Buradasınız
İki Resim Arasındaki Yürek Farkı!
Gebze’den kadın bir petrokimya işçisi
Geçtiğimiz günlerde Van’da meydana gelen depremde yüzlerce kardeşimiz hayatını kaybetti, binlerce aile evsiz kaldı. Kimi bu depremin ardından ırkçı hezeyanlarla kışkırtıcı ve çirkin yüzünü gösterdi, kimi depremzedelere yardım için canhıraş çalıştı. Yıkılan binaların altında eşini, çocuğunu, annesini, babasını, sevdiklerini kaybeden yüreklere ateş düştü. Kurtulanlar can telaşında. Havalar soğudu, koşullar giderek zorlaşıyor. Sınırlı sayıda çadır olduğu söyleniyor, bu yüzden büyük çoğunluk sokakta.
Tüm bu kargaşa ortamında bir kare dikkat çekiyor. Sapasağlam bir villa, bahçesinde havuzu ve iki lüks arabası var. Ve bunların yanında iki Kızılay çadırı. Gazetecilerin dikkatini çekiyor ve villa sahibiyle görüşmek istiyorlar. Salih Ölmez: Vanlı bir müteahhit. Bu yıl Erciş de vergi rekortmeni olmuş. Onlarca bina yapmış. 20 kişinin can verdiği, 80 kişinin halen enkaz altında olduğu Sevgi Apartmanını yapan kişi. Zaten yaptığı binaların çok büyük bir kısmı yıkılmış. Kendi villası dışında! Çadırları soran gazetecilere “Ailem yandaki binalar yıkılır diye çok korkuyor, ben de arkadaşlardan rica ettim (arkadaşlar kimdir bilemiyoruz) iki tane çadır alıp geldiler” diyor. Kendi yaptığı binalar tamamen yıkılmışken, onlarca insan ölmüş, onlarcası sokakta kalmışken, insanlar bir tek çadır alabilmek için izdihamın ortasında boğuşurlarken, Salih Bey’in çadırı ayağına kadar gelmiş, hem de çifter çifter. Elbette çürük sistemin tek sorumlusu Salih Ölmez değil, o kâr uğruna insanları ölüme götürenlerden yalnızca birisi.Bir diğer karede ise küçücük avuçları, küçücük bedenleri bir o kadar da koca yürekleri ile iki küçük kardeş, Mehmet Emin ve Furkan. Okul harçlıklarını çıkarmak için ayakkabı boyacılığı yapıyorlar. O günkü kazançları 8 lira 75 kuruş. “Bugün çok kazandık” diyor Mehmet Emin. Ailelerinin o günlük ekmek parası onlar için bu. Avuçlarındaki bozuk paralarla bankaya koşuyorlar. “Van’daki kardeşlerimiz için yardım yapacağız” diyerek uzatıyorlar, o günlük ekmek paralarını görevliye. Ve başardıkları büyük işin gururuyla bakıyorlar fotoğrafa. İşte size iki resim. İki resim arasındaki yürek farkı. Hangi yürek daha büyük varın siz hesaplayın!
Neyse ki…
Çel-Mer’de İşten Atmalar Sürüyor
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
Son Eklenenler
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...
- DİSK 24-27 Aralık tarihleri arasında bölge temsilciliklerinin olduğu şehirlerdeki vergi daireleri önlerinde, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde “İnsanca Ücret Vergide Adalet” talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İşyerlerinde...
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...
- Merhaba, ben Polonez işçisiyim. Daha doğrusu işçisiydim. Direnişimizin 163. günündeyiz, son 21 gündür direnişimizi Çatalca Adliye Sarayı önünde yürütüyoruz. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşımız “2025’ten beklentiniz nedir?” diye bir soru sordu. “...
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...