Buradasınız
Taşerona Kadro Düzenlemesi ve Kaybolan Haklar

2002’den bu yana kamuda ve özel sektörde sayıları git gide artan ve milyonları bulan taşeron işçileri, büyük bir umutla “taşerona kadro” sözünün yerine getirilmesini bekliyordu. Ancak AKP medyasının ve hükümetin “taşeron sorunu kamuda kökten çözülüyor” diyerek reklam ettiği bu düzenleme işçilerin derdine derman olmuyor. KHK ile yürürlüğe konulan düzenlemenin, işçilerin beklentilerini karşılamak bir yana, sorunları daha da karmaşık hale getirerek büyütüyor. Zaten böyle bir düzenlemenin işçi sendikalarının görüş ve rızası alınmadan bir KHK ile yapılmış olması, asıl niyetin işçilerin taleplerini karşılamak olmadığını yeterince ortaya koyuyor.
Hem kamu hem de özel sektördeki taşeron işçiler adeta kölelik koşullarında çalışıyor. Bu nedenle iş güvencesi, daha yüksek ücret ve sosyal haklar için kadro istiyor. Ancak KHK düzenlemesi hem çok az işçiyi kapsıyor hem de çalışma şartlarında ve haklarda anlamlı bir değişiklik sağlamıyor.
Taşeron düzenlemesinin kapsamı
İşçiler kadro başvurusunu 2 Ocaktan bu yana yapıyorlar ve bu süre 11 Ocakta doluyor. Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu’na göre taşeron işçilerin tamamı amasız-fakatsız-şartsız kadroya geçirilecek. Ancak başvuru yapanlar sınava tabi tutulacak ve çalıştıkları alanlarla ilgili olacağı söylenen sınavlarda 100 üzerinden en az 50 puan almaları gerekecek. Sınavı geçmek de yeterli olmayacak. Taşeron şirkete bağlı olarak hâlihazırda kamuda çalışmakta olan işçiler, güvenlik soruşturmasından geçirilecek. İşçi güvenlik soruşturmasını geçerse kadroya geçiş süreci 90 gün içinde sonuçlandırılacak.
DİSK ve KESK 696 sayılı KHK’nın yayınlanması öncesinde, hükümetin düzenlemeyle ilgili açıklamalarından ortaya çıkan sorunları dile getirmiş, çözüm önerileri de sunmuşlardı. Ancak hükümet sendikaların dile getirdiği sorunların üzerinde bile durmadı. Türk-İş Genel Başkanı ise KİT’lerin de düzenlemeye dâhil edileceği sözünü hükümetten aldığını ifade etmişti. KHK’nın yayınlanmasıyla KİT’lerin kapsama alınmadığı görüldü. KİT’lerin haksız rekabete yol açmamak gerekçesiyle kapsam dışında tutulacağı Bakan Şimşek tarafından açıkça söylendi. Söz konusu KİT’lerin içerisinde işçilerin sorularını yanıtlayan Alo 170 çalışanlarının da olması, taşerona kadro meselesinin işçilerin değil, patronların istekleri ve çıkarları doğrultusunda ele alındığını ortaya koyuyor.
696 sayılı KHK ile sayıları 20 bin civarında olan 4/C statüsündeki mevsimlik işçiler 4/B’ye geçirilmiş oldu. 4/C statüsü tümden kaldırıldı. Ancak 4/B’ye sözleşmeli personel olarak alınan bu işçilerin, çalışma sürelerinin 4 ay daha uzatılacağının ifade edilmiş olması, bu işçilerin sürekli işçi statüsünde olmayacakları anlamına geliyor. Zaten 4/B statüsü “sözleşmeli personel” anlamına geliyor. Üstelik bu statüde olanlar işçi de memur da sayılmıyor. Yıllar önce uygulamaya sokulan 4/C maddesi nedeniyle, özelleştirilen kamu kuruluşlarında binlerce işçi sendikal haklarını kaybetmişti. 4/B’ye geçirilecek işçilerin başta iş güvencesi olmak üzere mevcut sorunları değişmeden devam edecek.
Öte yandan belediyelerde taşeron şirketlere bağlı işçilerin belediye şirketlerinde (belediye iktisadi teşekkülleri) istihdam edilecekleri ifade edilmişti. Sayıları 450 bini bulan bu işçiler, kamuda kadrolu işçi statüsünde değil belediye şirketlerinin işçileri olarak çalışacak.
