Buradasınız
KOAH Hastası İşçi ve Ailesiyle Röportaj

Kaç yıldır çalışıyorsunuz? Bu hastalığa nerede yakalandınız?
43 yaşındayım. 1992 yılında Pak Nişasta adında bir nişasta fabrikasına girdim. 2-3 yıl sonra Amylum Nişasta adında yabancılara satıldı. İşyeri el değiştirdikten sonra, mısır öncekine göre 150 ton kesiliyorsa 650 tona çıktı. Zamanla kullandığımız maskelerin, diğer şeylerin eksik olmasından dolayı kimyasal maddeye, toza maruz kaldık. 2004 yılından sonra da KOAH hastalığına yakalandım.
Hangi kimyasallar KOAH’a neden oldu?
Sodyum, hidroklorik asit, kostik, filtre amacıyla kullandığımız tozlar. Birkaç tane daha arkadaşım var KOAH olan. Damar sertliği yaşayıp kalp krizi geçiren arkadaşım oldu.
Hangi önlemler alınmıyordu?
4-5 yıl maske falan yoktu. Daha sonra kullandığımız ortama uygun olmayan maskeler geldi. Bu maskeler bir denetim olacağı zaman ortaya çıkıyordu. Denetim olmadan önce hazırlık yapılıyordu. Herkese kulaklığı, eksik malzemesi varsa temin ediliyordu.
KOAH olduktan sonra neler yaşadınız?
Çalışma performansım düştü. Kimyasal maddeye maruz kaldığım zaman hastanelerin acil bölümüne zor yetiştiriyorlardı. Hastanede 2-3 ay tedavi görüyordum. Tedaviden sonra işbaşı veriliyordu. Tabi ciğerimin yüzde kaçı çalışıyor, çalışmıyor diye postaya teslim olduğumda belli oluyordu. İşbaşı yaptıktan sonra kimyasala maruz kaldığım an yine acile gidiyordum. Doktor da şaşırıyordu. “2-3 aylık tedavi bir günde gidiyorsa bu hastalık fabrikadan kaynaklanıyor” diyordu. Meslek hastalıkları hastanesine sevk etti. Ciğerlerimin %44’ünün çalışmadığı söylendi.
Çalışamaz duruma geldikten sonra fabrikadan nasıl ayrıldınız?
Çalışamaz duruma geldim. Meslek hastalıkları hastanesine gittim. En son hastalığımın mesleki olduğuna karar verildi. Oradan “tozsuz, dumansız yerde çalışması gerekir” diye rapor geldiğinden beni fabrikada memurluğa aldılar. Tabi ciğerlerimde yara olduğundan, havanın soğuğundan, en ufak bir şeyden rahatsızlanıyordum. Ateşim çıkıyordu. Yarayı kuru tutmak için sürekli antibiyotik alıyorum. Sabah kuvvetli bir antibiyotik iğne vurdurmadan işe gidip çalışamıyordum. Sonra 2008’de emekli oldum.
Daha sonra bir dava süreci yaşadınız. Bundan biraz bahseder misiniz?
Emekli olduktan birkaç yıl sonra manevi tazminat davası açtım. Arkadaşım, “sen beraber gezdiğimiz arkadaşsın. Beraber kayıkla ağ sererdik, yorulmak nedir bilmezdin. Bu hallere düştüysen onların yüzünden. Sen nasıl bedel ödediysen onların da bedel ödemesi lazım” dedi. Bir de işyerinde bir arkadaşımın iş kazası geçirmesiyle psikolojim daha çok bozuldu. O iş kazası da örtbas edilince iş mahkemesine başvurdum. Arkadaşlarım “Ömer’in çalıştığı yerde 4-5 aydan beri fotosel yoktu” dediler. Ömer kaza geçirdikten sonra hemen fotosel takmışlar. Hatayı Ömer’e yüklemek için! Çünkü ölmüş bir kişi kendini savunamaz. Biz nasıl sağlığımızdan bedel ödediysek onlar da bir bedel ödesin dedim, mahkemeye verdim.
Bu hastalıktan sonra günlük hayatınızda ne gibi aksaklıklar oldu? Neler yaşıyorsunuz?
Bir yere gitmek istediğim zaman, evden çıkıp iki adım atmak istediğimde soluğum tıkanıyor. Kış günü havadaki kömür dumanı nefes almamı zorlaştırıyor. Mecbur kalmadığım sürece çarşıya bile gitmiyorum. Senede 3-4 defayı bulmuyor. Çünkü arabaya bindiğim an biri aşırı parfüm sıkmışsa ya pencereyi açıyorum ya da arabayı durdurup iniyorum. İlaç da yanımda yoksa her şey bitecek gibi oluyor o anda!
Siz Veysel Doğan’ın eşisiniz. Bir işçi eşi olarak neler yaşıyorsunuz? Eşiniz genç yaşta işinden ayrıldı, emekli olmak zorunda kaldı. Ev hayatınızda neler değişti?
Benim için çok zor. Eşimle ilgileneceğim, çocuklarım ortada. Çocuklarımla ilgileneceğim, eşim rahatsız. Sürekli benden ilgi bekliyor, iğne yapılması gerekiyor. Haplar idare etmiyor. Tıkanıyor, yüzü simsiyah oluyor. Doktorlar “ani ölümler çok olur” diyor. Ben de çocuklarım da bundan çok etkileniyoruz. Uyuduğu zaman kapıdan dinliyorum. Bir şey oldu mu olmadı mı, sesi geliyor mu gelmiyor mu? Eşim rahatsız ama ben de hastadan daha kötü oluyorum. Çocuklarım “babamıza bir şey mi olacak, ölecek mi?” diyorlar. Bunlar beni çok etkiliyor. Yaşı daha 43! Yaşıtlarından daha fazla yıprandı. Bunlar hep fabrikanın yüzünden.
