Buradasınız
Sibel’i İntihara Sürükleyen Neydi?
Pendik’ten genç bir işçi
İstanbul Üniversitesi öğrencileri bir haftayı aşkındır seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. Temel istekleri nispeten indirimli yemek haklarına el uzatılmamasıydı. Rektörlük sabah kahvaltısının kaldırıldığını ve ayrıca indirimli olarak faydalanılabilen üç öğün yemeğin tek öğüne indirildiğini açıklamıştı. Bir eli yağda bir eli balda, har vurup harman savuran bezirgân düzeninin sahipleri, öğrencilerin en temel ihtiyacına; ekmeğine dahi el uzatmaktan geri durmuyorlar.
Öğrencilerden kimisi kredi, kimisiyse burs olarak aldığı aylık 500 lira gibi cüzi bir parayla geçimini sağlamaya çalışıyor. Ama ne yazık ki çabaları sonuç vermiyor. Şanslı(!) olanlar ek bir işte çalışarak bütçesini arttırabiliyor. Eğer malum bir yerlerde yakının yoksa Kredi Yurtlar Kurumunun yurtlarına yerleşebilmek neredeyse hayal. “Hayali” gerçekleşenler ise yurttaki imkânsızlıkları ve kötü koşulları görünce hayalin nasıl da kâbusa dönüştüğünü yaşayarak görüyorlar. Peki, ya devlet yurtlarına yerleşemeyenlerin barınma sorunu ne olacak? Okullarına nasıl devam edecekler? Yoksulluk ve parasızlık nedeniyle indirimli yemekten bile faydalanamayanlar karınlarını nasıl doyuracaklar, nasıl hayatta kalacaklar? Bu kararları alanlara sormak lazım: “Biz yemek hakkınıza el uzattık. Ey öğrenciler artık duvarları kemiriniz!” mi diyorsunuz? Bu saldırıyla gençlere “umurumuzda değilsiniz” mi diyorsunuz? Evet, emekçi sınıfın gençlerini umursamadığınızı bir kez daha göstermiş oldunuz. Ancak gençler de saldırılar karşısında susmadıklarını ve birlikte hareket ederek sizlere geri adım attırılabildiklerini göstermiş oldular.
Öğrenciler, üniversitenin kendilerini açlığa mahkûm eden kararını protesto ettiler. Bu karar tartışılırken ve protestolar sürerken, bir öğrenci intihar etti. Sibel Ünli adlı öğrenci, daha önce şöyle bir paylaşım yapmıştı sosyal medya hesabından: “Bir liraya karnımı doyurabilir miyim, enter? Yemekhane kartımda para kalmamış sadece bir liram var. Bir lira kırk kuruşmuş.” Bu paylaşım, aslında yoksul öğrencilerin, emekçi sınıfın çocuklarının ne durumda olduğunu ortaya koyuyor. Şimdi egemenler, Sibel’in intiharını epilepsi hastası olmasına ve psikolojik sorunlara bağlayarak yoksul öğrencilerin yaşadığı sorunların üzerini örtmeye çalışıyorlar. Hatırlanırsa, Fatih’te siyanürle intihar eden dört kardeşin intiharı da psikolojik sorunlara bağlanmak istenmişti.
Peki, psikolojik sorunlar, toplumsal sorunlardan bağımsız mı? Kim ya da ne o dört kardeşin psikolojisini bozdu, çıkışsızlığa ve intihara sürükledi? İşsizlik, yoksulluk, geleceksizlik, umutsuzluktur psikolojik sorunlara yol açan… Sibel’in intiharının ardında da bu sorunlar ve bu sorunların kaynağı olan kapitalist düzen var. Yoksul ve bir yemek parası olmayan bir epilepsi hastasına bu düzenin sunduğu nedir? Çaresizlik ve çıkışsızlık değil midir? Zaten hastalığından dolayı kendini dışlanmış ve yalnız hisseden Sibel’i intihara sürükleyen yoksulluk ve çıkışsızlık değil midir? Kapitalist kâr düzeni insanlara benciliği ve rekabeti aşılıyor, insanların dayanışma duygularını yok ediyor. İşçi ve emekçilerden dünyanın vergisini toplayan devlet bu insanların yardımına koşmuyor, hastalıklarını sağaltacak olanaklar sunmuyor, özcesi onları zerre kadar umursamıyor. Sonuç ortada… İnsanlarımız intihar ettiğinde, egemenler utanıp sıkılmadan kalkıp “psikolojiktir” diyerek sorumluluklarından kurtulmaya ve toplumu tepkisiz kılmaya çalışıyorlar.
