Buradasınız
İşçi Aileleri Örgütsüz, Gençler Mutsuz! Ne Yapmalıyız?
İstanbul’dan bir grup genç
Gençlik yıllarımız, en dinamik ve sorgulamaya en açık olduğumuz yıllarımız... Fakat ne yazık ki bugün içinde yaşadığımız sistem ne sorgulamamıza izin veriyor ne de mutlu ve kaygısız bir hayat yaşamamıza olanak tanıyor. Geçtiğimiz günlerde bir grup genç işçi ve üniversite öğrencisi olarak bir araya geldik. Yaşadığımız sıkıntıları birbirimizle paylaştık ve sorunlarımızın ortak olduğunu bir kez daha anladık. Bu sistem altında dilediğimiz hiçbir şeyi yapamıyoruz. Buna sadece maddi değil manevi yönden yoksunluk da neden oluyor. Örneğin çoğumuz ailelerimizden destek göremiyoruz. Evde baskı ortamı hâkim oluyor ve bu durum pek çok genci daha da mutsuz hale getiriyor.
Bir arkadaşımız yaşadıklarını şu şekilde aktardı bizlere: “Üniversite benim için bir özgürlük alanı aslında, evde kendimi ifade edebildiğim hiçbir alan yok. Dışarı çıkmak için ya da yapmak istediğim bir şey için bütün aileden tek tek izin almak zorundayım ve çoğu zaman izin yok. Dediğim gibi, o kadar çok baskı var ki üniversite bu yüzden benim için kısıtlı da olsa bir özgürlük alanı yarattı.”
Ne acı! Ev, çatı, yuva… İnsanın evinin, kendisini en rahat ve güvende hissettiği alan olması gerekirken neden emekçi çocukları kaçacak delik arıyorlar? Ne yaşıyor, ne hissediyorlar? Arkadaşımız şöyle devam ediyor: “Kardeşlerimle birlikte amcamın atölyesinde çalışıyoruz yıllardır. Çok üzülüyoruz. Babamız bizi sanki amcamıza kiralık vermiş gibi hissediyoruz. Çocukluğumdan beri çalışmak yerine oyun oynamak isterdim… Çoğu zaman kendimi bir eşya gibi hissediyorum. Hayat sadece yemek yiyip, çalışıp, uyuyup tekrar uyandığımız bir hayat olmamalı. Ben yeteneklerimi keşfedeceğim bir hayat olmasını isterdim ve sevgi görmek isterdim.”
Çalış didin, daha çok çalış didin, ömrünün sonuna kadar çalış didin… Sonuç? Elde avuçta yitip giden bir hayattan başka hiçbir şey yok. Emekçiler kahrolası bir döngüye hapsedilmişler bu sistemde. Yarın tekrar çalışabilmek için, çalışıp da para kazanabilmek için karın doyurmak… Yarın tekrar çalışabilmek için çalışıp da eve ekmek götürebilmek için uyumak… Başka? Başka hiçbir şey yok! Geçim derdi, sanki yaşamın tüm anlamını ele geçirmiş. İnsan öğütüyor bu sistem, emekçi ailelerini, en çok da gençleri, çocukları öğütüyor. Sevgisiz büyüyen çocukları...
Genç bir işçi arkadaşımız ise konunun başka bir yönüne değiniyor: “Bizim ailede farklı düşünenlere, örneğin sesini çıkaranlara, boyun eğmeyenlere ‘deli’ derler, dışlarlar. Bu tesadüf mü? Yaşadığımız baskılar sadece evde değil aslında hayatın her alanında; mahallede, okulda, işyerinde. Yaşadığımız çelişkilere karşı düşüncelerimizi ifade etmeye çalışsak, itiraz etsek devletin baskısıyla karşılaşıyoruz, terörist ilan ediliyoruz. Sesimiz kesildikçe kesilmeye çalışılıyor. Sorgulamayan, düşünmeyen insanlar olmamız bekleniyor bizlerden.”
“UİD-DER ile tanışınca düşüncelerimi ifade etmeye başladım”
Egemenler itaatkâr ve kanaatkâr bir gençlik istiyor. Süklüm püklüm, ensesine vur ekmeğini al cinsinden… Tüm yaşamı buna göre dizayn ediyorlar, aileleri doğrunun bu olduğuna çeşit çeşit araçla ikna ediyorlar. Düzenin mengenelerinde gençlerin adeta posaları çıkarılıyor böylece. Umutsuz ve karamsar gençler, ne zaman ki dünyayı değiştirme mücadelesiyle tanışıyor, işte o zaman kavramaya başlıyor yaşamın anlamını. “Ben birey olduğumu düşünmedim yıllarca. Ta ki UİD-DER ile tanışana kadar” diyor bir arkadaşımız, devam ediyor sonra: “Bu sistemde ezilip duruyoruz ama ben UİD-DER ile tanışınca düşüncelerimi ifade etmeye başladım. Sorunlarımı dile getirebileceğim ve benim gibi sorunlarının çözümü için çalışan birçok insanla bir aradayım. UİD-DER ile tanışınca dedim ki ‘Ben gerçekten varmışım, ben de bir bireymişim.’”
