Buradasınız
“Güzel” Sözleri Bırak, Niyete Bak!
Gebze’den bir petrokimya işçisi
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, geçtiğimiz günlerde TİSK Yönetim Kurulu adına yazılı bir açıklama yaptı. Aynı zamanda MESS Yönetim Kurulu Başkanı da olan Akkol, işçi sınıfının en can yakıcı sorunlarından biri olan işsizlikle “etkin ve sürdürülebilir mücadele” için önerilerini sıraladı. İlk bakışta insan zihninde, “işsizlik patronların her daim elinde tuttuğu, ihtiyaç hâsıl olduğunda işçi ve emekçilerin sırtında patlattığı bir kırbaçken, patron örgütlerinden birinin başkanı neden böylesi öneriler yapar?” sorusu beliriyor. Fakat söz konusu sermayenin bir temsilcisi olunca açıklamanın tamamını dikkatlice okuyup, asıl niyeti anlamak en doğrusudur. Şimdi birçok hinliği bir arada bulunduran bu metnin içeriğine hep beraber bir göz atalım.
Akkol, öncelikle, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmasında, işgücü piyasasına yönelik yapısal adımlar atılacağı yönünde ifadeler kullandığını anımsatarak başlıyor. Oktay’ın, işgücü piyasasının, taraflar arasındaki mutabakatla, deneme süresi, denkleştirme süresi, kısmi süreli çalışma konularında esnekleştirilmesini öngördükleri açıklamasını memnuniyetle karşıladıklarını ifade ediyor. Esnek çalışma hükümlerine işlerlik kazandırılmasının uzun süredir TİSK’in talepleri arasında yer aldığına dikkat çekmeyi de ihmal etmiyor. Aslında böylece hükümet ile patronların ortak çalıştığını, hükümetin patronların isteklerini er ya da geç yerine getirdiğini de itiraf etmiş oluyor.
Açıklamasının devamında TİSK başkanı önerilerini şöyle sıralıyor: “Yasada 2 ay olan deneme süresi 12 ay olarak düzenlenebilmelidir. Belirli süreli iş sözleşmelerinin yapılmasında işin geçici bir iş olması şartı aranmamalı ve üst üste yenilenebilmesine imkân tanınmalıdır. 2 ay olan deneme süresi bireysel iş sözleşmeleriyle 6 ay, toplu iş sözleşmeleriyle en az 12 ay olarak düzenlenebilmelidir. 2 ay olan denkleştirme süresi üretimin yoğun olduğu sektörlerde ihtiyacı karşılayamayacak seviyededir. Üretimin sürdürebilirliğinin sağlanması adına geliştirilen bu esnek çalışma modelinde denkleştirme süresi en az 4 aya uzatılmalı, işçinin onayı koşulu kaldırılmalı ve toplu iş sözleşmeleriyle en az 6 ay olarak kararlaştırılabilmesinin önü açılmalıdır. Kısa çalışma ödeneği en az 6 aya çıkarılmalıdır. Fazla çalışma yasakları kaldırılmalıdır. Çağrı üzerine çalışmada, asgari 20 saatlik çalışma süresi gibi uygulamayı zorlaştıran kriterler hafifletilmelidir. 2 ay olan telafi çalışma süresi 6 aya çıkarılmalıdır. Taşeron çalıştırılan işkollarının sınırlaması kaldırılmalı ve taşeron çalıştırma süresinde sınır olmamalıdır.”
Peki, “işsizliği azaltacağı” iddia edilen bu öneriler gerçekte ne anlama geliyor?
Birincisi; mevcut yasalara göre patron işçi çıkartırsa kıdem ve ihbar tazminatı öder. İşçiyi yasal haklarını kullandığı için işten çıkartırsa ihbar tazminatının üç katı tutarında kötü niyet tazminatı öder. Ayrıca işçi mahkeme yoluyla haksız yere işten atıldığını ispat ederse, işe iadeye veya işe iade tazminatına hak kazanır. Patron sendika üyesi olan, işverenin istediği sendikaya üye olmayı kabul etmeyen, sendikal faaliyetlere katılan işçileri bu sebeplerle işten çıkartırsa işçilere sendikal tazminat öder. Oysa sermaye sahipleri işçi çıkarmanın maliyetli olmasını istemezler. Diledikleri zaman işçi alıp diledikleri zaman işçi çıkartmak isterler.
