Buradasınız
Söyleyin, Kadın İşçide mi Kabahat?
Bursa’dan bir kadın işçi

Son yıllarda yaşadıklarım bana kadınların kazandığı ve henüz kazanamadığı hakların ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Ama daha alınacak çok yolumuz olduğunu da... Çünkü çifte ezilmişlik hâlâ hayatın her alanında canımızı yakmaya devam ediyor. Ben de bundan nasibini fazlasıyla almış bir emekçi kadın olarak yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim.
Bilirsiniz, kimse mutsuz olmak için bir evliliğe imza atmaz. Ben de bu yola çıkarken neler yaşayacağımdan habersizdim. Hayatlarımız değişti, koşullarımız değişti, birçok özel konuda kişisel fikirlerimiz değişti ve bittabi evliliğimiz de bundan nasibini aldı. Gün geldi ve o zor kararı alarak boşanma davası açtık. Fakat iki insanın anlaşarak evlenmesi doğal karşılanırken, anlaşamayan iki insanın boşanması, ne yazık ki o kadar kolay olmuyormuş. Öncelikle, evlenirken verilen yardımlar, teşvikler, izinler vs. havalarda uçuşurken boşanma olduğunda kimseden ses çıkmıyor, tecrübe ettim. Ne yazık ki bu aşamada kadın daha da yalnız bırakılıyor. Biliyorum ki ilk boşanan olmadığım gibi son kişi de değilim. Bu sebeple, hislerimi benimle aynı sorunu yaşayan ama sesini çıkaramayan tüm kadınlar için aktarmak isterim sizlere ve bu vesileyle de herkese...
Ne isterdim? Ben bir kadın, bir işçi ve bir anne olarak destek görmek isterdim. Hayatın çeşitli alanlarında rollerimin olması haklarımın olmayacağı anlamına gelmemeliydi. Ne isterdim? Mesela iş kanununda bu konuda çeşitli maddelerin olmasını isterdim. İş kanunu asla ama asla boşanan, şiddete maruz kalan kadının yanında değil ne yazık ki. İş kanununda evlenme konusunda teşvik edici maddeler varken, boşanma konusunda tek bir madde yok.
Ne isterdim? Mesela, iş kanununun bir kadın olarak dayak yediğim günün ertesinde işe gitmememi sağlayan bir madde sunmasını isterdim. Üzüntü ve öfkeden deli olmama rağmen, işyerinde sesimi çıkartmadan verilen performans hedeflerine yaklaşmam bekleniyordu benden. Rencide olup olmamam işverenin umurunda bile değildi. Onlara göre sadece susup çalışmam gerekiyordu. Her şeyi içime atmam gerekiyordu. Uzaklaştırma kararı, aldığım tehditler, şehir değiştirmek zorunda kalışım ve dahası… Kime ne! Yetmezmiş gibi, iş görüşmesi yaptığım İK müdiresinin “daha önce de boşanmakta olan bir personel aldık, performansından hiç memnun kalmadık” sözleri de cabası oldu... “Performans” ha! Ben acaba ne kadar hayata tutunabileceğim diye düşünürken, benim için endişelenen sevdiklerime her gittiğim yerin konumunu atarken, tehdit altında yeni bir yaşam kurmaya çalışırken, sırf kendi çarkları dönsün diye bu sistemin bize dayattığına bakın… Performans canımızdan daha değerli! Öyle mi? “Haklısınız sayın müdire, sahi kabahat bende” demeyi çok isterdim. Ya da bu vesileyle ben size sorayım kabahat kimde?
Gelgelelim nihayet boşanma davasının duruşmaları başladı. Gerginlik, korku ve daha birçok duygu eşliğinde mahkemeye gitmek için izin istedim. Surat asmalarla, laf sokmalarla bana henüz yıllık izin hakkım başlamadığı için sadece ücretsiz izin alabileceğim söylendi. Mesele yıllık izin miydi sadece? Elbette değil, kadının bunu istemesi bile hoş karşılanmıyordu, gizlemem bekleniyordu. Zaten geçinebilmek için didinmek zorundayken bir de maaşımdan kesilmesi gerginliğimi daha da arttırdı. Bunun haksızlık olduğunu düşünüyorum. Tehditler ve şiddet yeni şehirde de peşimi bırakmıyordu. Hatta dayak yediğim gün işe gidemediğim için İK yetkilileri bunun ispatını istediği için “darp raporu”nu göstermek zorunda kaldım. O raporun elden ele gezdiğini görmek çok utandırmıştı beni ve karşılığında ücretli iznin bile bana çok görülmesi ağrıma gitmişti… Bu hissi sözcüklerle anlatamam. O verilecek ücretli iznin benim için ne kadar önemli olduğunu kimseye anlatamamıştım.
