Buradasınız
Kimin Siyaseti İşçiyi Böler?

Siyaset söz konusu olduğunda işçilerin çoğunun refleksi “şimdi bu konuları konuşmayalım," “bizim derdimiz iş ve ekmek meselesidir" deyivermek olur. Siyasetin tartışılmasını istemeyen işçiler, siyasi konular konuşulursa aralarında siyasi farklar oluşacağını ve birbirlerine düşeceklerini, kafalarının ağrıyacağını düşünürler. “Siyaset konuşmaktan" korkmak, kaçınmak işçiler içinde o denli yaygındır ki sendikalarda, işçi derneklerinde, grev alanlarında yapılan sohbetler bu uyarılarla bölünür. Aslında işçiler, patronların çıkarlarını yansıtan düzen partileri arasında bölündükleri için, siyaseti bu partilerin taraftarı olmak şeklinde algılarlar. Bu nedenle “siyaset" konuşmaz, buna set çeker ve taraftarlıklarına leke sürdürmezler! Oysa işçilerin “siyaset" yapması, patronlar sınıfının partilerine oy vermek, taraftar olmak değil, işçilerin kendi çıkarlarını savunmasıdır. İşçiler ancak kendi çıkarlarını, işçi sınıfının çıkarlarını savunduklarında kendi siyasetlerini yapmış olurlar. Ve işçilerin kendi çıkarları onları bölmez, birleştirir!
Adına kapitalizm denen kâr düzeninde yaşıyoruz. Bu düzen işçilerin sömürüsüyle ayakta kalıyor. İşçiler çalışıyor, patronlar ise el koyuyorlar. İşte bu düzenin değişmesine karşı çıkmayan tüm partiler kâr düzeninin partileridirler. İşçi sınıfının düzen partileri arasında bölünmesi patronları rahatsız etmez, memnun eder. Çünkü o partilerin her biri sömürü düzeninin devamı için çalışan, patronlar sınıfından yana saf tutan güçlerdir. “Siyaset yapmak yanlıştır" deyip işçilerin kendi siyasetini yapmaması tam da patronların istediği bir şeydir. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi de bu amaçla organize edilmişti. İşçilerin siyaset yapması bu ülkeyi kendi çıkarlarına göre yöneten sermaye sınıfını tedirgin ediyordu. İşçilerin hakları için mücadele vermesi, kendilerini ilgilendiren her konuda siyasete ağırlıklarını koymaları patronlar sınıfının tahammül edemediği bir noktaya gelmişti. Sendikalarda, derneklerde, kahvelerde, evlerde kısacası hemen her tarafta işçiler kendi çıkarları için tartışmalar yürütüyor ve mücadeleler örgütlüyorlardı. Yani siyaset yapıyorlardı. Patronlar işçi örgütleriyle, işçinin siyasetiyle baş edemediklerinden orduyu göreve çağırıp darbe yaptılar.
Darbeden sonra hak ve özgürlükler kısıtlandı. Mücadeleci işçilere gözdağı verildi. Böylece bir kuşak işçi siyaset yaptığı için büyük baskılarla karşılaştı. Bugünün genç işçileri siyaset ve sınıfsal çıkarlar arasında bağ kuramaz, sorunlara sınıfsal gözle bakamaz oldu. Örneğin iş kazaları olduğunda, grevler yasaklandığında, enflasyon arttığında bu sorunlarla hükümetin uygulamaları arasında bağ kurulamıyor, hükümet bu sorunlardan sorumlu tutulmuyor.
Sermaye siyasetinin sırrı, patronların kendi çıkarlarına olan her şeyi bütün toplumun yararınaymış gibi gösterebilmesidir. Örneğin Çalışma Bakanı kıdem tazminatı fonu ile ilgili yasanın, hem patronların hem de işçilerin yararına olduğunu söylüyor. Hem sermaye kazanacak hem de işçi kazanacakmış! Siyaseti bilen bir işçi bunun bir yalan olduğunu da bilir. Bir futbol maçında iki takımın aynı anda galip gelemeyeceği, bir boks karşılaşmasında iki boksörün birden kazanamayacağı gibi…
Siyaseti bütün halkın çıkarına yaptıklarını iddia eden egemenler bizleri kandırıyorlar. Siyaset bütün halkın yararına yapılıyorsa neden bu ülkede yoksul ve zengin farkı var? Neden işsizlik, hayat pahalılığı işçilerin hayatını çekilmez kılıyorken bir avuç zengin iyice zenginleşiyor? Neden toplanan vergiler, siyaset mekanizması sayesinde emekçilerin çıkarları için kullanılmıyor? Gerçek şu ki işçiler ve yoksullar tüm karar alma süreçlerinden dışlanıyorlar. Egemenlerin siyasetçileri bize “aynı gemideyiz" diyor ama toplumu eşitsizliğe mahkûm ediyorlar.
İşçilerin siyaseti işçilerin kendi öz çıkarına uygun davranmasıdır. Birleşmesi, örgütlenmesi ve hakları için mücadele etmesidir. Ortak talepler için bir araya gelen işçiler, aslında birbirlerinden hiçbir farklarının olmadığını görürler. Kendi sınıf çıkarlarının peşine düşen işçiler, bölünmek bir yana daha da güçlenirler. Güçlerinin ve çıkarlarının ne olduğunu ancak bu sayede öğrenirler. İşçileri bölen kendi siyasetlerini yapmamalarıdır. O halde işçi örgütlerinde, sendikalarda, fabrikalarda işçi sınıfının siyasetinin savunucusu olalım, patronların aldatma ve hilelerine kanmayalım!
Yoksullar Kobay Olacak
Sesli Yorumlar Sayfası Yayında
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...