Buradasınız
Yeni Öğretim Yılı ve Sorunlarımız
UİD-DER Bostancı şubesinden bir grup işçi
2007-2008 öğretim yılı ikinci ayını geride bıraktı. Yeni öğretim yılı birikmiş sorunlarla karşı karşıya. Kayıt parası, eğitim masrafları, yetersiz derslikler ve eğitim işçilerinin düşük ücretleriyle katmerleşen sorunlar her gün daha da çözümsüz bir hal alıyor. Eğitimin büyük yükü öğrenci velilerinin omuzlarında. Bir öğrencinin okul masrafları 2000 lirayı aşıyor. Birçok aile okul masraflarını karşılayamıyor, kayıt harcamaları için borçlanıyor veya kimileri de çocuklarını okula dahi göndermiyor.
Konuştuğumuz öğrenci velilerinden Saadet Hanım, geçmişte üç çocuk okuttuğunu ve şimdi de torunlarını okuttuğunu söylüyor. Ama “şimdi çocukları okutmak çok daha zor”muş. Şöyle devam ediyor: “Şimdi her şey paraya dönüşmüş! Geçmişte katkı payı yoktu. Devlet çocuğu okutuyor gibi gözükmesine, vergi almasına rağmen gene de masrafları biz karşılıyoruz. Bağış adı altında çocuk da aile de zor durumda kalıyor.” Saadet Hanım beslenme, giyinme, yardımcı kitap, defter gibi masraflarla eğitimin gitgide daha da zorlaştığını belirtiyor. Saadet Hanım’a bu sorunların nasıl çözüleceğini soruyoruz. İlk sözü “tabii ki kendiliğinden çözülmeyecek” oluyor ve ekliyor: “Eğitim parasız olmalı, işçi ücretleri yükseltilmeli, çocukların istediği mesleği seçmeleri ve sınavsız geçiş haklarının tanınması gerekir.”
Türkiye genelinde 15 milyon öğrenciye karşılık 600 bin öğretmen görev yapıyor. Kalabalık sınıflarda giderek büyüyen öğretmen açığıyla zorlu bir eğitim-öğretim yılı devam ediyor. Öğrenciler ve veliler kadar sorunlardan muzdarip olan bir kesimi de öğretmenler oluşturuyor. Eğitim işçileri düşük ücret alıyor ve zor koşullarda görev yapıyorlar. Öyle ki bugün eğitim işçileri arasında ek iş yapanlar çoğunlukta.
Konuştuğumuz bir ortaöğretim öğretmeni ise, “sorunların tepeden çözülemeyeceğini, çalışanların görüşlerinin alınmadığını” söyleyerek yaşadıkları sorunlara dikkat çekiyor. Eğitim işçileri olarak “ev kirasına” çalıştıklarını, 9 yıllık öğretmen olmasına rağmen ancak 1000 lira maaş aldığını belirterek yaşanan zorluğu dile getiriyor. Sözlerine şöyle devam ediyor: “Eğitime gerçek çözümler getirilmeli. Hükümetin yeni düzenlemeler yaptık demesine rağmen aslında temelde değişen hiçbir şey olmadı. Bol bol müfredat ve sınıf sistemi değişiyor.” Değişen kitapların formatlarının kötüleştiğini, kitap konularıyla etkinlik çalışmalarının uyuşmadığını ve başarı için uygulamalı derslere ağırlık verilmesi gerektiğini dile getiriyor. Yaşanan diğer bir sorunun da “2 milyon kişinin katıldığı ÖSS’de sadece 200 bin kişinin dört yıllık örgün eğitim veren fakültelere kayıt yaptırma hakkını kazanması” olduğunu belirtiyor ve “devletin artık vatandaşları kandırmaması gerektiğini” söylüyor. “Kazanamayanlar hayal kırıklığı yaşıyor. Onları oyalamadan mesleğe yöneltmeli. Kandırıp yıllar geçince o yaştan sonra çırak da olamıyorlar” diyerek sınav sisteminin çelişkilerini dile getiriyor.