20 yaşlarında hayalleri olan, gencecik bir kadın, en temel haklarını gasp edenler tarafından şu hayattan kopartıldı. Önceliğimiz eğitim de eğitim diyenlerin, ücretsiz eğitim palavraları atanların, zihinlerde türlü türlü çarpıtmalar yaratanların gözünde Sibel’in cansız bedeni bir anlam ifade ediyor mu? “Biz bunu hak etmiyoruz ve lanet olası siz egemenler yüzünden bu koşullarda yaşamayı kabul etmiyoruz. Bir şeyler değişmeli” çığlığıdır Sibel’in intiharı. Peki, ya ikiyüzlü egemenler ne yaptılar? Gece yarısı yetkililerden şöyle bir yanıt geldi: “Rektörlüğümüz öğrencilerimizin yoğun talebi üzerine bütçe harcama planını yeniden gözden geçirmiş, diğer hizmet alanlarından kısarak yemek hizmetinin aynı şekilde devamını sağlamıştır. Önceliğimiz her zaman öğrencilerimizdir. Onların güven içerisinde sağlıklı ve huzurlu şekilde eğitimlerine devam etmeleri için elimizden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğiz.” Geri adım atmanız için gencecik bir insanın hayatına son vermesi mi gerekiyordu? Evet, korktunuz. Korkmakta haklısınız. Tepkiler büyüyecek ve belki de önünü alamayacaktınız. “Güven içerisinde eğitime devam etmek”ten anladığınız şey, rektörlüğe dilekçe vermeye çalışan öğrencilerin polisinizin copuna, gazına ve şiddetine maruz kalmasıdır. Bütçeden kesinti yapacağınızı açıkladığınız diğer hizmet alanları hangileri acaba? Mesela yemekhanede çalışan 40 taşeron işçisini işten atmıştınız. Muhtemelen bu sayıya yenilerini eklersiniz, devletlûların ihtişamından tasarruf edilemeyeceğine göre!
Egemenlerin tek derdinin mevcut düzenlerini devam ettirmek olduğunu biliyoruz. Herhangi bir şey yapmak istediklerinde buna karşı bir itiraz duymamak, tepkiyle karşılaşmamak isterler. Saldırıya giriştiklerinde eğer toplumdan karşı bir ses çıkarsa önce kolluk güçleri ile bastırmaya, korkutmaya, dağıtmaya girişirler. Başaramadıkları kimi durumlarda ise “biz emekçiyi düşündüğümüz için, biz öğrencilerimize değer verdiğimiz için” diye başlarlar manipülasyona… Toplumda birliktelik ve örgütlülük yaratılarak saldırılara karşı göğüs gerilebileceğine inanmamızı, böyle bir duygunun oluşmasını istemezler. Kâr düzeni ve onun efendileri Sibel’i bizden kopardı, dün iş bulamadığı için geçinemeyen ve çıkışsızlığa sürüklenerek hayatına son veren adını bile bilmediğimiz üniversite mezunu işsizleri koparmıştı… Şunu tekrar derinden hissettik ki onların gözünde zerre kadar kıymetimiz yok. Ancak ve ancak birleştiğimizde gücümüzü ortaya koyabiliyor ve bizlere dayatılanları kabul etmediğimizi haykırabiliyoruz, saldırıları püskürtebiliyoruz. Egemenler ne yaparlarsa yapsınlar yarının emekçileri olan gençler, er ya da geç birbiriyle ve işçi sınıfıyla aralarındaki bağları güçlendirecektir, daha güzel bir dünya kurmak üzere el ele verecektir. Bizlere reva görülenlerin, çektirilen acıların hesabı sorulacaktır.
- Ekonomik Sorunların Kaynağı Bulundu: İşçi ve Emekçiler!
- Vergiler Patronlardan Kesilsin!
- Soğanı Bile Lüks Hale Getiren Bu Rejim Gitmeli!
- Bakandan Dâhiyane Buluş: Kış Tatili!
- Bizim Yoksulluğumuz, Onların Yalanları Büyüyor
- Nasıl Küçüldük, Kimi Büyüttük?
- Bir İşçi Çocuğunun Gözünden Hayat Pahalılığı
- “2023’ü Beklerken” Neler Oldu?
- Zamlardan Haberi Olmayanlar da Var!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Büyüdüğümüzü Hissedebiliyor musunuz?
- Evsiz Kalmak mı Mücadele Etmek mi?
- Ekmeğimizi Büyütmek İçin!
- Haklı Olan Biziz!
- İktidarın Enflasyon Masalı
- Yağa Neden Zincir Vuruluyor?
- Yüksek Elektrik Faturalarına Tepkiler Sokaklara Taştı
- İşten Çıkarma Yasağı Sona Erdi, Saldırılar Başladı!
- Doların Yükselmesi Bizi İlgilendirmez mi Dediniz?
- Maaşlar Eriyor: Bu düzen Değişmeli!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...