Buradasınız
Sansür Yasasının Amacı Basını ve Sosyal Medyayı Tümüyle Boğmaktır!
Hayat pahalılığının arttığı ve yoksulluk çukurunun genişlediği koşullarda siyasi iktidar, emekçi kitlelerde biriken hoşnutsuzluğu boğmak ve muhalefeti felçleştirmek amacıyla yeni bir adım daha attı. Muhalif milletvekilleri, gazeteciler, basın meslek örgütleri, emekten yana kurumlarla birlikte kamuoyunun pek çok kesimi tarafından “Sansür Yasası” olarak adlandırılan kanun teklifi Meclis’ten geçerek yasalaştı.Basını ve sosyal medyayı tümüyle susturmaya dönük yasa, tek adam rejimi tarafından “dezenformasyonla mücadele” olarak sunuluyor. Oysa bu sansür yasasının amacı her türlü muhalif sesi boğmak, işçilerin hak arama mücadelesinin duyulmasını engellemek, toplumda biriken hoşnutsuzluğun dile getirileceği tüm kanalları kapatmaktır!
İşsizliğe, yoksulluğa, hayat pahalılığına, enflasyonun düşük gösterilmesine, grev yasaklarına, baskılara, SANSÜRE HAYIR! Artık yeter! Sınırsız Örgütlenme, Toplantı, Gösteri ve BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ!#Susmakyok#SansuerYasasınaHAYIR pic.twitter.com/3IBcmgVezj
— UİD-DER (@uid_der) October 13, 2022
Öncelikle yasanın en tartışılan maddesine bakalım. Yasanın 29. maddesine göre; “Halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilen ceza yarı oranında arttırılacak.”
Yasanın anlamını kavramak açısından çeşitli sorular sormak gerekiyor. Bir haberin “halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle” üretilip üretilmediğine kim, neye göre karar verecek? Mesela bu sabah polisin İstanbul Tozkoparan’da evlerinin yıkılmasına direnen emekçilere uyguladığı zulmü eleştirmek, emekçiler evin içindeyken evin yıkılmasını eleştirmek “halkı korku ve paniğe sürüklemek” midir? Aynı şekilde bir bilginin “gerçeğe aykırı” olup olmadığını kim, kimlerin çıkarına göre belirleyecek? Bütünüyle genel ve belirsiz unsurlar içeren, her yere eğilip bükülebilen bu düzenlemenin kapsamına siyasi iktidar istediği her haberi ve içeriği sokuşturabilecektir. Hangi haberin dezenformasyon amaçlı olduğuna tamamen rejimin savcıları karar verecekler ve iktidarın söylemlerine denk düşmeyen haberleri yapan gazeteciler ve bu haberleri yaygınlaştırdıkları için sosyal medya kullanıcıları cezalandırılabilecekler. Bu şekilde toplumun geneline de sopa gösterilmiş olunacak.
İktidarın hakikate karşı savaşı!
Çeşitli örneklerle devam edelim. TÜİK’in son verilerine göre yıllık enflasyon artışı yüzde 88,45 oldu. Bağımsız iktisatçılardan oluşan ENAG ise yıllık enflasyon artış oranının yüzde 186,27 olduğunu açıkladı. Şimdi soralım, bu verilerden hangisi “gerçek”? Bugün hangi partiye oy verirse versin emekçilerin büyük çoğunluğunda devletin resmi kurumu TÜİK’in enflasyon verilerine karşı belirgin bir güvensizlik var. Çünkü çarşıda pazarda bambaşka bir gerçeklikle karşılaşıyoruz. Fakat artık bunun hiçbir önemi yok, önemli olan iktidarın “gerçek”leri!
#SansuerYasasınaHAYIR #SusmakYok #SansuereHayır pic.twitter.com/mM82WhdQjE
— UİD-DER (@uid_der) October 13, 2022
Öte yandan TÜİK’e göre işsizlik tek haneye düşmüş durumda. Ancak TÜİK işsiz tanımını o kadar daralttı ki bugün Türkiye’de işsiz sayılmak hiç de kolay değil! Öyle ki resmi kurumların açıklamaları bile birbirini tutmuyor. İŞKUR’a göre kayıtlı işsiz sayısı son bir yılda 3 milyon 194 binden 3 milyon 343 bine çıkarken, TÜİK’e göre 3 milyon 872 binden 3 milyon 312 bine geriledi! DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR) ise bizzat devletin resmi kurumlarının verilerinden yararlanarak her ay geniş tanımlı işsizlik rakamı açıklıyor. DİSK-AR’ın son raporuna göre Türkiye’de işsiz sayısı 7,3 milyonu bulurken, işsizlik oranı yüzde 20’ye yaklaştı. Peki, bu verilerden hangisi “gerçek”? İŞKUR mu, TÜİK mi, DİSK mi? Tek adam rejimine göre gerçekler önemli değil, bu yüzden “TÜİK halkı aldatıyor” demeyi suç sayabilir!
