Buradasınız
Sürgün: Savaş Akıllı İşi mi?

18 Eylül Pazar günü UİD-DER’in Tuzla temsilciliğinde Sürgün adlı filmi izledik. Film, 1916’da Birinci Dünya Savaşında Yeni Zelanda hükümeti tarafından savaşmak istemedikleri halde cepheye zorla gönderilen 14 savaş karşıtının hikâyesini anlatıyor. Savaşın getirdiği yıkımı ve felaketi bilen ve kardeş halkların birbirine kırdırılmasına karşı çıkan savaş karşıtları cephede sürekli neden savaşa karşı olduklarını ve kendi kardeşlerini öldürmeyeceklerini diğer askerlere anlatıyorlar. Kendileri gibi diğer askerleri de savaşa karşı çıkmaya ve bu emperyalist savaşa son vermeye çağırıyorlar. Savaş karşıtlarından biri askeri mahkemenin önünde savaşa neden karşı olduklarını filmde şöyle anlatıyor: “Biz savaşın getirdiği yıkımı, sefaleti bilen aklı başında herkesin, savaşı ancak şeytani bir olay olarak göreceğine inanıyoruz.”
Egemenler tarafından pompalanan milliyetçi fikirlerin etkisi ile cepheye sürüklenen askerler, savaşın gerçek yüzünü gördükçe bir ölüm makinesi olduğunun ve birkaç metrekare toprak için durmadan birbirlerini öldürdüklerinin farkına varmaya başlarlar. Öte yandan pompalanan milliyetçi ve militarist söylemlerin etkisiyle savaşmaya devam ederler. Vatanları için kahramanca savaşmaları gerektiğine ikna edilmiş olduklarından “vatan hainliği” yapmak istemezler ve bu savaşa bir son verebileceklerini düşünmezler.
Savaş karşıtları ise büyük bir inanç ve sabırla inandıkları davaya sonuna kadar sahip çıkarlar. Dirençlerini kırmak ve savaşmalarını sağlamak için üstleri onlara her türlü baskı ve işkenceyi yapar. Generaller için işçi ve emekçi kesimlerden gelen ve savaşa karşı çıkan bir grup askerin varlığı son derece rahatsız edicidir. Burjuvazinin kapitalist paylaşım savaşına karşı çıkmaları ve cephedeki diğer işçi ve emekçilere de bunu sorgulatmak istemeleri bu sömürü düzeni için tehlikelidir. Koskoca bir orduda on dört askerin savaşıp savaşmamasının aslında hiçbir önemi yoktur. Ama üstleri savaş karşıtlarını hiç değilse sedyeci olmaya, yaralı taşımaya ikna etmek isterler. Ne pahasına olursa olsun savaşmaya devam etmeye zorlarlar. Amaç onların bu direngen duruşlarını, inandıkları doğru fikirlere olan bağlılıklarını kırmak ve diğer askerlerin gözünde hiçleştirmektir. Ama baskılara ve işkencelere direnen savaş karşıtları ellerine silah almazlar. Yoksulluk ve yıkımdan başka bir şey getirmeyen savaşa karşı onurluca direnirler.
Filmi izledikten sonra neden emperyalist savaşlara karşı olduğumuz ve bugün içinden geçtiğimiz süreçte savaşın işçi ve emekçilere ödettiği bedeller üzerine konuştuk. Birinci ve İkinci Dünya savaşında milyonlarca işçi ve emekçinin katledilmesi, Birinci Dünya Savaşının sonunda Rusya’da işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesi ile dünyanın kaderini değiştirmesi üzerine sohbet ettik. Bugün de içinden geçtiğimiz emperyalist savaş ve otoriterleşme sürecinde işçi sınıfının tarihsel deneyimlerinden dersler çıkararak mücadeleyi sürdürmenin önemine değindik.
Filmin sonunda burjuvazinin savaşın akıllı işi olduğu ve savaş karşıtlığını ise delilik olarak gördüğü belirtiliyor. Akıl dışı kapitalist düzende işçi ve emekçilerin onurluca, namusluca emeğine sahip çıkması, hak araması “anormal”, çocuk kadın demeden milyonlarca insanın bir avuç asalak egemenin çıkarları uğruna katledilmesi ise akıllı işi olarak gösterilmeye çalışılıyor. Varsın onlar istedikleri kadar böyle göstermeye çalışsınlar, tarihten ders çıkartan mücadeleci işçiler olarak biliyoruz ki er ya da geç biz kazanacağız.
