türkler. İşçi sınıfının kendisiyle, birliğiyle, örgütleriyle gurur duymasını istiyordu. Maden-İş’i işçilerin gerçek bir mücadele ve dayanışma örgütü haline getirmek için büyük bir özveriyle çalışıyordu. 1961 Saraçhane mitingi, 1963 Kavel grevi gibi örnekler, işçilerin örgütlerine güvendiklerinde mücadeleye atıldıklarını gösteren örneklerdi. Maden-İş güçlendikçe işçi sınıfı, işçi sınıfı güçlendikçe Maden-İş güçleniyordu ama daha alınacak çok yol vardı.
Devletin ve patronların güdümünden çıkmayan Türk-İş’in, işçi sınıfının genel çıkarlarına aykırı sendikal çizgisini eleştiren Türkler, 1967’de, mücadeleci bağımsız sınıf sendikacılığı yolunda DİSK’in kurulmasında önemli bir rol üstlendi ve DİSK Genel Başkanı oldu. Daha da önemlisi DİSK’in temel direği olan Maden-İş’in de başkanı olan Kemal Türkler, Maden-İş’in kapılarını mücadeleci, devrimci işçilere, sosyalistlere açtı. Bu sayede hak mücadelesinde işçilerin önünü açan, onlara sınıf bilinci aşılayan, gece yarılarına kadar kapılarını işçilere ve ailelerine açık tutan Maden-İş, işçiler için büyük bir çekim merkezi haline geldi. Toplantıların, tartışmaların yürütüldüğü, eğitimlerin yapıldığı, yeni örgütlenmelerin planlandığı, sorunların konuşulduğu gerçek bir sınıf örgütüydü Maden-İş. Bu dönemde Maden-İş’e bağlı işyerlerinde düzenli olarak gerçekleştirilen eğitimlerde, işçi sınıfının tarihini, patronlar sınıfına karşı mücadelelerini, haklarını, siyasal çıkarlarını öğreniyorlardı işçiler. Güçlerinin nereden geldiğini ve birleşince neleri başarabileceklerini kavrıyorlardı. Öğrendiklerini kendi işyerlerinden başlayarak hayata geçiriyorlardı.
Maden-İş’e bağlı işyerlerinde toplu sözleşme süreçleri tüm bölüm ve ünitelerde bir araya gelen işçilerin taleplerini birlikte belirlemesiyle, bu talepleri için bir mücadele hattı çizmesiyle başlıyordu. Patronlarla mücadeleyi “iş barışının bozulması”, grevi ise istenmeyen bir durum olarak gören ve uzlaşmacılığı marifet bilen bugünkü bürokratik sendikacılık anlayışının aksine, Maden-İş’in anlayışı mücadeleci sınıf sendikacılığı anlayışı idi. İşçilerin toplu sözleşmelere güçlü biçimde hazırlanması, birlik içinde hareket etmesi, grev silahının kullanılması bu anlayışın gerekleriydi. Farklı işkollarından sendikaların, işçi mücadelesinin yükseldiği 70’lı yıllarda toplu sözleşmelerde birlikte hareket etmesi, toplu sözleşmeleri yürütmek için Maden-İş’e yetki vermesi boşuna değildir.
70’li yıllarda Maden-İş öncülüğünde DİSK’li işçiler artık fabrikalardan alanlara taşıyorlardı. DİSK çatısı altında sadece ekonomik haklarını değil demokratik ve siyasal haklarını da savunuyorlardı. Yasaklara, baskılara, yürütülen emperyalist savaşlara sessiz kalmıyor, tepkilerini ortaya koyuyorlardı. Hem kesintisiz eğitimler hem de kesintisiz mücadeleler, grevler, direnişler sayesinde ekonomik haklarla demokratik hakların birbiriyle kopmaz biçimde bağlı olduğunu görüyor, öğreniyorlardı. Demokratik hak ve özgürlükler için, siyasal talepleri için mücadele kampanyaları örgütlüyorlardı. İşçi sınıfı o yıllarda toplumsal ilerlemenin motor gücüydü. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, Genel Yas Eylemi ve Devlet Güvenlik Mahkemelerine (DGM’lere) karşı iş bırakma eylemleri, dönemin Milliyetçi Cephe (MC) Hükümetine karşı örgütlenen eylemler, 1976 ve 1977 1 Mayısları, “DGM’yi ezdik sıra MESS’te” diyerek yükselen grev dalgası… Tutuklamalar, işten atılmalar, kara listeler, bilinçli ve örgütlü işçileri yolundan döndüremiyordu. Bu toprakların işçileri Türkiye işçi sınıfı olarak birleşiyor, sermaye cephesinin karşısında işçi sınıfı cephesi olarak konumlanıyordu.
