Buradasınız
Kürtaj Tartışması: İşçi Kadınlar Mücadelelerine de Haklarına da Sahip Çıkacak!
UİD-DER Kadın Komitesi
Başbakan Erdoğan, önce bir televizyon programında, ardından partisinin çeşitli toplantılarında kürtajın cinayet olduğunu ve yasaklanması gerektiğini ileri sürdü. Hemen ardından Sağlık Bakanlığına talimat verildi ve kürtaja yasak getiren yasa taslağının hazırlanması ve Meclis’e taşınması için hazırlıklar başladı.
Kürtaja yasak ya da mevcut yasal durumdan daha fazla sınırlama getirecek bir yasa hiç şüphesiz ki esas olarak işçi ve emekçi sınıfın kadınlarını vuracaktır. Çünkü egemen sınıfların kadınları için sağlıklı doğum kontrol yöntemlerine ulaşmak da, istenmeyen gebelikleri dünyanın herhangi bir yerinde sonlandırmak da sorun değildir. Aynı sınıfın kadınları, istemedikleri halde dünyaya bir çocuk getirseler bile o çocuğun bakımı aileye bir yük teşkil etmez.
Oysa işçi ve yoksul emekçi kadınlar için yukarıda saydığımız her şey büyük bir sorun teşkil etmektedir. Sağlık sisteminde parlak reformlar yaptığını iddia eden hükümet, Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezlerini kapattı. İşçi ve emekçi sınıfın kadınlarının, ihtiyaç duydukları aile planlaması hizmetlerine kolay ve ücretsiz ulaşmalarını engelledi.
Asıl cinayet, çocuk bakımının tamamen kadınların sırtına yıkıldığı bir toplumda kürtajı yasaklamaktır. Çünkü erkek egemen kapitalist sistemin çifte sömürüsü altında ezilen emekçi kadınlar, bakamayacakları çocuklar doğurmak istemediklerindeçok daha sağlıksız koşullarda kürtaja başvurmak zorunda kalacaklardır. Kürtajın yasaklandığı hiçbir ülkede nüfus artmamış, daha fazla doğum gerçekleşmemiştir. Ancak, yasak olduğu için “merdiven altı” tabir edilen sağlıksız ortamlarda gerçekleştirilen kürtajlar sırasında kan kaybından, enfeksiyondan ve benzer sebeplerden dolayı çok daha fazla sayıda kadın ölmüştür. Bugün dünyada her yıl 60 bin kadın bu nedenlerden ölmektedir.
Nazi Almanya’sının insanlık dışı uygulamalarını hatırlatırcasına, milletçe geleceğimizin tehlike altında olduğunu iddia ederek kadınlara üç çocuk yapmalarını öğütleyen başbakan, bu çocukların sağlıklı bir şekilde bakılıp büyütülebilmeleri için gerekli ücretin neredeyse 6’da biri kadar asgari ücret belirleyen bir hükümetin başbakanıdır.
Bu hükümet çocukların parasız eğitim haklarını yeni yasal düzenlemelerle ve fiili uygulamalarla giderek kuşa çevirmektedir. Başbakanın yönettiği ülkede her yıl binlerce çocuk daha dört yaşına gelmeden hastalıklardan ve bakımsızlıktan ölüyor. Çok sayıda çocuk işçi, fabrikalarda ve çalıştıkları tarlalarda ölüyor. AKP hükümeti, kürtajı yasaklayıp daha çok çocuk peşine düşeceğine, önce doğan çocukların yaşamasını ve sağlıklı, eğitimli birer yetişkin haline gelmesini sağlasın!