İkincisi; yine mevcut yasalara göre işverenler işçinin yazılı onayı olmadan iş koşullarını esaslı bir şekilde değiştiremez. Bir torna ustasına “sana torna işi vermiyorum, git paketleme yap” diyemez. Oysa patronlar işçiyi işyerinde dilediği işte çalıştırmak, iş koşullarını işçinin yazılı onayını almadan, hiçbir engelle karşılaşmadan değiştirmek ister.
Üçüncüsü; mevcut yasada haftalık çalışma süresi 45 saatle, günlük çalışma süresi 11 saatle sınırlandırılmıştır. Oysaki patronlar sınıfı çalışma sürelerini işin durumuna göre ayarlamak ve mümkün olduğunca uzatmak isterler. Özellikle kriz dönemlerinde telafi çalışması, denkleştirme gibi yöntemlerin hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın uygulanmasını, iş sürelerinde esneklik olmasını isterler.
Dördüncüsü; patronlar kriz dönemi geldiğinde kendileri güvenilir limanlara sığınırken, krizin faturasını işçilerin ödemesini isterler. İşçi sınıfının kendileri karşısında tamamen savunmasız ve saldırılara açık halde bulunmasını isterler.
TİSK başkanı, çeşitli güzellemelerle iddiasını bizlere yedirmeye uğraşıyor. Asıl niyetinin ne olduğunu sinsice gizlemeye çalışıyor. Metnin bir bölümünde “Türkiye, İstihdam Esneklik Endeksinde alt sırada” diyen Akkol, AB ve OECD Ülkelerinde İstihdam Esneklik Endeksi 2019 Raporunda Türkiye’nin 41 ülke arasında 36’ncı sırada yer aldığını söylüyor. “İş Kanunundaki mevcut sınırlar nedeniyle esnek çalışma modellerinin işletmelere ve istihdama katkıyı sağlayamadığına” değiniyor. Yani işin özünde, mevcut yasalar sebebiyle Türk patronların işçileri tam kölece koşullarda istediği gibi sömüremediklerini, bu yüzden diğer ülkelerin patronlarıyla daha etkin rekabet edemediğini kast ediyor. “İstihdama istenilen katkının sağlanmadığını” belirtmekteki maksat, tuzak fark edilmesin diye üstünü çalı çırpıyla kapatma kurnazlığıdır.
Akkol’un esnek çalışma modellerinin yararına dair yaptığı güzellemeler bu kadarla sınırlı değil elbette. “Esnek çalışmanın geleneksel çalışma modellerinin yerini almadığını, aksine onları tamamlayıcı nitelikte olduğunu” vurguluyor. “Esnek çalışma uygulamaları iş ve özel yaşam dengesinin kurulmasına katkı sağlıyor” diye söylüyor. TİSK başkanı, fazla çalışmaktan beli bükülen, ailesine ve sevdiklerine zaman ayıramayan işçilerin derdiyle dertleniyor gibi bir görüntü çizmeye çalışıyor. Bu tutum işçinin aklıyla dalga geçmekten başka bir şey değildir. Hepimiz bir düşünelim. Gün 24 saat, hafta yedi gün olduğuna ve bu süreleri uzatamayacağımıza göre çalışma hayatı esnetildiği takdirde dinlenmeye, sevdiklerimize zaman ayırmaya ne kadar vaktimiz kalır?
Açıklamanın son bölümünde Akkol, “Ülkenin refahı, ekonominin büyümesi ve üretimin devam etmesi için gündeme getirdikleri taleplerin hükümetçe dikkate alınmasından TİSK camiası olarak memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyoruz” diyor. Bu talepler gerçekleştiği takdirde hükümetin son açıkladığı Yeni Ekonomi Programındaki (YEP) 2022 yılı işsizlik hedeflerine ulaşabileceğini söylüyor. “2016’dan beri işverenlerimize uygulanan asgari ücret desteği başta olmak üzere yüzde 5’lik SGK prim indirimi ve haksız rekabete yol açan kayıt dışına karşı yürütülen mücadeleden dolayı müteşekkiriz” ifadelerini kullanıyor. Yani emeğin talan edilmesinde, işçilerin çalışma sürelerine ilişkin kazanımlarının yok edilmesinde hükümetin işbirliğine dair memnuniyet dile getiriliyor. Hükümet-sermaye işbirliğini bir kere daha itiraf ediyor.