KHK ile kapsama alınan kamu idarelerinde çalışan tüm taşeron işçilere kadro verilmeyecek. KHK’nın 127. Maddesi ile personel gideri %70’in altında olan taşeron şirketlere bağlı işçiler kapsam dışında bırakıldı. Kamu İhale Kanununa göre personel gideri %70’in üzerinde olan taşeron şirketlerle yapılan ihaleler “personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında” sayılıyor. Ancak personel gideri yüzde 70’in altında olan şirketlerle yapılan sözleşmeler “personel çalıştırılmasına dayalı ihale” sayılmıyor. Yani “personel desteği değil teknik hizmet alıyoruz” bahanesiyle, bu şirketlerde çalışan işçilerin kamu işçisi olarak istihdam edilmesinin önüne geçiliyor. Mesela yemekhane, çağrı merkezi gibi personel gideri %70’in altında olan taşeron şirketlerde çalışan işçiler kadroya alınmıyor. Üstelik karayolları, su, kanalizasyon gibi anahtar teslim ihalelerde çalıştırılan işçiler de kapsam dışında bırakılıyor.
Bu durum karşısında Hak-İş’in aldığı tutum ise tam anlamıyla ibretlik! Hizmet-İş Sendikası Ankara 2 Nolu Şube Başkanı’nın bu durumun işçilerin bir kısmında burukluk yarattığını söylemesi ve “bu işçi kardeşlerimiz için hep birlikte dua edelim ve bize verilen bu lütuf için şükredelim” sözlerini kullanması, işçinin değil AKP’nin çıkarlarını savunan Hak-İş’in meşrebini ortaya koyuyor. İşçilerin hakları için mücadele etmek yerine ihsan ve lütuf bekleyen bu anlayışın işçilere bir yararı yoktur.
KHK’nın yayınlanmasının hemen ardından kadro için başvuru yapacak işçilerden feragat belgeleri talep edilmeye başlandı. Kamu idareleri, belediyeler ve taşeron şirketler işçilerden kıdem tazminatı dâhil tüm haklarından vazgeçtiklerine, taşeronda çalıştıkları dönemde açtıkları davalardan ve icra takiplerinden de vazgeçtiklerine dair feragatnameler imzalatmaya girişti. Kadroya geçme beklentisindeki binlerce işçi feragatnamelere imza attı. Çünkü KHK’nın 127. maddesinin C ve Ç fırkalarında, ilgili kurumlarda personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştırılan ve sürekli işçi kadrolarına geçmek isteyen taşeron işçilerinden feragat belgesi istendiği belirtilmiş. İşçi, başvuru için dava, icra takibi ve bu kapsamdaki alacaklardan feragat edeceğine dair yazılı beyanda bulunmak zorunda bırakılıyor. Sınavlarda başarılı olanların feragat belgesini ve sulh sözleşmesini ibraz etmeleri isteniyor. Haklarından ve davalarından feragat etmeye zorlanarak mağdur edilen işçiler bir de maddedeki belirsizlikler nedeniyle mağdur oluyor, durumu fırsata çevirmek isteyen işverenlerin tuzağına düşüyor.
Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu, “Çalışanlar bugüne dek şirketlerde biriken kıdem tazminatlarından vaz mı geçmek zorunda?” sorusuna “Hayır, değiller. Feragat edecekler gibi algıladılar ama kıdem tazminatı kazanılmış haktır. İş yasalarında vardır. Kıdem tazminatından feragat etme zorunluluğu yoktur. Çalışanların, daha önce çalıştıkları taşeron şirketlerle herhangi bir şey imzalamayacaklar” yanıtını veriyor. Ancak sorun işçilerin meseleyi nasıl algıladığı değildir. Belediyelerde ve pek çok kamu kurumunda işçilere imzalatılan feragatnamelerde işçilerin geçmişe dönük her türlü alacaklarından vazgeçmeleri isteniyor. Bu konuda adım atması gereken hükümet başvuru süresi dolmak üzere olmasına rağmen sadece muğlâk açıklamalarla yetiniyor.
DİSK/Genel-İş Sendikası’nın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile yazışması sonucu, İçişleri Bakanlığı tarafından bir genelge yayınlandı. Bu genelgede, belediye iktisadi teşekküllerinde çalışan işçilerin geçiş sürecine tabi olmayacakları açıklandı.
İşçilerin toplu sözleşme hakkı yok ediliyor
Tüm aşamaları geçerek kadroya alınacak işçiler yine umduklarını bulamayacaklar, kadrolu işçilerle aynı haklara sahip olmayacaklar, mevcut ücretlerini almaya devam edecekler. 696 sayılı KHK’nın en önemli sonuçlarından biri, kadroya geçirilecek işçilerin toplu sözleşme haklarını yitirmeleri olacak.