Bugün, işyerlerinin çoğunda kreş yoktur. AKP hükümeti, işyerlerinde kreş açılmasını yasal bir zorunluluk olmaktan çıkarttı. Mevcut duruma göre, işveren kreş açmaktansa herhangi bir gündüz bakımeviyle anlaşabilir. Aslında kreş hakkı fiilen ortadan kaldırılmaktadır. İşyerlerinde kreşin zorunlu olmaktan çıkartılması ve işyeri dışındaki çocuk bakımevlerinin devreye sokulması işçi kadınları zor durumda bırakmaktadır. Bu durumda kadınlar ya çocuk yapmamakta ya da işten çıkmak zorunda kalmaktadırlar.Hamile kalan kadınlar işten atılmakla yüz yüze geliyorlar. İşyerlerinde kadın işçileri işe alırken onlara hamile kalmayacaklarına dair sözleşme imzalatıyorlar. Böyle bir durumda hamile kalan kadın düşük yapmak için sağlığını tehlikeye sokmakta ya da çocuk istese bile kürtaj olmak zorunda kalmaktadır. Ama AKP ve Erdoğan, bu işverenleri nedense katil olmakla suçlamıyor!
Fabrikalardaki ağır çalışma koşulları nedeniyle her yıl yüzlerce kadın çocuğunu düşürüyor. Hamile kalan kadınlar adeta bunun için cezalandırılıyor ve iş koşullarında hiçbir düzeltme yapılmıyor. Bazı işyerlerinde kadınlar, işyerinin onayı olmadan hamile kaldıkları için hakaretlere maruz kalıyorlar.
Başbakan kürtajın cinayet olduğunu iddia ederken her ay en az 100 işçinin canını alan iş cinayetlerini kader olarak nitelendiriyor. İşçiler, gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığı için ölüyor. Ama başbakan bunlara “kader” diyor!
Her yıl onlarca kadın “namus” cinayetlerine kurban gidiyor. Eşi ya da boşandığı eşi veyahut ailesi tarafından öldürülüyor. Koruma talep eden kadına “bugün git yarın gel” denilen, kadın cinayetlerine seyirci kalınan bu ülkeyi aynı başbakan yönetiyor. Başbakan, son 10 yılda sayısı 1400 kat artan kadın cinayetleri sorununu çözmek için parmağını bile kıpırdatmıyor.
Kendi iktidarı döneminde faili meçhul cinayet olmadığını iddia eden Başbakan Erdoğan, Uludere katliamını ve diğer katliamları göz ardı etmekten, gözümüzün içine baka baka yalan söylemekten çekinmiyor.
Kürt halkına yönelik baskı ve imha politikaları nedeniyle Kürt ve Türk gençleri ölmeye devam ediyor. Ölen insan sayısı on binlerle ifade ediliyor. Sadece Kürt olduğu için bedenleri, yaşlarından fazla sayıda kurşunla yok edilen çocuklar var.
Asıl cinayeti kim işlemektedir?
Başbakan, kürtaj hakkını savunan kadınları canilikle suçlamadan önce bu soruyu cevaplamalı ve temsilciliğini yaptığı egemenlerin ve kendisinin sorumlu olduğu cinayetlerin hesabını vermelidir.
Kürtaj haktır. Hem de mücadeleyle kazanılmış bir haktır. Kürtajı yasaklamak cinayettir.
İşçi ve emekçi kadınların talepleri gayet nettir:
Kadına yönelik ayrımcı uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir!
Kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için ailede, eğitimde, sosyal hayatta kadını ikinci sınıf insan olarak gören anlayışla mücadele edilmelidir.
Çocuk bakımını kadına yükleyen zihniyetle mücadele edilmeli, çocuk bakımının toplumsallaşması için gerekli tüm önlemler alınmalıdır.
Hem kadınlar hem de erkekler için sağlıklı, ücretsiz, kolay erişilebilir doğum kontrol hizmetleri veren sağlık birimleri oluşturulmalıdır.
İşyerlerinde eşit işe eşit ücret verilmeli, hamile kalan kadınların işten atılması yasaklanmalıdır.
Her işyerinde kreş olmalıdır.
Doğum izni uzatılmalıdır.
Kadın bedeni sadece kadınındır. Erkeğin, devletin, sömürücülerin kadın bedenine müdahalesine derhal son verilmelidir!
