Buradasınız
Tarihten Bir Yaprak: 1910 Bursalı İpek İşçilerinin Grevi
Ankara’dan bir grup işçi

1910’lu yıllar, Osmanlı’da sanayinin gelişmeye başladığı yıllardı. Pek çok kentte fabrikalar ve atölyeler kuruluyordu. Bursa denilince akla ilk olarak ipek gelir. Bursa fabrikalarında Türk, Rum ve Ermeni kadınlar, sefa içinde yaşayan saraylılara en has ipekleri üretiyordu. Aralarında çocuk işçilerin de bulunduğu kadınlar ipek atölyelerinde günde 15-16 saat çalışıyordu. Bu çalışmanın karşılığında aldıkları ücret ise 1 ile 5 kuruş arasındaydı. Hayatlarının baharında fabrikaya giren gencecik kızlar, daha bir sene geçmeden ölüm döşeğine yatıyorlardı. Bursalı ipek işçileri hayatlarını şöyle anlatıyorlardı: “Biz o perişan çiçeklerdeniz ki baharı görmeden güz yapraklarına döneriz”
İpek işçisi kadınların çalışma koşulları Refik Halit Karay’ın “Sus Payı” öyküsüne de konu olur: “Bir gün kırmızı kurdelesinin süslediği ipek saçlar altında sevine sevine, neşeli, kuvvetli gelen yeniler, bir iki yıl sonra güçsüz ayaklarını, nalçalı kunduralarını taş kaldırımlar üstünde zorla sürükleyerek kulübelerine çekilirlerdi. Ağrıyan başlarını, yanan göğüslerini dinlendirmek için yalnız altı saat süreleri vardı; gülmek ve konuşmak için değil! Kim bilir ertesi sabah bu hasta, yorgun gözler ne kadar güç açılır, her kemiği ayrı sızlayan bu zavallı vücutlar fabrikanın düdüğüne ne zorlukla uyardı? Kim bilir bu hastalıklı sabahlar ne kadar gözyaşı döktürürdü, bu halsiz vücutları sürüklemek ne zordu...”
Elbette işçi kadınlar bu haksızlığa ve zulme sessiz kalmadılar. İpek fabrikalarında çalışan binlerce kadın 1908 grevlerinden de etkilenerek çalışma koşullarını düzeltmek ve ücretlerini arttırmak için mücadeleye atıldılar. Önce Bilecik ve Adapazarı’ndaki 1000 ipek işçisi greve çıktı. Direniş rüzgârı kısa sürede Bursa’yı da etkisine aldı. 1910 yılının Ağustos ayında Bursa’da 3 bin ipek işçisi grevdeydi. Bu grev Osmanlı’daki ilk kadın grevi olarak tarihe geçti.
İşçi kadınlar iradelerini mücadeleyle birleştirerek patronlar sınıfına boyun eğmeyeceğini göstermişti. Bugün de işçiler boyun eğmiyor, mücadele ediyor. Sınıfsız, sömürüsüz yepyeni bir dünya kurana kadar da edecek. Tıpkı Kızıl Bursa marşında söylendiği gibi “Yeşil Bursa kurtulacak, Kızıl bursa olursa/ Olursa değil mutlaka Kızıl Bursa olacak hayda hay!”
Uludağ’ın eteğinde bir cehennem şehir var
Bir şehir ki burjuvalar Yeşil Bursa diyorlar hayda hay
Dar sokaklarında gezer işsizlik ve yoksulluk
Fabrikalar ipek boyar genç kızların kanıyla hayda hay
Biz çıkarız Uludağ’a bir kucak odun için
Onlar çıkarlar oraya zevk için sefa için hayda hay
İşçi köylü meydanında uzatarak elini
Mustafa Suphi yoldaşın dikeceğiz heykelini hayda hay
Yeşil Bursa kurtulacak, Kızıl bursa olursa
Olursa değil mutlaka Kızıl Bursa olacak hayda hay!
- Türkiye İşçi Sınıfının Mücadele Tarihinde DİSK’in Yeri
- 1969 Gamak Direnişi ve Şerif Aygün
- Berec Grevi ve Kadınlar
- Tarihten Bir Yaprak: 1974 Gıslaved Grevi
- Fotoğraf ve Tanıklıklarla 1968 Derby İşgali
- Tarihten Bir Yaprak: 1910 Bursalı İpek İşçilerinin Grevi
- Tarihten Bir Yaprak: “Magirus’ta Grev Var”
- Tarih Bizim Rehberimizdir
Son Eklenenler
- Dağlar deliniyor, nehirlerin yönü değiştirilip barajlar kuruluyor, ormanlar geri dönüşsüz bir biçimde yok ediliyor. Toprağın ve okyanusun derinliklerinden petrol ve madenler çıkartılıyor. Savaşlarla kentler tarumar ediliyor. Doğa kirleniyor,...
