Buradasınız
Tarihten Bir Yaprak
İnsanın en büyük düşmanı unutkanlıktır. Unutmak, tarihsel-toplumsal gelişmeleri geçmiş-bugün-gelecek ilişkisi üzerinden, bir süreklilik olarak, değişim ve dönüşüm üzerinden anlayamamak demektir. İşte bu unutkanlıkla sakatlanmış insanlar bugünkü duruma bakarlar ve sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi algılar, hayal kırıklığına uğrarlar. Bu hayal kırıklığının panzehiri tarih bilinci ve mücadeledir.
Türkiye’de, bu topraklarda işçi mücadelesi geleneği dün başlamadı. 1900’lerin başından itibaren Osmanlı topraklarında işçiler, hakları için mücadeleler vermeye başladılar. Cumhuriyet döneminde de bu mücadeleler sürdü. Egemen sınıf her ne kadar bu mücadeleleri bastırdıysa da, yeni mücadelelerin gelişmesinin önüne geçemedi. İkinci Dünya Savaşından sonra Türkiye’de yeni sendikalar kurulurken işçi hareketi de yeniden filizlenmeye başladı. 1960 ile 1980 arasında işçi sınıfı, sadece ekonomik hakları için değil, politik hakları için de mücadele verdi; sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için mücadele bayrağını yükseltti. Bu mücadele, patronların yüreğine derin bir korku saldı. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin nedeni bu korkuydu.
Ancak 12 Eylül faşist darbesi de işçi sınıfının mücadelesinin gelişmesini engelleyemedi. Netaş işçilerinin açtığı mücadele yolundan 1987 grevcileri, 1989’un bahar eylemcileri ve 1990 madencileri geçtiler. O günden bugüne işçiler hakları için mücadele etmeye devam ediyorlar. Bugün OHAL koşullarına rağmen işçilerin hak arama mücadelesi onurlu bir şekilde sürüyor. Egemenlerin grevleri, eylemleri, boykotları, yani hak arama mücadelesini, dünyayı değiştirme mücadelesini “ıvır zıvır” ilan ettiği bugün, geçmişteki mücadeleleri hatırlamak ve tarihsel hafızayı güçlendirmek çok önemlidir. Bu kapsamda, geçmişten günümüze, belli başlı mücadeleleri Tarihten Bir Yaprak başlığı altında yayınlamaya başlıyoruz.
Türkiye’de, bu topraklarda işçi mücadelesi geleneği dün başlamadı. 1900’lerin başından itibaren Osmanlı topraklarında işçiler, hakları için mücadeleler vermeye başladılar. Cumhuriyet döneminde de bu mücadeleler sürdü. Egemen sınıf her ne kadar bu mücadeleleri bastırdıysa da, yeni mücadelelerin gelişmesinin önüne geçemedi. İkinci Dünya Savaşından sonra Türkiye’de yeni sendikalar kurulurken işçi hareketi de yeniden filizlenmeye başladı. 1960 ile 1980 arasında işçi sınıfı, sadece ekonomik hakları için değil, politik hakları için de mücadele verdi; sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için mücadele bayrağını yükseltti. Bu mücadele, patronların yüreğine derin bir korku saldı. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin nedeni bu korkuydu.
Ancak 12 Eylül faşist darbesi de işçi sınıfının mücadelesinin gelişmesini engelleyemedi. Netaş işçilerinin açtığı mücadele yolundan 1987 grevcileri, 1989’un bahar eylemcileri ve 1990 madencileri geçtiler. O günden bugüne işçiler hakları için mücadele etmeye devam ediyorlar. Bugün OHAL koşullarına rağmen işçilerin hak arama mücadelesi onurlu bir şekilde sürüyor. Egemenlerin grevleri, eylemleri, boykotları, yani hak arama mücadelesini, dünyayı değiştirme mücadelesini “ıvır zıvır” ilan ettiği bugün, geçmişteki mücadeleleri hatırlamak ve tarihsel hafızayı güçlendirmek çok önemlidir. Bu kapsamda, geçmişten günümüze, belli başlı mücadeleleri Tarihten Bir Yaprak başlığı altında yayınlamaya başlıyoruz.
