Buradasınız
Kocaeli’den Emekçi Kadınlar: Okullar Açılıyor, Sırtımızdaki Yük Artıyor
Kocaeli’den bir grup emekçi kadın
2022-2023 eğitim öğretim yılı 12 Eylülde başlıyor. Okula yeni başlayacak çocuklar heyecanlı, bir üst sınıfa geçen çocuklar arkadaşlarına, öğretmenlerine kavuşacakları için sevinçli. Peki, ya aileler? Kocaeli’de bir grup emekçi kadınla bir araya gelerek, okulların açılmasıyla işçi-emekçi evlerinde neler yaşandığını, ailelerin ne düşündüğünü, nasıl hissettiğini konuştuk.
Bir çocuğu ilkokula diğer çocuğu ortaokula başlayacak olan bir emekçi kadın şöyle anlatıyor: “Kızım birinci sınıfa başlayacak ve ona çanta almak zorundayım. Sağlam bir çantanın fiyatı altı yüz liradan başlıyor. Oğlum ortaokula başlayacak. Ona pantolon, tişört ve yelek almamız gerekiyor. Fiyatları bin lirayı geçiyor. Komşuların çocuklarının eski formalarını alayım dedim. Okul yönetimi tişörtlerde amblemi zorunlu tuttuğu için alsam da kullanamayacağım. Kızıma etekli forma alsam, külotlu çorap da almam lazım. Kışın mecburen pantolon giyecek ki üşümesin. Okul için ilk alışverişte üç bin liradan fazla para harcayacağım. Ek kitapları olacak, kırtasiye malzemesi, ayakkabı, mont derken 7-8 bin lirayı gözden çıkarmalıyım.”
Sohbet ettiğimiz kadın arkadaşlarımızdan beşinin çocuğu ilkokula yeni başlayacak. Kırtasiye ve diğer ihtiyaçlar için çocuk başına ortalama üç bin liraya yakın harcama yapacaklarını söylüyorlar. Gelirlerinin ne kadar olduğunu sorduğumuzda, evlerine aylık ortalama on bin lira girdiğini söylüyorlar. Hal böyle olunca, hangi masrafa nasıl yetişeceklerini düşünüyor, bir çözüm arıyorlar. Biri şöyle çözüm bulduklarını söylüyor: “15 günlüğüne annemin yanına gideceğim. Annem çocuklarıma bakacak, ben de iki hafta kız kardeşimin çalıştığı tekstil atölyesinde çalışacağım. Hiç değilse okulun başlangıç masraflarını çıkarayım diye düşündüm.” Bir diğer kadın kardeşimiz, “500 liraya bir çuval un aldım. Poğaça, simit yapıp fırına atarım diye düşündüm. Haftalık beslenme çantasına koyacağımı ayırıp, kalanı buzluğa atarım. Okul masrafına yetişmek için kendimce böyle çözüm buldum. Aylık ekmek masrafım 500-600 lira. Hiç değilse bunu azaltırım” dedi. Diğeri beslenme çantası maliyetini azaltmak için toptancıdan koliyle meyve suyu aldığını söyledi.
Çocukların gündemi de pahalılık ve yoksulluk
Aileler, akaryakıt zamları nedeniyle servislerin bin lira civarında olacağını duyduklarını anlatıyorlar. Geçen yılı hatırlatıp, “alım gücü düştü diye konuşuyoruz ya, ben önceden büyük kızımın beslenmesine bir şey koyduğum zaman kızım yerdi. Şimdi küçük kızıma beslenme koyduğumda diğer çocuklar yiyor. Çünkü yanındaki arkadaşı beslenme çantası bile getiremiyor” diyorlar. Başka bir kadın, “geçen yıl, oğlum eve hep aç geliyordu. Beslenmesindeki yiyecekleri arkadaşına veriyordu. Çocuklara harçlık vermek zorunda olduklarını söyleyen bir anne ise çocuğunun “baba geçinemiyorum. Okul kantini çok pahalı. Harçlığıma biraz zam yapar mısın?” dediğini anlatıyor.
