Buradasınız
Mücadeleyi Örgütleyelim!

İşçi kardeşler!
Geride bıraktığımız bir yıl boyunca işçi sınıfının ekonomik ve sosyal haklarına dönük saldırılar hız kesmedi. İşten atmalar hızlandı ve bir milyon işçi işini kaybetti. İşsizlik fonunda biriken paralar patronların kasalarına aktarıldı. Sağlık iyice paralı hale getirildi. İş saatleri daha da uzadı. İş kazaları ne bayram ne tatil dinledi; birçok işçi kardeşimiz hayatını kaybetti. 2009 yılını, Bursa’da 19 maden işçisinin iş cinayetine kurban gitmesiyle kapattık.
Bir yandan çalışma koşulları kötüleşirken, diğer yandan yaşam koşullarımız iyice katlanılmaz hale geldi. Sermaye hükümeti doğalgazdan elektriğe, ulaşımdan suya, vergilerden gıda fiyatlarına kadar her şeye yaptığı zamlarla soframızı biraz daha kuruttu, belimizi biraz daha büktü. İğneden ipliğe her şeye yüksek oranda zam yapılırken, işçilerin, kamu emekçilerinin ve emeklilerin aylıklarına yapılan komik zamlarla adeta bizimle alay ediyorlar. Yüzde 2,5+2,5 zam yapılan kamu emekçileri bir kez daha açlık ve yoksulluğa mahkûm edildiler. Milyonlarca işçiyi ve ailesini ilgilendiren asgari ücrete yapılan zam açlık sınırının çok çok altında kaldı. Asgari ücrete yapılan 31 liralık zamla işçiler hangi giderlerini karşılayabilirler? Yapılan bu zamlarla bıraktık sağlık, eğitim, kira, ulaşım, giyim, tatil giderlerimizi karşılamayı, doğru düzgün ailelerimizin karnını bile doyuramayız.
Üstelik daha bu sefalet ücreti elimize geçmeden sermayenin ve devletin kasasına aktı. Çünkü yılın son günlerinde ve yeni yılın ilk günlerinde pek çok şeye zam üstüne zam yapıldı ve tüketim vergileri artırıldı. Son yapılan araştırmalara göre, elimize geçen her 100 liranın 53 lirasını devlete vergi olarak veriyoruz. Peki, bu vergiler ne oluyor, emekçilere geri dönüyor mu? Bunun böyle olmadığını hepiniz biliyorsunuz. İşçi ve emekçilerin vergileriyle elde edilen bütçe gelirleri, çeşitli biçimlerde patronların kasalarına aktarılıyor. 2010 yılı bütçesinde eğitime ve sağlığa ayrılan pay düştü. Bütçenin aslan payı ise, her zamanki gibi silah tekellerine ve savaş harcamalarına ayrıldı.
Kardeşler!
Gözünü kâr hırsı bürüyen patronlar sınıfının ve onların temsilcisi olan hükümetin saldırıları 2010 yılında da hız kesmeden sürecek. Patronlar kıdem tazminatlarımızı elimizden almak için yanıp tutuşuyorlar. Kıdem tazminatlarının gasp edilmesini içeren saldırı yasasını, AKP hükümeti 2010 yılında mecliste kabul ettirmek istiyor. Ayrıca geçen sene yasalaştırılan, ama baskılar üzerine Cumhurbaşkanından dönen Özel İstihdam Bürolarının yeniden yasalaştırılması da gündemde. Eğer bu yasa kabul edilirse işçiler, kurulacak simsarlık büroları tarafından köle gibi alınıp satılabilecek. Patronlar simsarlık bürolarının yasalaşmasını dört gözle bekliyorlar. Simsarlık bürolarının kurulmasıyla sigortasız, sendikasız ve tazminatsız işçi çalıştırmanın önü daha da açılacak, işçi sınıfı elinde kalan kimi haklarını da kaybedecek.
Yani sermayenin saldırıları 2010’da da devam edecek. İşten atmalar, ücretsiz izinler, taşeron çalıştırmanın yaygınlaşması, alınmayan önlemler sonucunda yaşanan iş kazaları, sendikalaşmanın önünün kesilmesi, iş saatlerinin uzaması gibi saldırılarla karşı karşıya gelmeye devam edeceğiz. Bugün işçi sınıfı örgütsüz ve dağınık, bunun için de patronların saldırıları geri püskürtülemiyor. Oysa geçmişte böyle değildi. Evet, 1980 öncesinde Türkiye işçi sınıfı örgütlüydü, birlikte, dayanışma içindeydi ve patronların yüreğine korku salıyordu. İşçi sınıfı, bugün hayal dahi edilemeyen ekonomik ve sosyal kazanımlara sahipti. İşçi sınıfı örgütsüzleşti ve başına ne geldiyse örgütsüzlüğünden gelmeye başladı. Ama umutsuz olmaya gerek yok! Yeniden örgütlenebilir, patronların saldırılarını geri püskürtebilir ve kaybettiğimiz haklarımızı yeniden kazanabiliriz.
Kardeşler!
Her şeye rağmen mücadele eden işçilerin sesi meydanlarda ve fabrika önlerinde yankılanıyor. 2009 yılı boyunca pek çok işyerinde grev ve direniş yaşandı. İşten atılan işçiler verdikleri mücadeleleri kazandılar, patronlara geri adım attırdılar. Kamu emekçilerinin 25 Kasımda gerçekleştirdiği grev, işçi sınıfının ne denli güçlü olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Grev sonrasında hükümet 50’ye yakın işçiyi görevden uzaklaştırdı, ama kamu emekçileri dayanışma grevleri yaparak arkadaşlarını işlerinin başına döndürmeyi başardılar. Binlerce Tekel işçisinin özlük hakları için mücadelesi sürüyor. Kadınıyla erkeğiyle binlerce Tekel işçisi, kara kışın ortasında Ankara’da kararlı bir mücadele veriyor ve onların mücadelesi diğer işçilere de örnek oluyor. Ülkenin dört bir yanında Tekel işçileriyle dayanışma eylemleri çoğalıyor. İşçilerin eylemlerinden korkan sermaye hükümeti ise, Tekel veya İtfaiye işçileri örneğinde olduğu gibi, polis şiddetiyle, gazla ve tazyikli suyla işçileri durdurmaya çalışıyor. Ama tüm saldırılara rağmen işçilerin mücadeleleri devam ediyor. Kamu emekçileri, Tekel işçileri, İtfaiye işçileri ve diğer işçilerin verdikleri mücadeleler ne yapılması gerektiğini de ortaya koyuyor. 2010 yılında patronların ve hükümetin saldırılarına dur demek, krizin bedelini ödememek, kaybettiğimiz haklarımızı yeniden elde etmek istiyorsak örgütlenmeliyiz. Örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz.
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
Son Eklenenler
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...