Buradasınız
Sözleşmeli Çalışmak
Gebze’den bir kadın işçi

Sözleşmeli işçilik, taşeronluk sistemi derken biz işçilerin zaten zor olan yaşam koşulları giderek daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bu gün pek çok işçi için ne yazık ki kadrolu bir işte çalışmak hayal oldu. Eskiden farklı yerlerde çalışan işçiler bir araya geldiklerinde birbirlerine ilk olarak ne kadar maaş aldıklarını sorarlardı. Oysa şimdi ilk sorular “kadrolu musun yoksa sözleşmeli misin?” ya da “taşerona mı bağlısın?” oluyor.
Patronlar için dikensiz gül bahçesi yaratmaya kendini adayan sermaye hükümeti, çıkardığı her yeni yasayla işçileri her geçen gün biraz daha sefalete, yoksulluğa, ağır çalışma koşullarına sürüklüyor. Sözleşmeli işçilikle işçilere 6 ay, 11 ay işini gördüren, onları iliğini sömürene kadar çalıştıran patronlar, işleri biter bitmez “kıdem tazminatı yükünün” altına girmeden kolayca kapının önüne koyuyorlar işçiyi. Kimi zaman da sözleşmeli çalıştırdıkları işçileri kadrolu işçilere karşı kullanıyorlar. Sözleşmeli işçilerin en büyük hayalinin kadroya girmek olduğunu bilen patronlar bunu sonuna kadar kullanıyorlar. Örneğin sözleşmeli işçiye kadroya kalma durumunun tamamen o işçinin performansına bağlı olduğunu, ne kadar çalışıp fazla mesailere itirazsız kalırsa, üretim adetlerini yükseltirse kadroya alınacağını vaat ediyorlar. İşçiler de bir umut belki kadroya alınırım diye gece gündüz demeden fazla mesailere kalıp, hastalandıklarında bile seslerini çıkarmadan çalışıyorlar. Böylelikle patronlar kadrolu işçiyle sözleşmeli işçiyi birbirinden ayırmış oluyorlar. Ancak sözleşmeli işçiler ne kadar çok çalışsa da, ne kadar çok mesaiye kalsa da kaçınılmaz son değişmiyor. Sonuç yine 3 ay, 5 ay sonra işsizlik, yine yoksulluk oluyor.
Sözleşmeli işçiler belki kadroya kalırım umuduyla uzun ve ağır çalışma koşullarına boyun eğerek sağlıklarını yitiriyorlar. Oysa patronlar ne işçinin birkaç ay sonra işsiz kalmasını ne de kaybettiği sağılığını önemsiyorlar. Onların düşündükleri tek şey daha çok kâr, daha çok para. Devlet ve hükümet yetkililerinin tek düşündükleri şey patronlara daha fazla kolaylık sağlamak! Ee malum, patronların gözleri paradan başka hiçbir şeyi görmüyor. O zaman bu işçileri kim düşünecek, kim işçiler için bir şeyler yapacak sorusu geliyor insanın aklına. Bu sorunun yanıtını öyle uzaklarda aramaya gerek yok. Bize bizden başka, işçiden başka sahip çıkacak kimse yok. Artık bunun farkına varalım. İşçinin işçiden başka dostu yoktur. O halde bir araya gelmeli, kendimiz ve çocuklarımız için insanca yaşanır bir dünya ve gelecek yaratmak için mücadele etmeliyiz. Bizler birleşmediğimiz takdirde gelecek günler işçilere daha kötü günlerin yaşanacağını fısıldıyor. Bunu tersine çevirebiliriz, yeter ki “artık yeter” diyerek örgütlenelim ve mücadele edelim.
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
- Servis mi Eziyet mi?
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
- Her Şey Karşıtıyla Vardır
- Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
- Bu Cesareti Nereden Alıyorlar?
