Buradasınız
Nedir Bu Kimsenin Beğenmediği İşler?

İşçiler olarak işsizliğin ne demek olduğunu, ekmek parası kazanmanın ne kadar zor olduğunu çok iyi biliriz. Geçinebilmek için her günümüzün çok büyük bir bölümünü tükenircesine çalışarak geçiririz. Ama patronlar düşük ücret verir, iş güvenliği önlemlerini almaz, milyonlarca işçinin sigortasını yapmaz, sosyal hakları yok sayarlar. Bu şartlarda çalışmak istemediğimizdeyse bizi nankör olmakla, iş beğenmemekle suçlarlar. Bu söylemlerini meşrulaştırmak için ise göçmen işçileri en ağır işlerde, kötü koşullarda ve düşük ücretle çalıştırmalarını örnek gösterirler. Mesela MÜSİAD başkanı bir konuşmasında şöyle diyor: “Maalesef Türkiye’de iş beğenmeme gibi bir durum var. İnsanlar ağır işlerde, emek yoğun işlerde çalışmak istemiyor. Çalışsa da verimli olmuyor. Yabancı uyruklu işçiler bu işlerde daha fazla çalışıyor.” Birkaç cümlelik bu konuşma aslında çok şey anlatıyor. Birincisi “ağır işler, emek yoğun işler” olarak tanımladığı işler, çıkış saatinin belli olmadığı, çok düşük ücretlerin verildiği, iş güvenliği önlemlerinin yok sayıldığı, işçilere adeta hayvan muamelesi yapılan işlerdir. MÜSİAD başkanı, işçileri bu işleri beğenmemekle suçlayıp göçmenlerin bu işlerde çalıştığını söyleyerek bu “ağır işleri” toplumun gözünde normalleştirmek istemektedir. Böylece sorgulanması gereken şeyin ne olduğu konusunda da hedef saptırmaktadır.
Mevcut ekonomik koşullarda ve işsizlik bu kadar yaygınken gerçekten de işçilerin iş beğenmeme gibi bir lüksü var mı? Peki, buna rağmen nasıl oluyor da işçiler iş beğenmemekle suçlanarak “kimsenin yapmak istemediği işler” diye bir kategori uyduruluyor? Eğer bir işi kimse yapmak istemiyorsa demek ki o iş gerçekten de yapılmayacak bir iş değil midir? Mesela foseptik, lağım, kanalizasyon temizliği gibi işleri düşünelim. İşçileri hiçbir güvenlik önlemi almadan yerin altına inmeye zorlamak, zehirlenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmak yerine robotlar devreye sokulsa, robotun başında çalışan işçilerin çalışma süreleri kısa tutulsa foseptik temizlemek neden kimsenin yapmak istemediği bir iş olsun?
Çalışma alanlarının alt yapısı sağlıklı biçimde oluşturulursa, iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemleri eksiksiz alınırsa, ücretler işçileri açlığa mahkûm edecek şekilde belirlenmezse, sigorta vb. haklar sağlanırsa herkes her işi yapar. Demek ki “kimsenin yapmak istemediği işler” diye bir kategori uydurarak işçilere kötü çalışma koşullarını dayatanlar patronlardır. Türkiye’de 10 yıl öncesine kadar göçmen sorunu diye bir sorun yoktu ve “kimsenin yapmak istemediği işleri” birileri yapıyordu. İşsizlik, hak gaspları, güvencesiz çalışma, düşük ücretler vb. sorunlar da vardı. Ama yine de patronlar en kötü koşulları bugünkü kadar rahat dayatamıyorlardı çünkü ellerinde “göçmen işçi kozu” yoktu. Siyasi iktidarın Suriye’deki Esad iktidarını yıkmak üzere kışkırttığı savaş milyonlarca insanı göçmen haline getirmiş ve o göçmenler patronlar sınıfı için anında ucuz işgücü ordusuna dönüşmüştür. İşe ihtiyacı olan, iş arayan insan sayısı ne kadar artarsa, işçiler ne kadar örgütsüz ve dağınık olursa patronların işçiye kötü koşullar dayatması o kadar kolay olur. Bu yüzden patronlar her daim büyük bir işsiz kitlesine yani yedek işgücü ordusuna ihtiyaç duyarlar. İşçilerin dağınık olmasından yararlanan patronlar, “beğenmiyorsan kapı orada” der, işsizliği bir kırbaç olarak kullanır ve en ağır çalışma koşullarını dayatırlar. Örgütsüz işçiler ise bu gerçeği görmez, milliyetçilik tuzağına düşer ve çaresiz göçmenleri suçlarlar.
En kötü koşulları reva gördükleri göçmenlerin sesini çıkartmasına ise hiç tahammülleri yoktur. Mesela Patronlar Dünyası adlı sitedeki bir haberde şöyle deniyor: “Son dönemde denetim arttı, kayıtsız çalışan yabancılar sınır dışı edilmeye başladı. Bunu fırsat bilen göçmen işçiler kendi aralarında gruplar kurarak yüksek maaş istemeye başladı.”. Keşke göçmen işçiler birlik olabilseler ama gerçek durum bu değil. Birileri göçmen düşmanlığını kışkırtmak için bu haberleri yapıyor. Ne yazık ki bu haberlere inanan ve göçmenlerin örgütlenmesini fırsatçılık olarak gören pek çok işçi var. Hem en kötü koşullarda çalışmayı “kabul ettikleri” için onlara kızılıyor hem de örgütlenmek istemeleri fırsatçılık olarak görülüyor. Böylece patronların tuzağına düşülüyor. Oysa işsizliğimizin, çalışma koşullarımızın kötüleşmesinin sorumlusu göçmenler değil patronlar sınıfıdır. Türkiyeli ve göçmen işçiler birlikte örgütlenemediği sürece patronlar en ağır koşulları, düşük ücretleri dayatmaya devam edecektir! O zaman öfkemizin hedefine kimi koyacağımız belli değil mi?