Sohbetimiz epey uzun olmasına karşın ancak bir kısmını sizlerle paylaşıyoruz. Eminiz ki bizim gibi genç arkadaşlarımızın bu kürsüde söyleyecek çok sözü var. Çünkü yaşadığımız sorunlar milyonlara ait sorunlar. Her birimiz susturulup sorgulamayan, baskılara boyun eğen gençler olarak yetiştiriliyoruz. Ve birçoğumuz küçük yaşlardan beri çalışmak zorunda kalıyor. Burada sorunun birebir muhatabı ailelerimiz gibi gözüküyor. Peki, gerçekten öyle mi? Ailelerimize de bu düşünme ve davranış biçimini dayatan ve aslında sorunun ana kaynağı olan bu sistemdir. Çözüm ise bellidir, ailelerimizle birlikte dönüşmek, onlarla birlikte yaşamın anlamını bulmak, yani ailecek daha iyi bir dünya için mücadele etmek!
- Özgürlük İstiyorsak…
- Geleceğimiz İçin UİD-DER’deyiz!
- Gençlerimizi Öldüren Kapitalist Düzendir
- Gençler Olarak UİD-DER’de Buluşalım
- Umudumuzu Hep Birlikte Yeşertelim
- Gençliğe Sınıfımızın Gerçeklerini Anlatalım
- Depresyon ve Anksiyetenin İlacı Dayanışma
- Gelecekten Korkma! Korkunun Üzerine Birlikte Gidelim!
- Gençlik ve Kapitalizm Lodosu: Şikâyet Etmek Yetmez!
- Adalet Orada mısın?
- Gücümüzün Farkındayız!
- Sen Nerede Duracaksın?
- Biz de Umutluyuz, Çünkü UİD-DER’liyiz!
- UİD-DER Hayatıma Bir Güneş Gibi Doğdu!
- Barınamayan Gençlerin Ruh Hali!
- Çoğaldıkça Umudumuz Büyüyor
- UİD-DER’in Bana Öğrettiklerini Yaşayarak Deneyimledim
- Yağmur Olup Yağacağız Bu Kurak Topraklara
- Umut Bizim Ellerimizdedir!
- Genç İşsizliği “Ulusal Genç İstihdam Stratejisi” ile Çözülebilir mi?
Son Eklenenler
- Fernas madencilik ve Akcanlar Tekstil işçileri günlerdir seslerini duymayan Çalışma Bakanlığı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Polonez işçilerine bir kez daha saldıran çevik kuvvet polisi işçileri ters kelepçeyle gözaltına aldı. Ankara...
- Diyarbakır’a bağlı Merkez Bağlar ilçesinde 21 Ağustos Çarşamba günü kaybolan 8 yaşındaki kız çocuğu Narin Güran’ın cansız bedeni 8 Eylülde dere kenarında bir torbanın içinde bulundu. Türkiye’nin çeşitli illerinde Narin’in katledilmesine karşı...
- Sakarya Hendek’te faaliyet gösteren Oba Makarna fabrikasında 15 Eylül Pazar günü yem silolarının yakınında patlama gerçekleşti. Patlama sırasında ve patlamanın etkisiyle çıkan yangında aralarında itfaiye işçileri de olmak üzere 30 işçi yaralanırken...
- İşçi sınıfının sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı mücadelesinin sembolü haline gelmiş şarkılar vardır. O şarkıları üreten ve söyleyen ozanlar vardır işçilerin unutmadığı, kuşaklar boyu saygı ve sevgiyle andığı. Onlardan biridir Şilili ozan...
- ABD’nin Boston ve Connecticut eyaletlerinde binlerce otel çalışanı toplu sözleşme görüşmelerindeki anlaşmazlık nedeniyle grevler düzenledi. 1 Eylülde Massachusetts Park Plaza Hotel’in önünde gece yarısı eylem başlatan işçilere, ülkenin çeşitli...
- Topraktan başını güneşe uzatan filiz, meyve veren dal, ana rahminden kopup emekle, sabırla büyütülen çocuk… Yeşeren, serpilip gelişen, bugünden yarına geleceğe dönüşen yaşam… Biz emekçi kadınlar yaşam zahmetsiz, kahırsız, mutlulukla aksın isteriz....
- Burjuva partilerin vekil adayları seçim zamanı bizdenmiş gibi görünüp türlü vaatlerle oyumuzu almaya çalışırlar. Seçim biter bitmez sonraki seçime dek bizi umursamazlar. İşçi ve emekçilerin haklarına saldırı, sermaye sahiplerine kıyak anlamına gelen...
- 57 gündür direnişte olan Polonez işçileri gece ve gündüz fabrika önünde direnerek, polisin baskısına boyun eğmeyerek mücadele ediyor, sendikal haklarının tanınmasını istiyor. Antep’te bulunan Akcanlar Tekstil işçileri de 7’li vardiya sistemi...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 13 Eylülde Mersin’de Özgecan Aslan Barış Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu,...
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...