Son Eklenenler
- Sevgili işçi kardeşlerim, Sermaye sınıfı, burjuvazi, sağıyla soluyla, iktidarıyla muhalefetiyle bir bütündür ve yoksul halka, işçi sınıfına düşmandır. Ancak bu utanmaz sınıf ve politikacıları, bizleri kandırmak için yapmadıklarını bırakmazlar....
- Türk Tabipleri Birliği (TTB), 25 Şubatta “Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün, Başka Bir Hekimlik Ortamı Mümkün!” diyerek İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüş başlattı. İstanbul Kadıköy’de bir basın açıklaması yaparak yürüyüşlerini başlatan hekimler,...
- İstanbul Beşiktaş Belediyesi ve Seyhan Belediyesi işçileri ücret gaspına karşı 24 Şubatta geciken ödemelerinin yapılması talebiyle iş bıraktı.
- Bugün ilaç yazdırmak için aile hekimime gittim. Ama onu hiç bu kadar üzgün görmemiştim. Normalde güler yüzlü, hastalarına iyi davranan, insani ilişkileri güçlü biriydi. Üzüntüsünün sebebini sorduğumda iç çekerek anlatmaya başladı: “Gerçekten çok...
- Patronlar sınıfının biz işçilere topyekûn savaş açtıkları çok açık şekilde ortadadır. Her fırsatta mikrofonu kapan patronlar ve siyasetçiler büyümekten, gelişmekten, enflasyonun kısa sürede sona ereceğinden bahsediyor. Ancak gerçekler bunun tam...
- İşçi eylemlerinde, grev ve direnişlerde çokça atılan bir slogan vardır: Hak Verilmez Alınır! Bu yalnızca bir slogan değil, işçi sınıfının mücadele tarihinin bir özeti gibidir. Geçmişten bugüne sendikal ve siyasal hakların mücadeleyle kazanıldığını,...
- UİD-DER, 6 ay boyunca haklarını almak için mücadele eden ve sonunda patrona geri adım attıran Polonez işçileri ile birlikte 23 Şubatta etkinlik düzenledi. Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleştirilen “Polonez İşçileri Diyor ki:...
- Hepsiburada’nın taşımacılık şirketi olan HepsiJET’in İstanbul Esenyurt’ta bulunan deposunda çalışan 4 kadın işçi 17 Şubatta depo önünde direnişe başladı. DİSK/Lastik-İş Sendikası, örgütlenme faaliyeti yürüttüğü İstanbul Esenyurt’ta bulunan Huhtamaki...
- İstanbul’da çeşitli sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in 17 Şubatta “çalışma hürriyetinin ihlali” ve “suç işlemeye tahrik” suçlamasıyla tutuklanmasını ve Antep’te çeşitli fabrikalardan...
- Dünyanın en yüksek sendikalılık oranına sahip ülkelerinden biri olan Finlandiya’da birçok sektörde sendikalar ve işverenler arasındaki toplu sözleşme süreci devam ediyor. Ücret artışları, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, sözleşme süreleri gibi...
- Güven kelimesi aslında ne kadar derin bir anlama sahiptir. Güven, bireyler arasındaki ilişkilerin sağlıklı ve sürdürülebilir olmasını sağlayan temel bir unsurdur. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, güven duygusu yaşamın vazgeçilmezidir....
- Mücadele örgütümüzün yayın organı İşçi Dayanışması’nın 201. sayısının arka kapağında yer alan “Suriyeliler Geri Dönecek mi?” yazısını ben de okudum. Yazıda, “Almanya’ya giden insanların ne kadarı kalıcı olarak Türkiye’ye geri döndü?” diye bir soru...
- Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında aralarında otel çalışanlarının ve çok sayıda çocuğun da olduğu, 78 kişi hayatını kaybetti. Sömestr tatili olduğu için ailelerin çocuklarıyla birlikte gittiği otelde toplu bir katliam yaşandı. Akabinde ortaya...