Kozan Barajı patladı birkaç ay önce. İki tane akrabamız gitti aynı kazada. Birinin ölüsü bulundu, birininki bulunmadı. Bulunmayanların aileleri perişan. Bulunanlar “bir mezarı var” diye teselli buluyor. Kapak patlamadan önce çatlakları kum torbalarıyla kapatmışlar. Bunlar belliymiş, herkes söylüyor. Bunlar hep ihmalden. İnsanların canı ucuz. Her zaman söylediğimiz gibi ateş düştüğü yeri yakıyor. Aynı iş devam ediyor. Eksiğini kapattılar, üzerini örttüler.
İş kazalarına karşı, meslek hastalıklarına karşı işçiler nasıl mücadele etmeli, işçi eşleri buna nasıl destek olmalı?
İşverenler önlemleri yerli yerince almıyor. İşçi eşleri bence eşlerini desteklemeli. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. Herkesin işi olsun, parasını kazansın. İşçiler ne olursa olsun evlerine sağlıklı dönsün. Bizim de bir geleceğimiz var, bizim de evlatlarımız var.
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- 1 Mayıslarda dünya işçi sınıfı, kapitalist sömürüye, emperyalist savaşlara karşı alanlara akın etmiş, dünya taleplerini, kapitalist sistemden kurtulma özlemini dile getirmiştir. Bu sistemin efendilerinin, dünya işçi sınıfına savaş, yoksulluk, ağır...
- İşçi sınıfı örgütlü olduğunda gücü ve cüreti büyüktür. Örgütsüz olduğu durumlarda ise ne yazık ki sınıf bilinci geriye gider. Örneğin çevremizdekilerden arada bir duyarız: “Aman boş ver! Malmış mülkmüş hepsi hikâye... Bak Sabancı’nın oğlu bir...
- 1 Mayıs 1977’de hayatını kaybeden emekçiler, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla Taksim Kazancı Yokuşunda bir araya gelinerek anıldı. “Yaşasın 1 Mayıs” pankartının açıldığı anmaya sendikalar, emekten yana kurumlar, siyasi partiler ve UİD-DER...
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi ve İstanbul Tabip Odası (İTO) 28 Nisan İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma ve Yas Günü dolayısıyla Kadıköy’de Süreyya Operası önünde “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye” şiarıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.
- İşçi sınıfının Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. Tüm dünyada ekonomik yıkımın emekçileri, emekçi gençliği çıkışsız bıraktığı bir dönemde, Türkiye’de de baskıları, yasakları arttıran, korku iklimi yaratarak...
- Merhaba kardeşler. Biz İstanbul Avrupa Yakasında yaşayan kadınlarız. Kimimiz çeşitli sektörlerde çalışan işçileriz, kimimiz emekliyiz, kimimiz de ev emekçisiyiz. Ankara’dan, Gebze’den UİD-DER’li kadınların 1 Mayıs’ta haykıracakları taleplerini...
- Bizler genç işçi ve öğrencileriz. Kendimizi bildik bileli, “böyle gelmiş böyle gider” denildi bize hep. “Bu insanlardan bir şey olmaz, sen sesini çıkarırsan yalnız kalırsın”… Fakat geçtiğimiz günlerde neredeyse bütün kentlerde işçi ve emekçiler, ön...
- Bugün dünyanın pek çok ülkesinde büyük kitleler, sömürüye, baskılara, emperyalist savaşa karşı meydanlara çıkıyor, isyan ediyor, genel grevler örgütlüyor. Tarih gösteriyor ki sömürüye ve faşizme son verebilecek, kitlelerin isyanını başarıya...
- 1 Mayıs işçilerin çalışma koşullarını düzeltmek için bir araya geldiği tarihsel bir günün adıdır. Bizler de her yaştan, her meslekten işçiler olarak çalışma koşullarımızı düzeltmek için 1 Mayıs’ta bir araya gelmeli, taleplerimizi hep bir ağızdan...
- UİD-DER’li gençler 1 Mayıs’a hazırlanıyor. İstanbul Anadolu Yakasından genç kardeşlerimiz neden 1 Mayıs alanında olacaklarını anlatıyorlar.
- Zenginlerin milyonlarca dolar ödeyerek kendilerine “kıyamet sığınakları” inşa ettirdiklerini biliyor muydunuz? Sığınak deyince aklınıza öyle soğuk ve karanlık, daracık mahzenler gelmesin. Bu sığınaklarda yok yok! Yapay zekâ destekli tıbbi bakımdan...
- Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’de önemli bir siyasi figür. Ama biz UİD-DER’li işçiler, onu, önce temsilciliklerimizde, ev buluşmalarımızda izlediğimiz Beynelmilel filmiyle tanıdık ve sevdik. Sonra “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!”...
- Mersin’de “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” adlı etkinliğimizin ardından biz emekçi kadınlar olarak 1 Mayıs’ta alanlarda haykıracağımız taleplerimizi dile getirdik. 1 Mayıs coşkumuzla tüm emekçi kadınları 1 Mayıs’ta birlik olmaya, dayanışmaya...