Buradasınız
İnsan Toplumsal Yaşamla İnsandır
İnsanın en temel özelliği toplumsal bir varlık olmasıdır. Bu özellik, tüm açıklığıyla en çok da zor anlarda gösterir kendisini. Meselâ doğal afet gibi zor anlarda, insanlar büyük bir özveri ve yardımlaşma içinde olurlar. Çünkü dayanışma ve yardımlaşma olmadan, ne insanlar ne de bir parçası oldukları toplumlar ayakta kalabilir. Bu nedenle insanın varlığını sürdürmesi çabası, bireysel değil toplumsal bir öz taşır.
Bugün dünyamızda insanlar, iki ana sınıfa ayrılmıştır: Toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçiler ve emekçilerin sırtından geçinen bir avuç sömürücü sermaye sınıfı! İnsanların toplumdaki yerini belirleyen ayrım bu kadar nettir. Ancak patronlar bu ayrımın işçiler nezdinde açığa çıkmasından son derece korkarlar. Kuşkusuz bu korkularında hiç de haksız değiller. Zira içinde yaşadığımız bu düzenin her yerinden kötülük fışkırıyor. Savaş, yakılıp yıkılan kentler, hayatını kaybeden milyonlarca insan, mülteci haline gelen yüz binlerce insan… Artan silahlanma yarışı, ekonomik kriz, çığ gibi büyüyen işsizlik, artan yoksulluk… Umutsuzluğa kapılan ve geleceğe olan güvenlerini yitiren insanlar… Bütünlüklü bakıldığında, yaşananların kaynağında patronların sömürü düzeninin ta kendisi olduğu görülecektir. Bu sorunların dönüp dolaşıp işçilerin gündelik yaşamına nasıl sirayet ettiği ise sonuçlarıyla ortadadır.
İşte tüm bu gerçekliğin, işçi ve emekçiler nezdinde berraklaşmasından, işçilerin bir sınıf olduklarının farkına varmasından ödleri kopan egemenler, ayrıştırıcı her yolu denerler. İşçilerin sınıf bilinci kazanmaması ve örgütlü mücadeleye katılmaması için her türlü oyunu oynarlar. Bu bölünmeyi sağlamlaştırmak üzere, medyayı da kullanarak emekçilerin bilincini kendi düşünceleri temelinde oluşturmaya çalışırlar. Meselâ televizyon aracılığıyla milyonlarca işçi, egemen sınıf gibi düşünmeye, konuşmaya itilir. Para babalarının bencil değerlerini benimsemeye zorlanır. Her fırsatta yaşanan sorunların toplumsal ya da sınıfsal değil de bireysel sorunlar olduğu pompalanır. Her koyunun kendi bacağından asılacağı, kimseyi düşünmemek, kimseye güvenmemek gerektiği, “altta kalanın canı çıksın” gibi düşünceler aşılanır.
Egemenler, zengin-fakir ayrımının, işsizliğin, yoksulluğun normal olduğunu, dünyanın düzeninin bu olduğunu, böyle gelip böyle gideceğini iddia ediyorlar. Hayatın her alanında rekabeti kışkırtarak bireyciliği öne çıkartıp yüceltiyorlar. Kendi değerlerini durmaksızın kutsallaştırırken, toplumcu, paylaşımcı, dayanışmayı esas alan, insanları birliğe ve mücadeleye çağıran düşünceyi küçümsüyor, gözden düşürmeye çalışıyorlar. Aslında bir sınıf oluşturan işçilerin yalnız, güçsüz ve aciz hissetmesini istiyorlar.
İşçileri mensup oldukları ulusa, inanca, kültüre göre bölüp parçaladıklarında, egemenler istedikleri gibi at koşturuyorlar. Karşılarında gücünü örgütlülüğünden alan işçiler olmadığında, daha fazla kâr, daha fazla pazar alanı için amansızca yarışıp rakiplerini ezmeye odaklanıyorlar. Böylece egemen güçlerin birbirleriyle rekabetinden kazanan yine onlar oluyor. Ya işçiler? İşçiler birbirleriyle rekabet ettiğinde ise, daha az işçiyle daha çok çalışma ve daha fazla üretim sağlanır. Tüm bu emeğe karşılık, işçiler geçinmeye yetmeyen bir ücrete razı olmak zorunda kalırlar. Yani işçinin işçiyle rekabetinin kazananı yine patronlardır.