Yeni Ekonomi Programına da (YEP) birazcık değinecek olursak, ekonomi programının adı “yeni” olsa da bu kapsamdaki niyetlerin eski olduğu aşikârdır. Program, daha evvelkilerde olduğu gibi “reform” adı altında sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda adımlar atılmasını hedefliyor. Maliye Bakanı Berat Albayrak, öteden beri oluşturulmak istenen kıdem tazminatı fonunun yeniden ele alınacağını söyledi. “Kaynak sıkıntısı” yaşayan hükümet, bu sorunu kıdem tazminatına el koyarak çözmek istiyor. İşsizlik fonunu patronlara peşkeş çeken hükümet, işçi sınıfından daha fazla alıp sermayeye daha fazla aktarmayı hedefliyor. “Reform” iyileştirme anlamına geliyor. Oysa açıklanan paketten kıdem tazminatının gasp edilmesi ve işçilerin BES’ten çıkmasının önünün kapatılması düzenlemesi çıktı. Sermaye sınıfı ve iktidar, “reform” diyerek işçi sınıfına saldırıları gözlerden saklamaya çalışıyor. Yani “iyileştirme” işçi sınıfı için değil, sermaye sınıfı için yapılıyor.
Bu vesileyle bir kez daha görmüş olduk ki, sermaye sınıfının ortaya attığı hiçbir öneri işçilerin çıkarına olamaz. Adına ister reform desinler ister yenilik, hangi güzel cümlelerle, afili sözlerle süslerse süslesinler; Gök kubbe altında patronlar sınıfının hiçbir sinsi tezgâhı yeni değildir. Uyanık olalım, bilinçlenelim ve haklarımızın gasp edilmesine karşı çıkalım.
- Çorlu Tren Katliamı Davası Sonuçlandı: “Üst Düzey Sorumlular da Yargılanmalı”
- İş Cinayetlerine, Düşük Ücretlere, Sendikal Baskılara Karşı Eylemler
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Sağlık Çalışanlarından Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem
- Ücret Gasplarına, Düşük Ücretlere ve Baskılara Karşı Mücadeleler Sürüyor
- 2024: Emeklilere Zulüm Yılı
- İşçiler Hak Gasplarına Karşı Mücadele Ediyor, Kazanıyor
- Tahsin İncirci Yaşamını Yitirdi, Besteleri Yaşayacak
- Faruk Türkoğlu Sonsuzluğa Uğurlandı
- “Emekli Boş Durmasın, Çalışsın Diyenlerdir” Bu Toplumun Sırtına Yük!
- 84 Yaşında Bir İnsan Neden İş Arar?
- Sendikal Baskılar Mücadeleyle Aşılıyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Çıkışsızlık Sarmalındaki Gençler
- İş Kazaları Kader Ya da Fıtrat Olamaz
- Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu Kuruldu
- Sel Gider Kum Kalır
- İlet’ten İliç’e Mükellefiyetten Bugüne
- Bizim Çocuklarımız Onlar
- “Eşimle Birlikte Kahvaltı Ancak Yıllık İzinde”
Son Eklenenler
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...
- Sorunlarımız her geçen gün katmerlenerek büyüyor. Mutfak masrafları, faturalar, barınma sorunu, düşük ücretler… Ama yalnızca sorunları sıralamakla bir yere varamayız. Yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturmak için öncelikle sorunun kaynağını...
- Mersin Çevre Platformu, MIP AŞ’nin limanı genişletmek amacıyla Atatürk Parkını kapatmasını Özgür Çocuk Parkında basın açıklaması ile protesto etti. Mersin halkı, şehir merkezinde bulunan Atatürk Parkının MIP A.Ş tarafından liman genişletme...