Buradasınız
Patronların “İşçileri Yönetme Sanatı”
Adına kapitalizm denen patronlar sisteminde işçiler birer üretim aracıdır. Patronların gözünde ve mevcut işleyişte, işçiler sömürülmesi gereken varlıklardır. Tüm dünyada işçiler çalışır, üretir, patronlar yer! Bu düzen böyle! Ne var ki, makinelerden farklı olarak işçiler insandır ve duyguları, hayalleri, “daha da kötüsü” düşünme yetenekleri vardır. Hem bu özellikleri, hem de birlikte üretmeleri ve üretimi durdurma gücüne sahip olmaları, işçileri patronlar açısından tehlikeli hale getirir. Maazallah işçi hakkını aramaya kalkabilir, zam isteyebilir, iyi şartlarda çalışmak isteyebilir, örgütlenebilir…
Bunlara karşı bir önlem almak icap eder. İşte buna “yönetme sanatı” diyorlar. Ne fiyakalı bir isim değil mi? Bu konuyu ne kadar önemsedikleri adından belli. Patronlar, işçileri kontrol altında tutmak ve daha fazla çalıştırmak için projeler üretiyor, kitaplar yazdırıyor ve işçileri kandırmaya çalışıyorlar. Patronlar sınıfının akıl hocalarından biri yazdığı kitapta, yönetme sanatına dair yeni “formüller” keşfettiğini söylüyor:
“İnsanlar arasında kolaylıkla ve memnuniyet verici şartlar içinde servet kazananların birçoğu, insanları yönetme sanatını anladıkları için başarılı olmuşlardır. İnsanları yönetme sanatının önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılır. Ben, ilk defa bu eserle sizlere yepyeni formüller sunacağım. Bu formüllerin bir devrim yapacağına inanıyorum.” Bu formüllerde insanlar önce birbirlerinin kuyusunu kazan varlıklar olarak gösteriliyor, sonra genel olarak rekabet ve özelde ise işyerindeki rekabet meşrulaştırılıyor.
Rekabetin var olma ve yaşama savaşı olduğunu savunan bu utanmazlar, işyerlerinde de bu rekabetin sürmesi gerektiğini söylüyorlar. “Yönetme sanatı” adına şunlar yazılıyor: “Gerek bireysel başarılarımızda, gerek kurumsal başarılarımızda insan yönetiminde insan psikolojisini dikkate almanın ne kadar önemli olduğu aşikâr. Bazı şirketler vardır, rakiplerine göre daha düşük ücret ödemektedir, diğer şirketlere kıyasla çalışanlara tanıdıkları sosyal haklar da daha azdır. Ama bu şirketlerin bir kısmının rekabet gücünün daha yüksek olduğu, çalışanların şirkete bağlılığının daha yüksek olduğu görünmektedir. Buradan görülüyor ki, şirketlerin rekabet gücünün artırılmasında insan yönetiminin, bir başka deyişle çalışanın memnuniyetinin önemi açıkça görülmektedir. Çalışanlarla şirket hedeflerinin paylaşılması, takım ruhu çerçevesinde hedefe birlikte koşulması, sonuçların paylaşılması, bir aile ortamı yaratılması; bir başka deyişle çalışana yaptığı işi ve şirketi sahiplendirmek için gereğinin yapılması bireysel ve kurumsal başarıyı artıracaktır.”
Ruhunu sermayeye satan bu yazar, patronlara diyor ki, “sen işçiyi sömür, hakkını ye ama onun bundan rahatsızlık duymaması için onu kandır. İşyerini kendisininmişçesine sahiplenirse, işyerinin kârını daha da arttırmak için sürekli fedakârlık yapmaya çalışacaktır. İşin içine dâhil olma meselesi, ‘aile olma’ duygusu işçiyi onurlandıracaktır. O kendisini ailenin bir ferdi, o işin ortağı gibi sanırken işçi daha fazla para isteme ayıbını işlemeyecektir. Sen de böylece pazardaki diğer rakiplerinden daha güçlü hale geleceksin”.
Tüm bunlar, patronlara akıl hocalığı yapan yazar/akademisyenler tarafından işyerlerinde yöneticilere ve işçilere anlatılıyor. İşçilerin kendi çıkarları temelinde düşünmesinin önüne geçilirken, bu vesileyle işçilere önemli kimseler oldukları hissettiriliyor. İşyerlerini dolaşan ve patronlar adına işçilerin bilincini çarpıtan ünlü profesörlerden birisi, “ben olmak” ve “biz olmak” üzerinden şöyle diyor: “Sen ben anlayışı içinde, iş sahibi ve çalışan birbirini hasım olarak görür. Biz bilinci içinde iş sahibi, yönetici, çalışan, müşteri anlamlı bir işin ortağı olarak görür… Normal olarak insanlar çalıştıkları yere katkıda bulunmayı, işyerinin başarısının bir parçası olmayı isterler. Çünkü her insan iki temel gereksinimle doğar: 1) Bağımsız olma, güçlü olma, birey olma, yani ‘ben olma’, 2) kendinden daha büyük ve anlamlı şeye ait olma, yani ‘biz olma’ gereksinimi. Her insanın kendinden daha büyük bir amaca hizmet etmek gibi temel bir gereksinmesi vardır. Her insan kendini aşan bir şeyin parçası olmak ister.”
Çalışmak, yararlı olmak insanın doğasında var. İnsan elbette çalışarak ortaya çıkardığı ürünün iyi olmasına uğraşır ve bundan mutluluk duyar. Ancak patronların amacı işçilerin mutlu olması değildir. Patronların buradaki oyunu, işçileri başarıya ortak ediyormuş gibi gözükerek sömürünün üzerini kapatmaktır. Sonuçta işçilere şu denmiş oluyor: “Mutlu olmak istiyorsanız kaderinize boyun eğin, yönetilmeyi kabul edin ve bunun hazzını yaşayın.” Patronların psikolojik analizlerinin, taktiklerinin ve oyunlarının tüm amacı işçileri daha fazla çalıştırmak ve daha fazla sömürmektir. Gerçekte tüm insanların mutluluğu sömürünün, işsizliğin, uzun iş saatlerinin olmadığı bir dünyada mümkündür.
Bu masallara karşı tüm işçiler uyanık olmalıdır. İşçiler birlik olduklarında ve kendi hakları için mücadele etiklerinde patronların yalanlarını boşa çıkartmayı da öğreneceklerdir.
Aslı Bozuk Deme Gel Şu İnsana
Haklarımız İçin Birleşelim!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...