Buradasınız
Sorun Kadınlar Değil, Her Şeye Kâr Odaklı Bakan Sistemdir
Ankara’dan bir grup kadın işçi

Yana döne işçi arayan bir patrona, başka bir patron şöyle diyor: “Aman kadın çalıştırma, kadınlar çok sorun çıkarır. Evlenir mesaisi sorun olur, hamile kalır çalışacağı yer sorun olur, çocuk doğurur izni sorun olur. İzni biter, emzirme izni sorun olur. Bitmez kadınların dertleri. Sen beni dinle kadın işçi çalıştırma!” Pek çok sektörde bu “sorunların” patronların kadın işçi çalıştırmasının önünde engel olmadığını biliyoruz. Ancak patronlar bu “sorunları” çözmek yerine kadınları daha ucuza çalıştırmanın bahanesi haline getiriyorlar. Kâğıt üzerinde var olan haklar uygulamada yok sayılıyor.
Örneğin 2016 yılının Kasım ayında çıkarılan yönetmelikle “analık izni veya ücretsiz izin sonrası kısmi süreli çalışma” hakkı hayata geçirildi. Doğum sonrası bebeğin bakımına daha fazla zaman ayırmak elbette kadın işçilerin hakkıdır. Ancak hem yönetmelikteki boşluklar hem de uygulamadaki sorunlar nedeniyle yasa amacına ulaşmıyor. Yasa hayata geçmeden önce yarı zamanlı çalışan kadın işçilere tam ücret ödeneceğine ilişkin vaatleri gerçekleşmedi. Yarı zamanlı çalışan kadınlar çalıştıkları saate göre ücret alacaklar. Bu durum yasanın pek çok kadına avantajdan çok dezavantaj getireceği anlamına geliyor. Belli işkollarında ve vardiyalı çalışılan işyerlerinde kadın işçilerin bu haktan yararlanmasının patronun iznine tabi olması da bu hakkın pek çok kadın için kâğıt üstünde kalacağı anlamına geliyor.
Bir diğer örnekse günlük 1,5 saatlik süt iznidir. Bu süre içinde kadının evine gidip bebeği emzirerek işinin başına dönmesi mümkün değil. Bu nedenle bu izin haftanın bir gününe toplanıyor. Kadın işçi haftada 1 gün ücretli izin kullanıyor fakat asıl amaç olan bebeğin gün içinde emzirilmesi ihtiyacı giderilmiş olmuyor. Emzirmenin sağlıklı yapılamaması hem anne hem de bebek için sorunlara neden oluyor. İşyerlerinde çoğunlukla emzirme odası da kreş de bulunmuyor. İşverenler kreş ve benzeri yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçıyorlar. İşyerlerinde kreş açmak yerine çocukların büyük anneleri tarafından bakılması ya da sıbyan okullarına gönderilmesi dayatılıyor. Bu “çözümlerin” çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimini nasıl etkileyeceği önemsenmiyor. Üstelik torunlarına bakan büyükannelere vaat edilen maaş için yaş, babanın çalışmaması gibi pek çok kıstas getirildi.
Her fırsatta kadının istihdama katılma gerekliliğinden dem vuran, öte yandan kadınların çok çocuk doğurmasını isteyen egemenler, iş kadınların sırtındaki yükü azaltmaya geldiğinde çözüm “üretiyor gibi” yapıyorlar. Ama aslında işçi kadını ve ailesini sorunların altında daha fazla eziyorlar. Kadın işçilerin sorunlarını onları daha ucuza çalıştırmanın bahanesi haline getiriyorlar. Teknolojide gelinen düzeye ve işsizlik oranlarına rağmen işçileri daha kısa sürelerle çalıştırmayı reddediyorlar, işçilerin kendilerine ve ailelerine daha fazla zaman ayırmasını engelliyorlar. İşyerlerinde sağlıklı kreşler açılmasını maliyet olarak görüyorlar. Kadınların gece çalışmasını yaygınlaştırıyorlar. Çünkü tek dertleri kâr etmek!
Sermaye sahipleri her yıl gururlanarak ne kadar kar ettiklerinden, ne kadar büyüdüklerinden bahsediyorlar. İşçileri de bu gurura ortak olmaya çağırıyorlar. Fakat ne hikmetse üretilen değerin paylaşılması kısmına gelince işler değişiyor. Mesela Türkiye ekonomisi 2017’de %7,4 büyüdü. Bunca büyüme karşısında işçilerin hayatında ne değişti? İşçi ücretleri mi yükseldi? İşçilerin yaşam standardı daha mı iyiye gitti? Doğum ve emzirme izinleri mi uzadı? Sağlıklı kreşler mi açıldı? Öyle olmadığını biliyoruz. Patronlar, kadın-erkek tüm işçilerin haklarını, kazanımlarını maliyet olarak görürler ve ortadan kaldırmaya çalışırlar. Gerçekleri çarpıtırlar ve işçilerin, taleplerinin patronlar üzerinde yük olduğunu düşünmesini sağlarlar.
Kısacası sorun kadın işçiler değildir, sorun kapitalist kâr mantığıdır. Bu nedenle kadın ve erkek işçiler birlikte, örgütlü ve bilinçli olarak bu kâr düzenine karşı mücadele vermelidir. Emekçi kadınlar güçlerinin farkına varıp daha fazla sınıf mücadelesine katılmalıdır. Emekçi kadınlar mücadelede öne çıkmalıdır.
Bir Sorum Var Dostlar
Somalı Ailelere HSK Önünde Saldırı
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: 8 Mart Yol Gösteriyor, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Emekçi Kadın, Yaşam, Mücadele, Dönüşüm
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Güvencesiz ve Esnek Çalışma Modellerine Bir Yenisi Eklendi: “Komşu Annelik”
- Bu Televizyonlar Neleri Gösterir, Neleri Göstermez?
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...