Bireyciliğin en azılı savunucusu olan patronlar sınıfı, rekabetin vardığı en üst ve en kanlı aşama olan savaşlar söz konusu olduğundaysa destek beklerler. Bencilliği aşıladıkları kitlelere, “Hepimiz ülkemiz için özveride bulunmalıyız!”, “İnsani yardım için evlatlarımızı diğer ülkelere savaşmaya göndermeliyiz!” derler. Kendi sınıflarının çıkarlarını tüm toplumun çıkarıymış gibi sunarlar. Bireycilik ve rekabete eklenen milliyetçilikle, kinci anlayışı egemen kılmaya çalışırlar.
Bireycilik, bencillik, rekabet insanın içinde yaşamaya mecbur bırakıldığı şartlardan kaynaklanır. Bugün bu şartları yaşamın her alanında dayatan kapitalist sömürü düzenidir. Dayanışma yerine rekabeti, yardımlaşma ve paylaşma yerine bencilliği, birlik ve beraberlik yerine bireyciliği öne çıkartan patronlar sınıfıdır. İnsani değerlerin yerine parayı koyan bu düzende, insanın insanlığı aşınmaktadır. Tek başına bir insan etrafında olup biteni anlamlandıramaz. Haksızlığa, adaletsizliğe, kindarlığa boyun eğer, değerlerini kaybeder. Oysa paylaşım, dayanışma, birlik ve beraberlik gibi değerlere en çok işçilerin ihtiyacı var. İşçiler bir araya gelmeden, birleşmeden, birbirlerine güvenmeden, dayanışma içinde olmadan asla sömürü düzenine karşı mücadele edemezler!
Bellum Omnium…
- İşçi Dayanışması 193. Sayı Çıktı!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
Son Eklenenler
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleşen mitinglere yüzbinlerce sendikalı sendikasız işçi, işsiz, emekli, emekçi kadın, genç katıldı. İşçi ve...
- Türkiye’nin dört bir yanında sendikalaşmak isteyen işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Bursa’da Öz İplik-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten atılan ve direnişlerine devam eden Durak...
- Türkiye tarihindeki en büyük işçi katliamı olan Soma Katliamı davasında daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisi ilk kez hâkim karşısına çıktı. Katliamın 10. yılında görülmeye başlanan kamu davasının ilk duruşması 8 Mayısta Soma 2. Asliye Ceza...
- Merhaba işçi ablalarım, abilerim. Ben İzmir’de yaşayan bir lise öğrenciyim. Ben de UİD-DER ile 1 Mayıs’a katılmak için İstanbul’da yaşayan teyzeme geldim. İlk defa 1 Mayıs’a katıldığım için sizlerle duygularımı paylaşmak istiyorum.
- Bu sene de 1 Mayıs’ı ağır şartlarda karşıladık. Bir tarafta ekonomik yıkım diğer tarafta savaş, göç sorunu ve işsizlik. Biz işçilerin birikmiş nice sorunu bulunuyor, toplum nefessiz bırakılıyor. İşte bu şartlar altında UİD-DER işçilere umut oldu,...
- Türkiye’de işçiler, reel ücretlerin düşmesi, çalışılmış günlerin ücretinin dahi patronlar tarafından gasp edilmesi gibi sorunlarla boğuşuyorlar. Diğer taraftan sağlık emekçileri ticarethaneye dönüştürülen sağlık sisteminin dayattığı ağır iş yüküyle...
- Geçen gün metal işçisi arkadaşımla bir araya geldik. Çayımızı içerken sohbet etmeye başladık. Konumuz toplu iş sözleşmesiydi.
- İlk kez UİD-DER’le 1 Mayıs’a gelen arkadaşımız, 1 Mayıs’ın daha önce duyduklarından, anlatılanlardan bambaşka bir şey olduğunu söyledi. Kadınlar, çocuklar, işçiler el ele halaylar çektik, hepimiz kardeş gibiydik.
- Merhaba, ben İzmir de yaşayan bir gencim. İstanbul’a UİD-DER’le 1 Mayıs’a katılmak için geldim. 1 Mayıs öncesi hazırlıklar için derneğe gittim. Çok sıcak bir ortam ve dayanışma duygusu sarmıştı her yeri.
- Sarayları süsleyen altın, sultanların ve soyluların yaşamında zenginliğin en önemli ölçüsü olmuştur. Fakat bu zenginliği üreten zamanın köleleri ve günümüzün işçileri için bu maden her zaman acı, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Altın madenlerinde...
- Çalıştığım işyerinde uzun yıllardır çalışan ve EYT yasası çıktıktan sonra SGK’ya başvurup emekli olanlar var. Malûm, emeklilik maaşı iktidar eliyle kuşa çevrildi. Bizim patron da sayıları azımsanmayacak kadar çok olduğu için EYT’li işçileri bir an...
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...