Tarık Akan Sonsuzluğa Uğurlandı
- “Yüzücüler” Filmi: İnsanlığın Göç Yollarındaki Yaşam Mücadelesi
- Üzgünüz Size Ulaşamadık!
- Umutsuzluk içinde “Umut”
- Sahte umudun umutsuzluğu
- Umutla gerçek arasındaki fark
- Cabbar’ın ümitsiz umudu
- “Umut fakirin ekmeğidir” derler
- Yılmaz Güney’in UMUT filminden
- Dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını!
- “Gazap Üzümleri” Film Gösterimi
Son Eklenenler
- Erol Eğrek’in katledilmesinin sorumlusu yalnızca Çalık Holding değildir. Mahkeme kararına rağmen işçinin kazanılmış hakkını 10 yıldır ödemeyen Çalık Holding’e hiçbir yaptırım uygulamayan; patronları denetlemeyen, adaletsizlik ve cezasızlığı temel...
- Yaşanan her türlü baskı ve zorbalığa karşı, işçi sınıfı kendi saflarında gücünü birleştirmeli ve öfkesini doğru adrese yönlendirmelidir. 1 Mayıs bu birliğin ortaya çıktığı uluslararası bir mücadele günü olarak önemli bir yere sahiptir.
- 1980 darbesinin üzerinden 45 yıl geçti ama bıraktığı karanlık hâlâ silinmedi. O darbe devrimci hareketi ve örgütlü işçi sınıfını ezmek için yapıldı. Bugün hâlâ baskılarla karşı karşıyayız. Ama nasıl ki o karanlık günlerde Hasanlar, Haticeler...
- Her sene olduğu gibi bu 1 Mayıs’a da büyük bir titizlik ve ciddiyetle hazırlandık. UİD-DER ailesi olarak çocuklarımızla, gençlerimizle kadın erkek hep birlikte kapitalizmi teşhir ettik. Ekonomik, sendikal ve siyasal taleplerimizi dosta düşmana...
- İstanbul Sultangazi’de bulunan Bezmialem Validesultan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinin Okul Müdürü Refik Albayrak’a, İBB’nin dağıttığı ücretsiz yemeğin öğrencilere ulaştırılmasını sağladığı için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kınama cezası...
- Gebze Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Alman sermayeli ERLAU Metal fabrikasında işçilerin direnişi sürüyor. Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubede örgütlenen işçiler kod 46 ile işten atıldı. Direnişin 26. gününde UİD-DER’li işçiler...
- Bazı kayıplar vardır ki ifadesi mümkün olmaz, sanki bir parçamızı alıp götürür. Pazar günü emekçi bir abimizi, bir değerimizi, bir rengimizi, “bu ülkede barışı savunan bir kişi bile kalsa umut vardır” diyen, savunduğu değerlerin bedelini...
- Bu yıl 1 Mayıs’ta Kadıköy’de yan yanaydık! Yağmur da yağdı, çamur da vardı ama biz çocuk, yaşlı, genç, engelli, üniversiteli, liseli, emekli, kadın, işçi, emekçi oradaydık. Omuz omuza, yürek yüreğeydik…
- İzmir’de belediye işçileri birbiri ardına greve çıkıyor. Narlıdere Belediyesi işçileri 6 Mayısta grev başlattı, bir gün sonra talepleri kabul edildi. Konak Belediyesi işçileri ise 7 Mayısta greve çıktı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan...
- Bu 1 Mayıs’a kızım, torunum ve oğlumla katıldım. 1 Mayıs alanında çocuklarımın da yanımda olmasının heyecanımı ve mutluluğumu arttırdığını belirtmek isterim. Ben her yıl 1 Mayıs’a UİD-DER’le katılıyorum ve her zaman çok heyecanlanıyorum.
- TÜPRAŞ Rafineri'de kendilerine haber verilmeden taleplerinin çok altında zam oranlarına ve 3 yıllık sözleşmeye imza atılmasına tepki gösteren işçiler üretimi durdurarak, yürüyüş yaparak sözleşmeyi protesto etti.
- Hiçbir şey siyaset üstü değildir. Ekmekten suya, yediğimiz peynirin kalitesinden oturduğumuz evin sağlamlığına kadar her şey siyasetin içindedir. İş cinayetlerini “kader” diye yutturanlar, depremleri de “fıtrat” diye anlatıyorlar.
- Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde olan belediyeler ile petrokimya sektöründeki fabrikalarda birer birer grev kararları alınıyor. İzmir’de Narlıdere Belediyesi işçileri grevin ilk gününde kazanım elde ederken Konak Belediyesinde 7 Mayısta grev...