Buradasınız
İş Saatleri Düşürülsün, Ücretler Yükseltilsin!
Geçim sıkıntısı, işçi-emekçi halkın boğazını sıkmaya devam ediyor. Yoksulluk ilmeğine her geçen gün yeni düğümler atılıyor.
Oysa işçi-emekçi halk hiç durmaksızın çalışıyor. Peki, karşılığı ne oluyor?
Dön dolaş, çalış didin fayda etmiyor.
Gece gündüz demeden çalışmamıza rağmen, hayatımızda iyiye doğru bir gidiş yok. Neden, niçin böyle?
Bu şekilde, bu düzende bir arpa boyu yol alınamıyor.
Milyonlarca işsiz var.
Ücretler yerinde sayıyor.
İş saatleri uzuyor, çalışma temposu hızlandırılıyor.
İş kazaları durmuyor, işçiler ölüyor! Her ay, ortalama 50 işçi iş kazalarında yaşamını kaybediyor.
Meslek hastalıklarına yakalanan işçilerin sayısı artıyor.
Özetle; kan, acı, kahır, bıkkınlık, tükenme...
Bunca çalışmanın, bunca üretmenin karşılığı bunlar mı olmalı?
Türkiye, dünyanın 16. büyük ekonomisi. Patronlar ve hükümet sözcüleri övünüyor ve bizleri de övünmeye çağırıyorlar.
Güzel; övünüp sevinelim de, neye sevineceğiz? Emekçilerin yaşamında ne gibi olumlu değişiklikler var?
UİD-DER Medya Ekibi’nin sokakta mikrofon uzattığı bir kadın işçi, evine ve çocuklarına meyve bile götüremediğini acı acı anlatıyor.
Başka bir kadın işçi, çalışmaktan çocuklarının yüzünü göremediğini söylüyor. Çünkü işten çıktıktan sonra merdiven silmeye gidiyormuş.
Türkiye ekonomisi büyüyor, patronlar palazlanıyor, bankalar rekor kârlar açıklıyorlar.
Ama işçiler meyve bile yiyemiyor. Mutfaklara et girmesinden, doyurucu ve sağlıklı beslenmeden söz etmiyoruz bile!
İşçiler çocuklarına hasret kalıyor. Çocuklar annelerini ve babalarını görmeden büyüyorlar.
Acı ve kahreden bir durum değil mi bu? Tüm zenginliği üreten işçiler, fakat yoksulluğa talim eden de işçiler! Neden ve niçin?
Sendikalar her ay açlık ve yoksulluk sınırı açıklıyorlar: Dört kişilik bir ailenin sadece karnını doyurabilmesi için 1000 liraya ihtiyaç var. Asgari ihtiyaçlarını karşılayabilmesi içinse 3 bin 150 lira gerekiyor.
Adı üstünde açlık ve yoksulluk sınırı! Bu sınırı aşmayı bırakın, kaç işçi bu sınıra yaklaşabiliyor?
Asgari ücret, geçim indirimi dâhil 701 lira. Yani on milyonlarca insan aç ve yoksul!
Öfkelenmemek, patronlar sınıfını Karun kadar zengin yapan, işçileri ise aç ve yoksul bırakan bu düzene sövüp saymamak elde mi?
Adına kapitalizm denen bir düzende yaşıyoruz. Bu düzen işçilerin sömürülmesiyle ayakta duruyor. Hak, hukuk, adalet, eşitlik sadece laf...
İşçi-emekçi halkın başına örülen çorapların sayısı her gün artıyor.
Şimdi de Genel Sağlık Sigortası adı altında yeni bir soygun başlattılar. Güya herkesin sigortası olacak! AKP hükümeti halkı bu kadar düşünüyor da, neden sağlığı parasız yapmıyor?
Yapmazlar, çünkü diğer burjuva hükümetler gibi AKP hükümetinin de derdi bu değildir, onların derdi halkı yolmaktır!
Nereye dönsek, ne yapsak büyük bir haksızlık ve eşitsizlikle karşılaşıyoruz.
Geçen haftalarda Denizli’de, Serap adında genç bir kız intihar etti. İnsan 21 yaşında, ömrünün baharında neden intihar eder? Serap kredi kartı borcunu ödeyemediği için ölüme gitti, daha doğrusu kapitalist düzen onu ölüme itti.
