Buradasınız
Mezarda Emekli Olmak İstemiyoruz
Her işçi bir gün emekli olmayı hayal eder. İnsanı tüketen çalışma temposundan kurtulmayı, çalışırken yapamadığı şeyleri yapmayı ister. Kimisi evinde oturup torunlarını sevmeyi, kimisi şehrin gürültüsünden kaçmayı, kimisi yitirdiği sağlığı nedeniyle çalışmanın verdiği eziyeti dindirmek ister. Ama bu basit ve son derece insani istekler işçilere çok görülür.
İşçiler yaşamak için çalışmak zorundadır. Eğer çalışmazlarsa en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamazlar. Oysa insanlar zamanla yıpranırlar, yaşlanırlar ve çalışamayacak duruma gelirler. İşte bu yüzden işçiler çalışırken yalnızca bugünlerini düşünmezler. Geleceklerine dair kaygı duyarlar ve yaşlandıklarında ya da çalışamayacak duruma geldiklerinde kendileri ve aileleri için bir güvenceleri olsun isterler. Bu nedenle işçiler, dünya ölçeğinde uzun yıllar boyunca sosyal güvence için mücadele etmiş ve emeklilik hakkını patronlara kabul ettirmişlerdir.
Patronlar işçileri iliklerine kadar sömürüyor, yıpratıcı koşullarda çalıştırıyorlar. Çalışma koşullarının zorluğu, aşırı derecede uzayan iş saatleri ve fazla mesailer nedeniyle işçiler çok daha genç yaşlarda tükeniyorlar. Böylece 15-20 yıl içinde bir işçi, normal bir çalışmayla 25-30 yılda yıpranan işçi kadar yıpranıyor. Dolayısıyla emeklilik yaşı da buna göre ayarlanmalıdır. Ama bu fazla çalışma ve yıpranma emekliliğe yansıtılmıyor. İşçiler yıllarca hasta ve tükenmiş bir şekilde çalışıyorlar.
Devlet, patronların talebi doğrultusunda, arka arkaya, emeklilik hakkını sınırlandıran ve emeklilik yaşını yükselten yasalar çıkarttı. Meclis’ten bir gecede geçirilen yasalarla milyonlarca işçi ailesinin hayatı ve planları altüst edildi. Önce 1999 yılında, daha sonra da 2008’de yapılan düzenleme ile emekli olabilmek için ödenmesi gereken prim miktarı da emeklilik yaşı da yükseltildi. Yıllar içinde emeklilik şartları ağırlaştırıldı. Yeni işçi kuşakları mezarda emekliliğe mahkûm edildi. 1976 yılından önce çalışmaya başlayan insanlar için 25 yıl çalışmış ve 5 bin gün prim yatırmış olmak yeterliydi.
Bu şartları yerine getirenler, yaşlarına bakılmaksızın emeklilik hakkı elde edebiliyorlardı. Ancak 1976’dan sonra işe girenler için yaş sınırlaması getirildi ve bu yaş kademeli olarak 60’a kadar çıkartıldı. Prim gün sayısı ise yine kademeli olarak 5000’den 7000 güne çıkartıldı. Ama bu rakamlar sadece 2035 yılına kadar geçerli. 2035’ten sonra emeklilik yaşı kademeli olarak 65’e ve ödenmesi gereken prim gün sayısı ise 9000 bine çıkartılıyor. Bu süreç 2048’de tamamlanmış olacak. Meselâ ilk defa 2028 yılında işe girecek bir işçi, emekli olabilmek için 9 bin işgünü prim ödemek zorunda kalacak. İşçi sınıfının evlatları mümkünse mezara kadar çalışmaya ya da açlıktan ölmeye mahkum edilmek isteniyor!Ağır ve tehlikeli işlerde çalışan işçiler o işkolunda en az 3600 gün çalışmışlarsa, çalıştıkları sürenin dörtte biri sigortalılık sürelerine ekleniyor. Yani prim günü arttırılmadan sigortalı oldukları süre dörtte bir oranında daha uzun sayılıyor. Özetle 20 yıl çalışan ve bu işkollarından birinde 3600 günden fazla prim ödemiş olan bir işçinin sigortalılık süresi 25 yıl sayılıyor. Buna “itibari hizmet süresi” deniliyor. Ancak 2010 yılında yapılan bir düzenleme ile pek çok işkolu ağır ve tehlikeli işler kapsamından çıkartıldı. Tek bir düzenleme ile o işkollarında çalışan milyonlarca işçi 7 saatlik işgünü ve itibari hizmet süresi hakkını kaybetti.
Patronlar işçileri sigortasız, taşeron, kısa süreli sözleşmelerle çalıştırıyorlar. Ağır çalışma temposu ile meslek hastalıkları ve iş kazalarına mahkûm ediyorlar. Hakkını arayan işçiyi anında kapının önüne koyuyorlar. Belli bir yaşın üzerindeki işçileri işe almıyorlar. Devlet ve hükümetler, yasaları ve uygulamalarıyla patronların arkasında duruyor, onların bir dediğini iki etmiyor. Ama sıra işçilere geldiğinde, yıllar yılı çalışmamızın ve yıpranmamızın karşılığı olan emeklilik hakkımız gasp ediliyor, evlatlarımız mezarda emekliliğe mahkûm ediliyor.
Emeklilik hakkı uzun yıllar süren işçi mücadeleleriyle kazanılmıştır ve korunmasının yolu da işçilerin birleşerek mücadele etmesidir. Emeklilik hakkımızın kırpılıp kuşa çevrilmesine karşı çıkmak ve geleceğimizi ipotek altına almaya çalışanların planlarını bozmak için mücadeleye!
Greif İşçilerinden Basın Açıklaması
Ölümle Öğrenmen Gerekmiyordu Çocuk!
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
Son Eklenenler
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...
- Gün geçmiyor ki her gün bir öncekine rahmet okutacak, canımızı yakan bir olay olmasın. Sistemin iyice çürümesi ve tarifsiz bir bataklığa dönmesiyle birlikte, bu çürümüşlük toplumda derin yaralar açıyor. Bunun sonuçlarından bir yenisi de İzmir’de...
- Bir film sahnesi: İngiltere’de bir madenci bandosu, Rodrigo’nun gitar konçertosunu çalmaktadır. Madencilerin emektar ellerinden ahenkli melodiler akıp giderken arka planda hükümet tarafından kapatılmak istenen bir madenle ilgili toplantılar, yürüyen...