Ne isterdim? Mesela yıllık izin hakkından bağımsız olarak, boşanma davası olan her işçiye mahkeme süreçleri ile ilgili gerekli ücretli izinlerin iş kanununda yer almasını isterdim. Çünkü bu izinlerin birilerinin iki dudağının arasında olmasının, birilerinin inisiyatifine bırakılmasının haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bitti mi? Bitmedi… Dava masrafları, vekâlet ücretleri, banka kredisi… Bunun için maaşım kesilmesin diye telefon ettiğim kadın çalışmalarından sorumlu sendika temsilcisi bana “ama boşanma sizin özeliniz” cevabını verdi. Benden boşanırken sesimin çıkmamasını bekliyorlardı, sessiz sakin bu işi halletmem gerektiğini hissettiriyorlardı. “Belediye evlendirirken özelim değildi, devlet boşarken birden özelim oldu, ben de şaşkınım, kusura bakmayın!” diyebildim. Artık kızgınlığımı dile getirdiğim için arkamdan konuşuluyordu. “Yaygara çıkardığım” söyleniyordu. Bu süreçteki bir kadın mağduriyetini dile getirdiğinde hoş karşılanmıyordu, ne garip…
İşte tüm bunları yaşarken düşündüm ki, kadın işçiler haklarına daha fazla sahip çıkmalı. Sendikalarına sahip çıkmalı, mücadelede aktif olmalı. Aktif olmalılar ki sendika başkanları da temsilcileri de oturdukları koltukları ebedi sanmasınlar. Aktif olmalı ve sahip çıkmalılar ki, hakları onların sorunlarını bilmeyen, kadınlar söz konusu oldu mu çağdışı bakış açısına sahip birkaç “yetkili” tarafından değil kadınların ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda şekillendirilsin.
Bu süreçte bir kez daha gördüm ki yasalar sadece patronları koruyor ve işçileri koruyan yasalar da işçilerin mücadelesi sayesinde kazanılmış. Yani gerçekten de “hak verilmemiş, zorla alınmış.” Biz de haklarımızı talep etmekte çekinmeyelim istiyorum. Çifte ezilmişliğe mahkûm edilen kadınların hakları genişletilsin istiyorum. Boşanan kadına ücret yardımında bulunulsun, iş ve barınma imkânı sağlansın, dava sürecinde kadının çifte mağduriyet yaşaması engellensin, ücretli izinleri verilsin, şiddet gören kadının psikolojik durumu göz ardı edilmeden işyerinde gerekli hassasiyet gösterilsin istiyorum.
Bu saydıklarım istenirse eğer, bugün hayata geçirilebilecek talepler. Fakat tüm bu sorunların kaynağı kapitalist sistemdir. Kadına yönelik şiddetin son bulması için onu üreten sisteme karşı mücadele etmek şart. Yarınımızı ve sevdiklerimizle geçireceğimiz her günümüzü bizim mücadelemiz şekillendirecek. Mücadele ettikçe kazanamayacağımız hak olmadığına inanıyorum. Kadınlar hayatın her alanında var oldu ve olmaya devam edecekse eğer, haklarımız hiçbir sistemin inisiyatifine bırakılmamalı. Var olan haklarımızı geçmişte beraber elde ettik, hiç kolay olmadı biliyorum. Her şeye rağmen yine mücadele vererek yeni haklarımızı da elde edeceğimize inancım tam. Biz, birlikte güçlüyüz.
Hangi Hasan Olacağız?
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Nefes Almak İçin…
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: 8 Mart Yol Gösteriyor, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Emekçi Kadın, Yaşam, Mücadele, Dönüşüm
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Güvencesiz ve Esnek Çalışma Modellerine Bir Yenisi Eklendi: “Komşu Annelik”
- Bu Televizyonlar Neleri Gösterir, Neleri Göstermez?
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/