Buradasınız
Yaşanmaya Değer Bir Hayatımız Olsun Diye

2018’de, 10 Eylül Dünya İntiharı Engelleme Günü vesileyle gazeteler, televizyonlar şöyle haberler yapmışlardı: “Dünya Sağlık Örgütü, dünyada her 40 saniyede bir intiharın, her 3 saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiğini, son 45 yılda intiharların yüzde 60 civarında arttığını ve intiharın tüm dünyada en yaygın ilk 10 ölüm nedeni arasında yer aldığını bildirmektedir. Başka bir deyişle dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişi intihar sonucu ölmektedir. 2020 yılında intihara bağlı ölümlerin yüzde 50 artacağı ve intihar sonucu ölenlerin sayısının yılda 1 milyon 530 bin olacağı tahmin edilmektedir.” Aynı araştırmanın sonuçlarına göre “ülkemizde intihar oranları son 40 yılda yüzde 50 artış göstermiştir ve bu oran giderek artmaktadır.”
Ne acı ki 2020’nin daha ilk günlerinde gencecik insanlar intihar istatistiklerine eklenmeye başlandı. Kocaeli gibi bir sanayi kentinde 38 yaşında bir genç, iş bulmak umuduyla kapı kapı dolaştı, umutları tükenince ölümü “seçti.” Geride 7 yaşında bir kız çocuğu ve bir eş bırakarak… Ondan sadece birkaç gün önce üniversite öğrencisi genç bir kadın, Sibel Ünli, yaşamına son verdi. Dileğinin iş bulmak olduğunu, yemek kartında 1 lirası olduğunu, gidecek bir yeri ve yaşanmaya değer bir hayatı olmadığını tüm dünyaya haykırarak…
Sibel’in ölümünün ardından üniversite arkadaşları Sibel’i eylemlerle andılar. Sibel’in ve daha nice öğrencinin yoksulluk çektiğini, işçi ve emekçi çocukları olarak hem çalışıp hem okumak zorunda olduklarını, yemek haklarının ellerinden alınmasına izin vermeyeceklerini haykırdılar. Yandaş medya ise durmadan tekrarlıyordu: Sibel epilepsi hastasıymış. Zaten dışlanıyormuş. İntiharının nedeni yoksulluk değil “majör depresyon”muş. Ailesi “çok şükür her şeyimiz var, ayda 10 bin lira gelirimiz var” diyormuş. Eylemlerin nedeni devleti kötülemekmiş…
Fildişi kulelerinde yaşayan bu yandaş medya sözcülerinin amacı neydi? İnsanlarda “Sibel bugün olmasa yarın intihar edecekti” duygusu yaratmak! İntiharı Sibel’in sorunu, Sibel’in seçimi olarak göstermek! Yoksul işçi ve emekçilerin, gençlerin, öğrencilerin İstanbul Üniversitesinin yemek hakkını gasp etmesine, zamlara, işsizliğe tepki göstermesinin önüne geçmek! Hedef şaşırtmak, bu düzenin gencecik insanları intihara sürüklediği gerçeğini gizlemek, sorumluluğu üzerlerinden atmak! Tam da bu nedenle her intihar vakasında aynı yalan tekrarlanıyor: Psikolojikmiş!
O halde soralım; insanların ve özellikle gençlerin psikolojisi durup dururken mi bozuluyor? İntihar düşüncesi, her şey güllük gülistanlıkken mi insanların aklına düşüyor? Sibel gencecik yaşında neden yaşanmaya değer bir hayatı olmadığını düşünecek hale gelmişti? Neden “majör depresyon” yaşıyordu? Neden tedavi edilemiyordu? Sibel 7 çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğuyken ve kendisi dışında üniversite okuyan kardeşi de varken, ailenin ayda 10 bin lira geliri olması neye yeter? 9 kişilik bir ailenin 10 bin lira geliri olması o ailenin yoksul olmadığı anlamına gelir mi? Depresyona giren ve intihar eden gençlerin sayısı neden her geçen gün artıyor?
Eğitim paralı ve pahalı. Oysa eğitim tümüyle parasız olmalı ve öğrencilerin her türlü ihtiyacını devlet karşılamalıdır, ama böyle değil. Öğrenciler okuyabilmek ve geçinebilmek için çalışmak zorunda ama iş yok. İndirimli yemek binlerce üniversite öğrencisinin karnını doyurabilmek için tek seçeneği. Sibel’in de öyleydi. İnsani değerlerin, dayanışmanın, paylaşmanın yerini rekabet ve bencilliğin alması can yakıyor. Sibel’in de canı yanıyordu. Aç kaldığı için, iş bulamadığı için, şu koca dünyada her şey parayla, dış görünüşle ölçüldüğü için insanlar mutsuz ve umutsuz. Sibel de mutsuzdu! Sibeller mutsuz çünkü kapitalizm gerçekten de onlara yaşanmaya değer bir hayat vermiyor! “Psikolojik” denilen şey işte tam da bu nedenle toplumsaldır.
Gerçekler ortada! Kapitalizm sömürü, güvensizlik, yalnızlık, yabancılaşma, değersizleşme, gelecek kaygısı, eşitsizlik, sefalet, işsizlik, yoksulluk, açlık, şiddet ve savaş demektir. Ne yana baksak kapitalizmin yarattığı sorunları görüyoruz. Çıkışsızlık ve umutsuzluk insanın ruhsal bütünlüğünü bozuyor. İnsanları ve toplumu “majör depresyona” sürükleyen, delirten kapitalizmdir. Lübnanlı gençlerin meydanlarda “Kahrolsun Anksiyete, Kahrolsun Kapitalizm!” haykırışları gençliğin ve insanlığın iyileşmesi için kapitalizmin yıkılması gerektiğine işaret ediyor.
Metal Fabrikalarına Grev İlanı Asıldı!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
Son Eklenenler
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) şirketleri İZDOĞA, İZBETON, İZULAŞ ve 185 İZSU çağrı merkezinde işten atılan 368 Belediye-İş Sendikası üyesi işçi, işlerine geri alınma talebiyle mücadele ediyor. İşten atılan işçiler arasında 1,5 senelik genç...
- İranlı sınıf kardeşlerimiz, Sizlere Türkiye’den yazıyoruz. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi işçiler olarak sizleri en içten duygularımızla selamlıyoruz. On yıllardır Filistin halkına yönelik zulmünü sürdüren İsrail, bugün ABD’...
- 11 Temmuzda Brezilya’nın birçok kentinde on binler, emek karşıtı politikaları ve saldırgan uygulamalarıyla tanınan eski başkan Bolsonaro’nun yargılanma sürecine müdahale ettiği gerekçesiyle Trump’ı protesto etti. Kenya’da geçtiğimiz yıl vergi...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...