- Ekonomik Yıkımın Bedelinin Emekçilere Ödetilmesine Birlikte Karşı Duralım!
- İşçi Dayanışması 188. Sayı Çıktı!
- Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
- Kedersiz, Güvenle, Usulcacık Girebilmek İhtiyarlığa…
- Sabırlı Olalım Ama Ne İçin ve Nasıl?
- Gerçek Barış ve Özgürlük İçin Kapitalizme Karşı Mücadelemizi Büyütelim!
- Filistin Halkıyla Dayanışma Büyüyor: Emperyalist Savaşa Hayır!
- İşçi Dayanışması 187. Sayı Çıktı!
- En Uzun Yolculuklar Bile Tek Bir Adımla Başlar
- Hayat Pahalılığı ve Çalınan Ömrümüz
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Biz Ameleyiz…
- Hak Aramak Suç Oldu
- “Hakkınızı Yasal Yollarla Arayın!”
- Emekçi Kadınlar: Yan Yana Gelmeliyiz!
- Sömürü Düzenine Karşı Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 186. Sayı Çıktı!
- 12 Eylül’den Önce 12 Eylül’den Sonra
- “Yaşam Adil Olmadan Ölüm Adil Olur mu?”
- Hak İstiyorsak Sorumluluk Almalıyız
Son Eklenenler
- Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey üyelerinin görevden alınması üzerine hekimler ve sağlık çalışanları 7 Aralıkta İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi ana girişinde bir araya gelerek basın açıklaması gerçekleştirdi. “Biz TTB’yiz, Görevimizin...
- Direnişin 10. günü olan 6 Aralıkta, yönetimin sabah vardiyası için içeri işçi almasına itiraz eden direnişçi işçilere jandarma müdahale etti. Coplarla darp edilen ve üzerlerine biber gazı sıkılan 21 işçi, BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen,...
- İlkokula henüz başlamadığım zamanlarda köye gider orada uzun süre kalırdım. Kerpiç evde, akşamları mum ışığında otururduk. Çok eski bir tarih değil, 80’li yılların ilk yarısı ama bizim köyümüz henüz elektrikle tanışmamıştı. Anneannem akşamları bana...
- Merhabalar. Ben kurumsallaşmış bir marketler zincirinde, sendikal haklara sahip bir işçiyim. Yaptığım iş nedeniyle yaşadığım sorunları tahmin edebilirsiniz. Müşteriler, mağaza problemleri, patronların bitmek bilmeyen istekleri, yetersiz maaş,...
- Diyelim ki ihtiyaç duyduğumuz bir ürün ya da hizmet için peşin ödeme yaptık. Ürünü veya hizmeti alamadığımız halde ödediğimiz para bir türlü geri ödenmiyorsa ne düşünürüz? İlgili kişilerden iadeyi yapmasını isteriz, paramız iade edilmezse hukuki...
- Merhaba arkadaşlar. Yaklaşık altı aydır annemin sağlık sorunları ve sigorta hastanelerinin verdiği sözde hizmetin hayatımızı nasıl alt üst ettiğini, annemin yutkunma sorunuyla başlayan sürecimizi sizinle paylaşmak istedim.
- 2018’den bu yana Türkiye ekonomisi yokuş aşağı yuvarlanmaya devam ediyor. 2004’te dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olan Türkiye, 2018’e kadar 18’incilikten geriye düşmedi. Fakat 2018’de 19’uncu, 2022’de 23’üncü sıraya geriledi. Gerileme devam...
- Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. İş cinayetlerinin en çok meydana geldiği işkollarından biridir madencilik. Dünyada bir defada yüzlerce işçinin hayatını kaybettiği çok sayıda madenci katliamı gerçekleşti. Neredeyse her gün, başta Türkiye olmak...
- Birleşik Metal-İş Sendikası 21. Olağan Genel Kurulu, 2-3 Aralıkta “Emek, Yaşam, Gelecek” şiarıyla gerçekleştirildi. Genel Kurulun gerçekleştirildiği salonda, “Gelenekten Geleceğe, Maden-İş’ten Birleşik Metal İş’e” ve “Eşit, Özgür, Şiddetsiz Bir...
- Urfa Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Özak Tekstil işçilerinin direnişi ilk haftasını doldurdu. Direnişçi işçilerin 3 Aralıkta kent merkezine yapacakları yürüyüş polis tarafından engellendi. Bu durumu protesto eden işçiler hep birlikte Topçu...
- 2018’den bu yana Türkiye ekonomisi yokuş aşağı yuvarlanmaya devam ediyor. 2004’te dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olan Türkiye, 2018’e kadar 18’incilikten geriye düşmedi. Fakat 2018’de 19’uncu, 2022’de 23’üncü sıraya geriledi. Gerileme devam...
- Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu KESK, 2 Aralıkta İstanbul ve Diyarbakır’da “Emekten yana demokratik halk bütçesi istiyoruz” şiarıyla eylemler gerçekleştirdi. İstanbul’da Kartal Meydanında gerçekleştirilen mitingde konuşan KESK Eş Genel...
- Urfa Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren Özak Tekstil’de işçiler, fabrikada 6 yıldır örgütlü olan Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikasından istifa edip BİRTEK-SEN’e üye oldular. Bunun üzerine fabrika yönetimi BİRTEK-SEN’den istifa etmeleri...