Eğitim emekçileri uzun yıllar uğraş verdikten sonra sendika hakkına sahip oldular. Yaşanan sorunları toplu halde devletle görüşüp çözmek istiyorlardı. Uzun mücadeleler sonucunda 2000 yılında sendika hakları tanındı. 2002 yılında ise “toplu görüşme” adı altında tarafların masa başına oturması ama son sözü hükümetin söylemesiyle işleyen bir uygulama başlatıldı. Fakat eğitim işçilerinin grev ve toplu sözleşme hakkı tanınmadı. Eğitim emekçilerinin sürdürdükleri sendikal mücadelenin ilk hedefi grev ve toplu sözleşme hakkını kazanmak. Çünkü ücret ve çalışma koşullarını iyileştirme mücadelesi ancak o zaman gerçek kazanımlarla sonuçlanabilecek.
Eğitim-Sen şube yöneticilerinden Ali Rıza öğretmen, sendikalarının bu yılki toplu görüşmeleri protesto ettiğini, bu nedenle Ağustos ayında başlayan toplu görüşmelere katılmadığını belirtiyor: “Eğitim-Sen üzerinde ciddi baskılar var. Devlet alternatif sendikalarla etkinliğimizi kırmak istedi. Buna rağmen yaşanan en önemli sorun sınıf hareketinin birleşmemesi ve büyük işçi sendikalarının ortak hareket etmemeleridir.” Toplu görüşmelerin tamamen işverenlerin inisiyatifinde geçtiğini söyleyen Ali Rıza öğretmen, her şeye rağmen 3 Mart Ankara mitingine hazırlandıklarını, temel taleplerinin demokratik Türkiye ve grevli toplu sözleşme hakkı olduğunu dile getiriyor. “Son dönemde İstanbul’da Eğitim-Sen üyelerine karşı açılan soruşturmalar ciddi boyutlara ulaştı. Özellikle karalamaya dönük suçlamalar var. Bu ay içerisinde 6 Eğitim-Sen üyesi sudan bahanelerle sürüldü. Bundan veli, öğrenci ve çalışanlar etkileniyor. Çalışanlar hükümetin finanse ettiği sendikalara yönelseler de bir süre sonra o sendikaların talepleri için hareket etmediğinin farkına varıyorlar. Birçok eğitim emekçisi birden fazla işte çalışıyor. Mezunların çoğu işsiz. Bunun en büyük nedeniyse örgütsüzlük.” Son olarak, dünyada ve Türkiye’de emek örgütlerinin birbirleriyle bağlantılarının olması ve neo-liberal politikalara karşı ortak hareket edilmesi gerektiğini sözlerine ekliyor.
Veliler, öğretmenler ve sendikaların ortak görüşlerine hükümet kulaklarını kapatıyor. Eğitim sistemi ticarileştirilip patronlara yüksek kâr kapıları aralanıyor. Elbette sermaye hükümetinden başka türlü davranması da beklenemez. Velilerin, öğrencilerin, eğitim işçilerinin sendikalar aracılığıyla sermayenin saldırılarına karşı ortak mücadele vermeleri gerekiyor. Parasız eğitim hakkı, grevli toplu sözleşme hakkı için mücadeleden başka bir yol yok!
Grev İşçi Sınıfı İçin Bir Okul
Vardık, Varız, Varolacağız…
- Geçmişten Bugüne Uçurum İnsanları
- Doğru Tarafta, İşçi Sınıfının Safındayım
- Emekçi Kadınlar ve Barış
- Gene Takmışsın Kırmızı Şapkayı, Greve mi Gidiyorsun?”
- “Çöpçü” Demek Hakaret mi?
- Gençlere Örgütlü Mücadele Deneyimi Aktarmak…
- “Kurt Ağladı, Biz de İnandık”
- “Gerekirse Grev de Yap!”
- Sınıfımızın Yaşlılarının Payına Ölüm Düşüyor
- “Sınıfsal Bir Tarafı Var mı?”
- Ana-Baba-Oğul UİD-DER Saflarında Yürüyenlere Selam Olsun
- Bu Kalp Nasıl Atmaya Devam Edecek?
- Egemenlerin Değil, Sınıfımızın Gözüyle Bakalım!
- “Kendini de Beni de Yaktın Celal!”
- Uğruna Mücadele Ettiğimiz Bizimdir
- Grev Çocukları
- “Felsefe Yapma Birader!”
- Şeytanla Dost Olunmaz!
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- “60 Bin Maaşla Çoban Bulunmuyor.” Yersen!
Son Eklenenler
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...