Şimdiye kadar hükümet ile işçi konfederasyonları arasında kamu işçileri için “çerçeve anlaşma protokolü” imzalanıyordu. Bu protokol sendikaların imzalayacakları sözleşmeler için rehber niteliğindeydi ve sendikalar için bağlayıcılığı yoktu. Sendikalar protokolde geçen rakamlardan daha yüksek oranda zam talep edebiliyor, sözleşme imzalayabiliyorlardı. Örneğin hükümet ile Türk-İş arasında 2017 yılı kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolü ile işçilere birinci yıl için yüzde 7,5+5, ikinci yıl için de yüzde 3,5+3,5 zam verilmişti. Oysa kimi sendikalar bu zam oranından daha yüksek oranlarda zam talep edebildiler ve sözleşmeleri daha yüksek oranlarla imzalayabildiler. Ancak 696 sayılı KHK’nin 112. maddesi ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’na eklenen maddeyle, çerçeve protokol hükümleri hem idareler hem de taraf konfederasyona üye sendikalar için bağlayıcı hale getirildi. Bundan böyle çerçeve protokol imzalandığında, sendikalar da bu protokoldeki oranlara ve maddelere göre toplusözleşme yapmak zorunda kalacak. Sendikalar kamu sözleşmesinde verilen zam oranından fazla zam talep edemeyecek.
KHK’nın 113. Maddesi ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasasına eklenen bir diğer geçici madde, taşerondan kamuya geçirilecek işçilerin işkolu konusunda bir düzenleme içeriyor. Buna göre, taşeron şirketin işkolu ile işçinin kadrosuna geçirildiği idarenin işkolu aynı ise, işçiler idarenin işyeri üzerinden SGK’ye bildirilecek. Kadroya geçirilen işçi, diğer kadrolu işçilerle aynı işkolunda gösterilecek. Bu işçiler, kadrolu işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlanma olanağına sahip olsalar da KHK’daki sınırlama nedeniyle, kadroya geçmeden önceki toplu sözleşmelerinin süresinin bitmesini bekleyecekler. İşçilerin ücretleri ve sosyal hakları “geçişten önce alt işveren işçilerini kapsayan, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve süresi en son sona erecek toplu iş sözleşmesinin bitimine kadar bu toplu iş sözleşmesinin uygulanması suretiyle oluşan ücret ile diğer mali ve sosyal haklardan fazla” olamayacak.
Taşeron şirketin işkolu ile işçinin kadrosuna geçirildiği idarenin işkolu birbirinden farklıysa, kadroya geçirilen işçiler, SGK’ya yeni işyerlerinden bildirilecekler ama taşeron işyerinin işkolunda kalmaya devam edecekler. Yani kadroya geçirilen işçi, SGK’ya kadroya alındığı idarenin işkolu üzerinden bildirilmeyecek. Çalıştığı idarede örgütlü olan sendikanın toplu sözleşmesinden yararlanamayacak. Mesela Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan bir temizlik işçisi sağlık işkolunda değil, genel hizmetler işkolunda sayılacak.
İşçilerin genel örgütlülük düzeyinin zayıf olmasını fırsat bilen hükümet, bu KHK ile işçilerin sorunlarını daha da büyütüyor. İşçiler için hak kayıpları içeren düzenleme hızla hayata geçirilirken özel sektördeki taşeron düzeni için tek söz edilmiyor. İşçilerin taşeron belasından kurtulabilmeleri, haklarını koruyabilmeleri, kaybettikleri haklarını yeniden elde edebilmeleri, ancak ve ancak kendi sınıf kardeşleriyle birlik olmalarına ve mücadele etmelerine bağlıdır.
- “UİDER” Değil, “UİD-DER”
- Sırrı Abimizi Mücadelemizde Yaşatacağız
- Erol Eğrekler ve İşçi Sınıfı
- Patronlar “Kullan At” İşçi İstiyorlar!
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
- Servis mi Eziyet mi?
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- İzmir Belediye İşçilerinin Grevinin Gösterdikleri
- Tüm İnsanlık İçin Atan Kalplerin Anısına
- Enflasyonun Bize Faturası
- Örgütlü Gücümüzden Korkuyorlar Kardeşlerim
- TPI Compozit Grevcilerinin Anlattıkları
- İşçiler Grevi Nasıl Yürütmeli?
- Yönetmen ve Senarist Ali Özgentürk’e Veda
- Sırrı Abi, Beynelmilel ve İşçi Sınıfının Enternasyonali
- Yaşasın Sınıf Dayanışması
- Soma Katliamının 11. Yılında 301 Madenci İçin Eylemler Yapıldı
- Erol Eğrekler Katlediliyor, Holdingler İşçilerin Kanıyla Büyüyor!
- Benim Onurlu ve Dirençli Devrimci Hasan Dayım
- ERLAU Direnişinde İşçinin Gücü
- Koca Yürekli İnsan, Güle Güle…
- “Gerçek Enflasyonun Altındaki Zammı Kabul Etmiyoruz!”
- “Deprem Siyaset Üstüdür” Yalanına Kanmamak İçin Örgütlü Mücadeleye
- On Binler Sırrı Süreyya Önder’i Sonsuzluğa Uğurladı
- Sırrı Süreyya Önder’i Kaybettik, İşçi Sınıfı Anısını Yaşatacak
- 1 Mayıs 1977’de Yaşamını Yitirenler Anıldı
- İSİG Meclisi ve İTO’dan Ortak Açıklama: “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye!”
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...