Buradasınız
Metalciyiz, İzin Vermeyeceğiz!
Gebze’den bir metal işçisi

Gebze’de faaliyet gösteren bir fabrikada 10 yılı aşkın süredir çalışan bir metal işçisiyim. Malumunuz yakın bir zamanda bizlerin onayının olmadığı bir toplu sözleşme, sendikamız Birleşik Metal-İş Genel Merkez yöneticileri tarafından imzalandı. MESS sefalet sözleşmesini dayattı ve Birleşik Metal-İş genel merkez yöneticileri bunun altına imza attı.
Bizim unuttuğumuzu sanmayın. Son üç dönemdir siyasiler, patronlar ve sendika bürokratları tarafından haklarımız, geleceğimiz arada derede, gece yarıları, onayımız olmadan elimizden sökülüp alınıyor. İsteklerimiz baskıyla, yasa tanımazlıkla engellenmeye çalışılıyor. İlk defa bu sözleşme sürecinde temsilcilerimizden ve Gebze şubemizden net, açıklayıcı bilgiler alıyorduk. Şubemizin çalışmaları ve samimiyeti çalıştığım işyerinde de gözle görünür bir şekilde birlik ve beraberlik duygusunu arttırmıştı. Bu durum 2019 sonunda başlayan toplu sözleşme sürecine yansımış durumdaydı. MESS’e karşı yapılan eylemlerde birlik ve beraberliğimiz hat safhadaydı. Arkadaşlarımız daha istekli, daha önce olmadığı kadar umutlu ve coşkuluydu. Örgütsüz işyerlerinde çalışan işçiler merakla bizleri izliyordu, işverenler ise sinmiş, kenara geçmişlerdi. Yani kardeşlerim, dosta umut, düşmana korku veriyorduk. 19 Ocakta sendikamız Gebze meydanında güçlü ve kitlesel katılımlı bir miting düzenledi. Bizim fabrikamızdan büyük bir katılım sağladık. Çünkü herkes istekli ve umutluydu.
19 Ocak mitingimiz benim zihnimde unutulamayacak bir mücadele tablosu olarak kalacak. Sendikamızın genel başkanı kürsüye çıktı, hepimizin gözü kulağı ondaydı. Hepimiz “grev, grev, grev!” diye slogan atarak grev tarihini açıklamasını bekliyorduk. Ve sonunda istediğimiz olmuştu, genel başkan grev tarihini açıkladı. Hepimiz coşmuştuk. Başkan, “hükümet grevimizi 2015’deki gibi yasaklasa da anayasa mahkemesinden alınan emsal karar gereği bu grev yasağını tanımayacağız” dedikten sonra sevincimizin tarifi yoktu. Herkes görevinin başındaydı, kendimizi her anlamda 5 Şubata göre ayarladık. Fabrikamızda bütün işçiler bayram bekler gibi 5 Şubatın gelmesini bekliyordu.
Derken, Türk Metal’in bir gece ansızın sözleşmeyi imzaladığını öğrendik ve “inşallah bizimkiler imzalamaz” diye içimden geçirdim. Nitekim bizimkiler imzalamayacaklarını açıkladılar. Açıkladılar ama görünenin ardında neler olmuş neler. Aslında sendika genel merkezi yüzde 17’lik sefalet sözleşmesini imzalamak istiyormuş. Yani genel merkez onca büyük laf etti ama alttan alta başka bir hesabın peşindeymiş. İmzaya itiraz eden yeni seçtiğimiz Gebze şube yönetimimiz olmuş. Gebze yönetimi işçilere sorulmadan, merkez TİS toplanmadan asla böyle bir karara onay vermeyeceklerini de eklemiş. Bizim temsilcilerimiz de böyle bir oldubittiye onay vermeyeceklerini söylediler.
Çalışma Bakanlığının 2 Şubatta sendikamız yöneticilerini Ankara’ya çağırdığını öğrendik. Hepimizin gözü kulağı oradaydı. Akşam saatlerinde Türk Metal sendikasının imzalamış olduğu sözleşmenin aynısına imza attıklarını duyduk. Hepimiz şoktaydık. Ben kendi adıma çok utandım. O kadar çok arkadaşa “bizimkiler bu sefalet sözleşmesini imzalamaz, başkan kendi ağzıyla söyledi, biz kendi kulağımızla duyduk” dedik. Sonra bu oldubitti beni ve tüm işçi arkadaşlarımı hem utandırdı, hem çok kızdırdı. Bu da yetmedi, kendi oylarımızla seçtiğimiz Gebze şubemizi de bölücülük yaparak BÖLDÜLER. Şunların yaptıklarına bakın: Ne sözleşme taleplerimize sahip çıkıyorlar, ne grev hakkımıza sahip çıkıyorlar. Üstelik bir de şubemizi bölüyorlar. Patronların örgütü MESS’ten darbe yemeye alışkınız, siyasi iktidardan darbe yemeye alışkınız, şimdi de sendikamızın genel merkezinden büyük bir darbe yedik. İnsan kendi kendine soruyor; “Adnan Serdaroğlu bunu kendisine nasıl yedirebiliyor, ne hale geldiğini, kime dönüştüğünü hiç görebiliyor mu, bizi ne hale getirdiğini hiç düşünüyor mu?” Ben artık ona “Genel Başkanım” demiyorum, “Genel Başkan” diyorum.
Bu durum karşısında fabrikamızdaki çoğu işçi arkadaşlar ağza alınmayacak küfürler ediyor. Ben ise düşünüyorum “şimdi kim kaybetti?” diye. Ben küfretmiyorum, adam gibi, mertçe açıklama bekliyorum. Ülkenin yarısının çalıştığı asgari ücreti asgari ücretle çalışmayanlar belirliyor. Türkiye’nin en büyük ihracat kalemini yaratan metal işçilerinin ücretini kim belirliyor? Sendikacılara soruyorum; siz kimsiniz, maaşınızı kimden alıyorsunuz, kime çalışıyorsunuz, bu sözleşmeyi neye bağlayacağınızı neden işçiye sormuyorsunuz? Neden? Neden? Bu sorulara sendikamızın genel merkezi net bir şekilde cevap vermediği takdirde, biz bu sessizlikten ne anlayacağımızı bilecek yaşta ve sorumlulukta insanlarız. Biz işçiyiz, her şey geçer gider zannedersiniz, unutulur diye düşünürsünüz. Ama artık bunları unutmayacak örgütlülüğümüz var. Metal işçisi derinden gelen köklerine yeniden sımsıkı bağlanıyor. İşte bu da size dert olsun!
İşçiyim Demek Ayıp mı?
Sendikaların Sahibi İşçilerdir!
- Sırrı Abimizi Mücadelemizde Yaşatacağız
- Erol Eğrekler ve İşçi Sınıfı
- Patronlar “Kullan At” İşçi İstiyorlar!
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
- Servis mi Eziyet mi?
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
Son Eklenenler
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...
- Kısa bir zaman öncesine kadar direnişte olan, direniş boyunca pek çok kez polis saldırılarıyla yüz yüze gelen bir işçi kardeşimizle 19 Mart’tan sonra yaşanan protestolarla ilgili haberleri izliyor, sohbet ediyorduk. Bir anda öfkeyle, “şunlara bak,...
- Siyasi iktidar yoksullaştırma politikalarını sürdürüyor. Enflasyon balyozunu işçi ücretlerine, emekli aylıklarına, kamu çalışanlarının maaşlarına indiriyor, ücretleri tuzla buz ediyor. İşçilerin, kamu emekçilerinin, emeklilerin cebinden çalınan...
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...