- Bizler bir grup metal işçisiyiz. Birleşik Metal-İş üyesiyiz. Bu sabah sendikamızın işyeri temsilcilerinden olan arkadaşımızın kardeşinin, Okan’ın, Antalya’da iş cinayetinde öldüğünü öğrendik. Henüz sadece 36 yaşındaki kardeşimiz, Okan Günay, bu...
- Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı işgal, Üçüncü Dünya Savaşının en önemli halkasını oluşturuyor. ABD ve İngiltere’nin başını çektiği emperyalist blok Ukrayna’ya silah yığarken, derinleşerek devam eden savaş tüm dünyayı etkiliyor. Emperyalist hegemonya...
- 24 Şubatta Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın emekçiler üzerindeki yıkıcı etkileri devam ediyor. Haksız ve emperyalist savaşların ölüm, yurtsuzluk, açlık, yoksulluk ve işsizlik demek olduğunu gördük bir kez daha! Tüm bunların yanında...
- İstanbul Ataşehir’de bulunan Emlak Konut GYO inşaatında çalışan işçiler 16 Nisanda direniş başlattılar. DİSK/Dev Yapı-İş ve İnşaat-İş Sendikalarının ortaklaşa örgütlediği eylemde, “Tüm Haklarımızı Alana Kadar Direneceğiz” pankartı açıldı.
- Ben bir buçuk aylık çocuğu olan bir anne ve hemşireyim. Bebeğimize iki aylıkken yaptırmamız gereken rotavirüs aşısı var. Bu aşıyı devlet karşılamıyor, aşının fiyatı da oldukça yüksek. Piyasada satılan iki farklı rota aşısı var. Bir aşı iki doz ve...
- Bir fabrikada 4 aylık sözleşmeli işçi olarak çalışmaya başlamıştım. Kısa zamanda arkadaşlıklar edindim. İçlerinden biri çok içten ve samimiyetle davranıyordu bana ve diğer işçi arkadaşlarıma. Duruşunu ve sohbetini çok sevmiştim. Benim için çok...
- Bir olaya verdiğimiz tepkide veya bir meseleye dair yorum yaptığımızda kendimize ait fikirleri ifade ettiğimizi sanırız. “Bence doğru olan budur” deriz mesela. “Bence” denerek ifade edilen düşüncelerin kaynağı çoğunlukla sorgulanmaz. Oysa toplumun...
- DİSK-AR, Haziran 2021’den bu yana KATİ (Kayıtlı ve Tam Zamanlı İstihdam) adını verdiği alternatif istihdam hesaplaması yapıyor. Bu hesaplama ile kayıtsız istihdam ile kısmi ve eksik istihdamı dışarıda tutarak tam zamanlı ve sigortalı olarak...
- UİD-DER’li işçiler olarak bir kez daha 1 Mayıs geleneğimize sahip çıktık. Sınıfımızın yaşadığı bütün sorunları güçlü bir sesle haykırdık. İşsizlik, yoksulluk, ayrımcılık son bulsun dedik. Savaşsız bir dünya istiyoruz dedik. Emekçilerin savaşlarda...
- Öncelikle bütün UİD-DER’li arkadaşlarıma selamlar. Güzel geçen 1 Mayıs’ımızın ardından içimdeki heyecan, mutluluk hâlâ taptaze ve hâlâ çok enerjik. 1 Mayıs’a katılmış olmam bende çok güzel etkiler bıraktı. Hiç böylesine güzel bir şeyle...
- EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) Federasyonu’nun çağrısıyla Türkiye’nin çeşitli kentlerinden gelen on binlerce EYT’li; “Varız, Biriz, Buradayız” şiarıyla İstanbul Maltepe meydanında bir miting gerçekleştirdi. Mitinge çok sayıda siyasi parti...
- İnsan dünyayı ve yaşamı, kendi yaşadığı dönemle sınırlı düşünmeye meyillidir. Çoğu zaman içine doğduğu dünyayı, toplumu sabit, değişmez, kalıcı zanneder, adeta dondurur. Mesela bugün dünya üzerinde 7 kıta olduğu kabul ediliyor. Hâlbuki dünyadaki tüm...