Sermaye sınıfı yükselen işçi hareketini durdurmak için bu hareketi başsız bırakmak istedi ve en uğursuz, en kanlı planlarını devreye soktu. Kemal Türkler, 22 Temmuz 1980’de sermayenin eli kanlı tetikçileri tarafından katledilerek sınıfından koparıldı. Sermaye sınıfının bu kalleşçe tutumu, işçi sınıfına yönelik bitmez tükenmez saldırıları, işçi sınıfının Kemal Türkler’in ve Maden-İş’in temsil ettiği mücadeleci sınıf sendikacılığı anlayışına sahip çıkmasının önemini açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle işçiler olarak işyerlerinden başlayarak örgütlenme, sermaye sınıfına karşı mücadelenin önünde engel teşkil eden uzlaşmacı sendikal anlayışı aşarak sendikalarımıza sahip çıkma, onları gerçek birer mücadele örgütü haline getirme görevi önümüzde duruyor.
Kemal Türkler’in sevgili eşi Sabahat Türkler, UİD-DER’in açılış etkinliğine ve çeşitli etkinliklerine katılmış, genç ve mücadeleci işçilerin Kemal Türkler’in ve Maden-İş’in mirasına sahip çıkmasının kendisini ne kadar mutlu ettiğini defalarca dile getirmişti. Eşinden duyduğu son sözlerin “işçilere benden selam söyle…” olduğunu anlatmış, bu selamı uzun yıllar sonra genç işçilere iletmekten gurur duyduğunu belirtmişti. Türkler’in gönderdiği son selamın ardından 43 yıl geçti ama mücadeleci, sınıf bilinçli işçiler Kemal Türkler’i ve onun sınıfı için verdiği kavgayı unutmadı, unutmayacak. Sendikaları yeniden işçi sınıfının mücadele örgütleri haline getirmek, sermaye sınıfı karşısında gerçek bir birlik sağlamak için çalışıyor, çalışacak!
Kemal Türkler’i, mücadelesini ve bugüne mirasını ele alan çeşitli yazılarımızı paylaşıyoruz.
Kemal Türkler ve Unutulmaması Gereken Bir Dönem | Mücadeleci Bir İşçi Önderi: Kemal Türkler | Kemal Türkler’i Unutmadık, Unutturmayacağız! |
- Netaş Grevi İlham Vermeye Devam Ediyor
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Dünya İşçilerinin Jones Ana’sı
- Kemal Türkler’in Mücadelesi ve Bugüne Mirası
- Kemal Türkler ve Mücadeleci Sınıf Sendikacılığı
- MESS Grevlerinin 45. Yılında Metal İşçilerinin Mücadelesini Hatırlamak
- 30. Yıldönümünde Zonguldak Madencilerinin Uzun Yürüyüşü
- Tütüne Emek Veren Kadın İşçiler Anlatıyor
- Netaş: Yasaklara Rağmen Başarıya Ulaşan Grev!
- Eylül 1976: İşçilerin DGM Direnişi
- Bir Devir ve Bir İşçi Lideri: Kemal Türkler
- İki Farklı Dönem, İki Sözleşme ve İki Bildiri
- Maden-İş MESS’in Oyunlarını Nasıl Boşa Çıkarttı?
- Kavel’den Bir Anı, Geçmişten Bir Miras
- Maden-İş’teki Gömleğin Sırrı Neydi?
- “Bölge’ye Gidince Annemle Barıştım”
- “Baba İşveren” İmajı İle Mücadele
- “Kadın İşçiler Zampik-İş’e Aldanmadı”
- Maden-İş Karşısında MESS’in İzlediği Yol
- Maden-İş İşçilerle Bağını Nasıl Geliştirip Güçlendirdi?
Son Eklenenler
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...