Serap yalnızca bir örnek... İşsizlik ve yoksulluk nedeniyle bunalıma giren, intihar eden ve ailesini katledenlerin sayısı çoğalıyor. Tırmanan kadın cinayetlerinin altında, toplumsal çıkışsızlık ve umutsuzluk büyük bir rol oynuyor.
Bu düzen işçi-emekçi halkın psikolojisini bozuyor ve insanları hasta ediyor.
İşçilerin sosyal yaşamı yok. Gezmek, eğlenmek ve hatta gülmek işçiye haram!
Sabahın karanlığında işyerine giren ve akşamın karanlığında eve dönen işçi; eşini, çocuklarını ya da dostlarını ne zaman görebilir ki? Eşinin, çocuğunun, sevgilisinin elinden tutup nereye gidebilir?
Ücretleri düşük tutan patronlar, işçileri işyerlerine hapsetmiş durumdalar. Aldığı ücreti bir parça olsun arttırmak isteyen işçi, patronların dayattığı fazla mesaileri kabul etmek zorunda kalıyor.
Haftalık çalışma saatleri yasalara göre 45 saat. Fakat fazla mesailerle birlikte haftalık çalışma 70-75 saate kadar çıkıyor.
Bu durum, normalleştirilmeye ve kanıksatılmaya çalışılıyor.
Patronlar, işçilere hiçbir şekilde sormadan, günlük çalışma sürelerini 12 saat üzerinden belirliyorlar. Böylece 8 saat çalışma kavramı ve hakkı işçilerin bilincinden siliniyor.
Tam bir kısır döngü var.
Patronlar, iş saatlerini uzatmak için ücretleri düşük tutuyorlar. Ücretini arttırma çabasındaki işçi, fazla mesailere mecbur kalıyor. Uzun çalışma saatlerini kabul etmeyen işçiler ise, işsizlik kırbacıyla terbiye ediliyor.
Demek ki, düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri kadınıyla, erkeğiyle tüm işçilerin en can yakıcı sorunu.
Fazla mesailer, ücretleri bir parça yükseltse de sorunu çözmüyor, çözemez de!
Ücretler bir parça yükselir, ama uzun çalışma saatleri işçileri her açıdan tüketmeye devam eder.
O halde kısır döngüyü kırmak lazım.
Talebimiz açık ve net: Ücretler yükseltilsin, iş saatleri düşürülsün!
İşçileri fazla mesailere mecbur eden düşük ücretler yükseltilmelidir!
Fazla mesailer kaldırılmalı, işçilere boş zaman bırakılmalıdır!
Bu kadarı yeter mi? Yetmez!
Dünya işçi sınıfı, 8 saatlik işgünü hakkını elde etmek için büyük bedeller ödedi. Şimdi patronlar, 8 saatlik çalışma hakkını içi boş bir kabuğa çevirmiş durumdalar. Yasalarda var, ama pratikte yok!
8 saatlik işgünü hakkına sahip çıkıp iş saatlerini daha da aşağılara çekmek için mücadele vermezsek, unutturulmaya çalışılan bu hak da elimizden alınacak.
Kıdem tazminatının başına örülen çorabın aynısı, 8 saatlik işgünü hakkımızın da başına örülecek!
İşçiler birlik olmadan ve mücadele vermeden patronlara karşı durmak ve yeni haklar elde etmek mümkün değildir!
Önümüz 1 Mayıs!
Yani dünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü. Bu anlamlı gün, 8 saatlik işgünü mücadelesinin sembolüdür.
İş saatlerinin düşürülmesi ve ücretlerin yükseltilmesi talebini, bu anlamlı günde güçlü bir şekilde haykırmak için tüm gücümüzle çalışmalıyız!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
Son Eklenenler
- 30 Kasımda KESK tarafından Ankara’da düzenlenecek miting öncesi 2021 Tüm Emekliler Sendikası çeşitli kentlerde “Emekliler Ankara’ya Yürüyor” başlıklı basın açıklamaları gerçekleştirdi. Tekirdağ’da Hasan Ali Yücel Meydanı’nda gerçekleştirilen...
- Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı yeraltında ve yer üstünde eylemler yapan Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve Tes-İş Sendikası üyesi işçiler, Enerji Bakanlığıyla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması...
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...