Yine devletin resmi kurumu BDDK’nın verilerine göre yılın ilk 8 ayında bankalar kârını 5’e katlamış durumda. Ereğli Demir Çelik, Ford Otosan, Tofaş, Şişecam… Koca şirketler kâr rekorları kırarken işçi ücretleri eriyor. Emekçiler için Cumhuriyet tarihinin en ağır yoksullaştırma saldırısı yaşanırken sermaye sınıfı palazlandırılıyor. İşte bu gerçekliği ortaya koymak, yeni düzenlemeye göre “kamu barışını bozmaya elverişli” bulunabilecek.
Yukarıda da vurguladığımız üzere yasa Mecliste görüşüldüğü sıralarda, İstanbul Tozkoparan’da akıl almaz bir zulüm yaşanıyordu. “Kentsel dönüşüm” adı altında emekçilerin evleri gasp edilmeye çalışılırken basın da mahalleye alınmıyordu. Bu saldırıyı “rantsal dönüşüm” olarak adlandırmak, yaşananları teşhir etmek “halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak” olarak yaftalanabilecek!
Orman yangınlarına gerekli müdahalenin yapılmamasından bir doğa katliamına karşı verilen mücadeleye, doların değerinin 20 liraya çıkabileceğinden genç kuşakların nasıl bir geleceksizliğe mahkûm edildiğine, tek adam rejiminin baskı ve zorbalıklarından seçimlerde usulsüzlük yapıldığına, yolsuzluk ve rüşvetten çürümeye kadar uzanan her haber ya da yorum bu düzenleme kapsamına girebilecek.Ekonomik, sosyolojik, bilimsel veri açıklayan ve açıkladığı bu veriler resmi verilerle çelişen her kurum ve kişi bu yasaya dayandırılarak yargıyla ve cezai yaptırımlarla karşılaşabilecek. Ekonomiden sağlığa, eğitimden demokrasiye hayatın her alanında kangrenleşen sorunları iktidarın söylemlerinin aksine yorumlamak ve dillendirmek suç sayılabilecek!
Güneş balçıkla sıvanmaz, hakikat karartılamaz!
Türkiye’de nicedir toplumsal sorunlar yumağı giderek büyüyor. İşçilerde, emekçi kadınlarda, emekçi gençlikte, işsizlerde, kent yoksullarında yani işçi sınıfının saflarındaki tüm kesimlerde hoşnutsuzluk birikiyor. İşte tam da bu nedenle siyasi iktidar, “dezenformasyon ile mücadele” adı altında basın ve ifade özgürlüğünü tümüyle yok etmek, emek düşmanı politikalarına karşı en ufak bir muhalif sesi bile bastırmak istiyor. Toplumsal desteği azaldıkça saldırganlaşıyor.
Ancak ne yaparlarsa yapsınlar toplumun bağrında biriken değişim ve mücadele arzusunu bastıramayacaklar. Hakikat yani gerçeklik, egemenlerin yalanlarından, baskılarından ve tehditlerinden güçlüdür. Yeter ki kendi gerçekliğimizin savunucusu olalım. Derinleşen yoksulluğa, can yakan işsizliğe, gençliğin geleceksiz bırakılmasına, kadına şiddete, tek adam rejiminin toplumu baskı altına alıp sindirmesine karşı kendi sınıf örgütlerimizde birleşelim ve sesimizi yükseltelim!
- Sağlık Çalışanlarından Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem
- Ücret Gasplarına, Düşük Ücretlere ve Baskılara Karşı Mücadeleler Sürüyor
- 2024: Emeklilere Zulüm Yılı
- İşçiler Hak Gasplarına Karşı Mücadele Ediyor, Kazanıyor
- Tahsin İncirci Yaşamını Yitirdi, Besteleri Yaşayacak
- Faruk Türkoğlu Sonsuzluğa Uğurlandı
- “Emekli Boş Durmasın, Çalışsın Diyenlerdir” Bu Toplumun Sırtına Yük!
- 84 Yaşında Bir İnsan Neden İş Arar?
- Sendikal Baskılar Mücadeleyle Aşılıyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Çıkışsızlık Sarmalındaki Gençler
- İş Kazaları Kader Ya da Fıtrat Olamaz
- Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu Kuruldu
- Sel Gider Kum Kalır
- İlet’ten İliç’e Mükellefiyetten Bugüne
- Bizim Çocuklarımız Onlar
- “Eşimle Birlikte Kahvaltı Ancak Yıllık İzinde”
- İliç Maden Faciası Kadıköy’de Protesto Edildi
- DERİTEKS’e Yapılan Saldırı Eylemlerle Protesto Edildi
- İliç’te Maden Faciası: Tonlarca Siyanürlü Toprak Çöktü, İşçiler Altında Kaldı
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...