TEDAŞ İşçileriyle Dayanışma Şenliği
UİD-DER Pikniğinde Buluştuk
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
Son Eklenenler
- UİD-DER, grevlerinin 81. gününde MKB Rondo işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım” pankartı ile grev yerine yürüyen işçiler; “MKB İşçisi Yalnız Değildir”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”...
- Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ilk olarak 2001 yılında gündeme getirildi ancak AKP iktidarı 2018’de işçilerin iradelerinin dışında bu sistemi zorunlu hale getirdi. 2018 yılından beridir işçilerin maaşlarından her ay bu kandırmacaya para...
- As Plastik işçileri grevlerinin 58. gününde İstanbul Marmarapark AVM’de As Plastik ile iş ilişkileri olan Mavi Jeans önünde basın açıklaması yaptı. Toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması halinde 26 Kasımda greve çıkacak olan DİSK/Genel-İş...
- 100 küsur günü geride bırakan Polonez direnişine, kadın işçilerin kararlılığı damgasını basıyor. Sendikaları Tekgıda-İş’te örgütlenen işçiler sendika düşmanı patronları tarafından işlerinden atıldılar. Direnişe geçtiler, işlerine örgütlü bir biçimde...
- Geçtiğimiz günlerde İzmir’in Selçuk ilçesinde baraka gibi bir evde, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında en büyüğü 5 yaşında olmak üzere 5 kardeş hayatını kaybetti. Bu sırada hurda toplamaya giden anne eve döndüğünde çocuklarının cansız...
- Narin, Leyla, Sıla ve niceleri. Haberlerde duyuyoruz onların adlarını. Bir süre gündemde kalıyorlar, sonra unutuluveriyorlar. Oysa hafızayı diri tutmak gerekir mücadeleyi sürdürebilmek için. Bizler de bu mektubu, yaşananları unutmamak, unutturmamak...
- Son zamanlarda pek çok insanın aklında, dilinde aynı sorular var: Biz nasıl bir toplum olduk böyle? Nasıl olur da insanlar bu kadar kötü olabilir? Teşbihte hata olmaz derler. Toprağı düşünelim. Toprakta her zaman zehirli bitkiler yetişebilir. Ama bu...
- İşyerinde, mahallede, parkta, sokakta, kahvede… Sohbetler döner dolaşır hep aynı soruya bağlanır: “Ne olacak bu memleketin hali?” Soru bakidir, cevabı ise yaşadığımız koşullara, ait olduğumuz sınıfa göre değişiklik gösterir. Çünkü işçi ve...
- Şair “Kuşların vurulduğu zamandır şimdi” demiş. Gerçekten de haksızın haklı, hırsızın namuslu, haydudun yiğit sayıldığı zamandır şimdi. Her gün yeni bir “bu kadarı nasıl olur?” sorusuyla başlıyoruz güne. Geçtiğimiz günlerde Bursa’da bir tekstil...
- Yaklaşık iki ay boyunca hakları için mücadele eden, bu süreçte polisin ve jandarmanın saldırısına maruz kalan, gözaltına alınan Fernas işçilerinden biri arkadaşlarından birinin çocuğunun ilk adımını direniş alanında attığını söylemişti. Bir başka...
- Bir an için hafızamızı kaybettiğimizi düşünelim. Annemizin, babamızın, kardeşlerimizin, evlatlarımızın kim olduğunu, nereli olduğumuzu, yaşadığımız evi, ne iş yaptığımızı hatırlamadığımızı hayal edelim. Bütün yüzlerin, sokakların yabancı olduğunu...
- Bugünlerde kiminle konuşsak, herkes sorunlardan bahsediyor. Tezgâh başında, sokakta, pazarda, toplu taşımada, markette, bir hastanenin ya da bir okulun bahçesinde… Eğitimden sağlığa, kira derdinden geçim sıkıntısına, işçi ve emekçilerin gündemleri...
- İstanbul’da Maltepe Belediyesi ile İzmir’de Buca Belediyesi işçileri, Denizli’de Pamukkale Üniversitesi İktisadi İşletmelerde çalışan işçiler, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktılar. Çeşitli illerden gelerek...