Sayfalar
Son Eklenenler
- Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Türk-İş, 20 Ağustosta Türkiye genelinde bölge temsilcilikleri önünde ve kent meydanlarında kitlesel basın açıklamaları gerçekleştirdi. Basın açıklamalarına Türk-İş’e bağlı sendikaların yöneticileri ve üyesi...
- Antep’te Akcanlar Tekstil’de vergi kesintileri ve 7’li vardiya sistemine geçilmesi nedeniyle 17 Ağustosta iş bırakan işçilerin direnişi sürüyor. CarrefourSA’nın İstanbul Esenyurt’ta bulunan deposunda 12 Ağustosta başlayan direniş devam ediyor....
- KESK ve emekli örgütlerinin çağrısıyla 16 Temmuzda Ankara, İstanbul, Eskişehir, Antalya, Bursa ve Diyarbakır gibi büyükşehirler başta olmak üzere pek çok kentte “Sefalete Teslim Olmayacağız!” eylemleri gerçekleştirildi. Ankara ve İstanbul’daki...
- Siyasi iktidarın vergi politikası doğrudan emekçileri hedef alıyor. Hemen her şeye yapılan fahiş zamlar yetmiyormuş gibi bir de durmaksızın vergi ödemek zorunda bırakılıyoruz. Açlık sınırındaki ücretlerle geçim mücadelesi verenleri vergi rekortmeni...
- Dükkânda televizyon açıktı ve haber bülteninde “Kenya’da halk sokaklarda” haberi dönüyordü. O sırada içeri giren bir müşteri bir süre televizyona baktıktan sonra “Ya abi! Şu Kenyalılar bile sokağa çıkıyor, biz halen sesimizi çıkaramıyoruz” dedi ve...
- İzmir, Aydın, Bolu, Uşak, Manisa ve Karabük’te toplam 8 ayrı bölgede çıkan yangınlar nedeniyle ormanlar yine küle döndü. Günlerdir süren orman yangınları, müdahalenin de gecikmesiyle birlikte yerleşim yerlerine sıçradı; çok sayıda ev ve sanayi...
- “Sağlıkta dönüşüm” adı altında gerçekleştirilen saldırı politikalarının sonucu olarak sağlıkta özelleştirmenin önü alabildiğine açıldı. Zamanla kamu hastanelerinde verilen sağlık hizmeti niteliksiz ve yetersiz hale getirildi. Böylelikle iktidarın...
- 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 25 yıl geçti. Marmara depremi bu toprakların gördüğü en büyük felaketlerden biriydi. Deprem kuşağında olduğu bilinen Türkiye’de egemenler yine emekçilerin canını hiçe saymıştı. ‘99 depremine kadar irili...
- UİD-DER, 15-16 Haziran Genel Direnişinin 54. yılında adına yaraşır bir anma gerçekleştirmişti. Ben de o salonu dolduran ve yüreği mücadele için atan işçilerle aynı heyecanı yaşamıştım. Etkinlik sonrasında her yaştan UİD-DER’li işçilerin sohbetlerini...
- Bursa’da Gemlik Gübre Sanayi A.Ş’de çalışan 6 işçi DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atıldı. Lastik-İş Sendikası, işverenin işçilerin sendikalı çalışma hakkına saldırarak işçi atmasını ve içeride baskıyı arttırmasını...
- Polonez işçileri Çatalca’da sürdürdükleri direnişlerinin 28. gününde şirketin Ataşehir’deki Genel Müdürlüğü önünde düzenledikleri eylemle taleplerini bir kez daha haykırdılar.
- Bizim için bu filmin bir anlamı da filmi göçmen bir işçi arkadaşımızla beraber izlememiz oldu. Arkadaşımız filmde yalın bir dille anlatılan gerçeklerin benzerlerini yaşadığını aktardı. Filmdeki bir sahne önemliydi. Filmin ana karakterlerinden biri...
- Zafer Açıkgözoğlu, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinde taşeron olarak çalışan 26 yaşında gencecik bir işçiydi. Henüz 1 aylık işçi olduğu hastanede altyapı eksikliği yüzünden patlayan kanalizasyonda temizlik yapması istendi. İtiraz...