Çocuklarıyla bu konuları sıklıkla konuştuklarını söylüyor kadınlar. “Çünkü artık yediğimizden içtiğimizden kısacak bir şey kalmadı. Çocuklarımıza anlatıyoruz. Bu ay alamayız, bir sonraki ayı beklemek zorundasın diyoruz. Bazen oğlum ‘anne biz fakir miyiz, zengin miyiz?’ diye soruyor. Okuldan bir şey görüp istediği zaman ‘alamayız, babanın gücü bu kadarına yetiyor’ diyorum. Allah’tan çocuk da anlıyor.” “Üç yaşındaki oğlum bile farkında artık. Pazara gittiğimiz zaman muz istiyor. ‘O pahalı oğlum, şimdi alamam, kusura bakma’ diyorum. Bir sonraki pazara gidişimizde aklında kalıyor ya, ‘anne muz pahalıydı değil mi? O zaman bize ucuzsa karpuz alsana’ diyor.” “Altı yaşındaki kızımla pazara gittiğimiz zaman, fiyatları duyuyor. ‘Anne bunlar çok pahalı almamıza gerek yok’ diyor.” “Geçen kahvaltı yapıyoruz. 10 yaşındaki oğlum, ‘bu Türkiye’nin de çivisi çıkmış. Ekmek dört lira olmuş, meyve pahalanmış’ diyor. İster istemez her şeyi görüyorlar.” “Benimki de 9 yaşında. Markete benimle geldiğinde ‘yuh ya anne! Bir ekmek dört lira olur mu? Ekmek ben doğduğumda ne kadardı?’ deyip kızıyor. Menemen istemişti benden, domatesin fiyatını görünce menemen yapmamı bile istemedi.”
“Bu fiyatlar düşmez, bir şeyler yapmamız lazım!”
Soruyoruz, “Cumhurbaşkanı yaz aylarında enflasyonun düşeceğini söylemişti. Ne oldu dersiniz?” Aynı anda sesler yükseliyor tepkiyle: “Hani nerde?” “Dört kilo patates 50 lira olmuş.” “Bu fiyatlar düşmez, düşse bile eskisi gibi olmaz.” Kadınlardan biri durumu tek bir cümleyle gözler önüne seriyor, “ben artık pazara pazar arabasıyla gitmiyorum ki!” Diğeri devamını getiriyor, “aldıklarımla bir hafta idare edemiyorum. İki gün içinde dolabım bomboş kalıyor. Önceden birkaç çeşit meyve alıyordum çocuklarıma yedirmek için. Şimdi bir çeşit zorla alıyorum. Çocuklar bana dönüp, ‘sen de meyve bile almıyorsun artık. Hiç vücudumuza vitamin girmiyor’ diyorlar.”
Yaz boyunca dünyanın pek çok ülkesinde, hayat pahalılığına, ücretlerin erimesine ve yoksulluğun derinleşmesine karşı işçi ve emekçi kitlelerin meydanları doldurduğunu hatırlatıyoruz. Grevleri, hükümet düşüren protestoları, “hoşnutsuz yaz”ı ve de önümüzdeki kışı konuşuyoruz. “Türkiye’de de dünyada da durum her geçen gün daha kötüye gidiyor. ‘Verin yetkiyi, görün etkiyi’ dediler. Ama her şey ortada. 9-10 yaşındaki çocuklar bile ekmeğin fiyatıyla bu kadar ilgileniyorsa, ülkenin çivisi çıkmış diyorlarsa, bizlerin hoşnutsuz olması yetmez. Tüm bunlara karşı bir şeyler yapmamız lazım” diyor bir kadın arkadaşımız. 3 çocuk okutan metal işçisi bir kadın şöyle anlatıyor: “Yurt dışında benzine zam geldiğinde insanlar toplanıyor, kontak kapatıyor. Biz de gelen zamlara ilk başta tepki gösteriyoruz. Ama ertesi gün kabulleniyoruz. Aslında kabul etmememiz lazım. Çok kalabalığız, sendikalarımız var, derneklerimiz var. Neden biz de benzin zammına karşı kontak kapatmayalım? Marketlerdeki fiyat zamlarını neden protesto etmeyelim?” Başka bir kadın devam ettiriyor: “Aslında bir gün markete gitmesek, otobüse binmesek, fabrikada çalışmasak, kısacası örgütlensek o zaman her şey başka olur. O zaman şikâyet etmekle kalmayıp harekete geçmiş oluruz. Kuşkusuz tek başımıza her şeyi değiştiremeyiz. Ama yarın okuldan çocukları almaya gittiğimizde diğer annelerle karşılaşacağız, konuşacağız. Pandemide veliler olarak birleşip okul müdürünü nasıl sıkıştırmıştık. Aynen öyle yaparız.”
Sohbetin sonuna doğru şunları söylüyor bir arkadaşımız: “Marketteki fiyat zammının hıncını kasadaki işçiden, okul masraflarının acısını öğretmenden, hastane masrafının sinirini doktordan değil esas sorumlulardan çıkarmamız lazım. Ülkenin Cumhurbaşkanı gözümüzün içine baka baka yazın fiyatların düşeceğini söyledi. Eğer esas sorumluları görmezsek yine dön dolaş yapılan zamları konuşuruz.”
Sohbetin sonunda bir kez daha gördük ki, yoksullaştırmaya, hayat pahalılığına, ücretlerimizin erimesine karşı birleşmek zorundayız. Hoşnutsuz yazı, isyankâr kışa çevirmek üzere örgütlenelim, yoksulluk çukurundan birlikte çıkalım!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Son Eklenenler
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...
- Dünya İşçi Sınıfının Yoksulluğa, Hak Gasplarına ve Emperyalist Savaşa Karşı Mücadelesi Devam Ediyor!Dünyanın dört bir yanında farklı sektörlerden on binlerce işçi ve emekçi artan yoksullaşmaya, hak gasplarına ve emperyalist savaşlara karşı mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Baskı ve tehditlere boyun eğmeyen işçiler, grevlerle, kitlesel eylemlerle...
- İşçi Dayanışması’nda her vesileyle vurguladığımız gibi kapitalizmde iki temel sınıf var. Yaşam biçimi, düşünme tarzı, çıkarları, hayattan beklentileri farklı olan iki sınıf: İşçi sınıfı ve sermaye sınıfı. Bu nedenle her kavram hangi sınıftan...
- 28 Ekim 2014’te Ermenek’te 18 madenci katledildi. Ermenek katliamı, ekmek kavgası uğruna yerin yüzlerce metre altına inen sarı baretlilerin yaşamdan koparıldığı ne ilk katliamdı ne de son olacaktı. Aynı yıl 13 Mayısta Türkiye tarihinin en büyük...
- Son günlerde de Polonez işçisi kadınların direnişlerini hayranlıkla ve umutla takip ediyorum. Uzun zamandır “grevlerde kadınlar nasıl tepki veriyor” diye kadın ağırlıklı grevleri dikkatle izliyorum. Sizlere de bu merakımdan dolayı karşıma tesadüfen...
- Bu sistemde kâğıt üzerinde herkesin özgür olduğu söylenir, herkesin eşit özgürlükleri varmış gibi sunulur. Ancak gerçeklik başkadır. Gerçeği algılamak için uyanık ve sınıf bilinçli olmak, “hangi sınıfın özgürlüğü?”, “ne çeşit bir özgürlük?” gibi...
- Adana’da SASA-PTA Üretim Tesisi Şantiyesinde çalışan işçilerin Yapı Yol-İş Sendikasıyla birlikte ücret gaspına karşı başlattıkları direniş kazanımla sonuçlandı. Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ işçileri, belediye önünde eylem yaparak ücretlerinin...
- Her gün yeni bir vahşet, felaket, savaş haberi alıyoruz. Çünkü içinde yaşadığımız ekonomik ve toplumsal düzen vahşet, felaket, savaş üretiyor. Her gün bir önceki güne göre daha kötü bir dünya ve yaşama açıyoruz gözlerimizi. Beraber çalıştığım bir...
- Çoğu işçi kardeşimiz birlikte hareket etmenin, hak mücadelesi vermenin zor olduğuna inanıyor. Gerçekten de hak mücadelesinde kolay bir yol yok. Peki ama kölelik koşullarında çalışmak, sefalete boyun eğmek kolay mı? Bireysel çabalarla hayat...
- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi sağlık emekçileri 24 Ekimde pek çok ilde basın açıklamaları gerçekleştirerek devletin sağlık politikalarını, sağlık emekçilerinin maruz kaldığı sömürüyü ve tüm bunların bir sonucu olan bebek...