Buradasınız
Zenginlerin Sefahati Milyonların Sefaleti Üzerinde Yükseliyor
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Kapitalist sömürü düzeni, bir yanda küçük bir azınlık için muazzam bir zenginlik ve ihtişam, öte yanda milyarlarca insan için korkunç bir sefalet üretiyor. Zenginlik, işçilerin sömürülmesi ve emeklerine el konulması sayesinde birikiyor. Kapitalist sınıf denen patronlar, toplumda küçük bir azınlığı oluşturuyor; zenginliği elinde tutan bu küçük azınlık, lüks içerisinde şaşaalı bir hayat sürdürüyor. Yeryüzünün en nadide yerlerini işgal eden dev malikâneler, saraylardan dönüştürülmüş otellerin kral daireleri, yüz milyonlar değerinde lüks arabalar, yüz binlerce lira değerinde kol saatleri, mücevherler, elbiseler ve etraflarında onlarca hizmetli… Bir işçi ailesinin 40-50 yıl çalışıp hiçbir şey yemeden biriktireceği paranın toplamından daha yüksek değerdeki kolyeleri ya da saatleri üzerlerinde taşıyan beyefendiler ve de hanımefendiler. Çalışan ve üreten işçiler, har vurup harman savuran ise bu asalaklar. Üstelik bu utanmazlar, hiçbir şey üretmeden her şeye sahip oldukları yetmezmiş gibi bir de işçilere tepeden bakıyor ve küçümsüyorlar.
En tepede asalaklar, aşağıda ise bizler varız. Hayatının çoğunu işyerlerinde tüketen, iş kazalarında, meslek hastalıklarında can veren, sakat kalan, uzun ve ağır çalışma koşullarında ömrü törpülenenler. İşçiler, işsizler, karıncalar gibi çalıştığı halde çocuklarını doyurmanın, ay sonunu getirmenin, faturalarını ödemenin derdiyle boğuşanlar. Bir lokantanın yanından, kasabın önünden yutkunarak geçenler. Bizi kendimize anlatmaya hacet yok. Biz kendimizi, nasıl çalıştığımızı ve nasıl yaşadığımızı, yani hangi tarafta olduğumuzu biliriz. Yoksulluğu da, haksızlığı da biz yaşıyoruz.
Bu düzen, patronların düzenidir. Onların düzeni adaletsizdir. Ne onlar böylesine bir zenginliği hak ediyor; ne de alın teriyle ekmeğini kazanmaya çalışanlar bu sefaleti. Peki, bu kadar eşitsiz, bu kadar adaletsiz bir düzen nasıl ayakta duruyor? Neden birleşip, onların düzenlerini başlarına yıkamıyoruz?
Çünkü onlar, çoğumuzu kandırmayı başarıyorlar. “Hepimiz eşitiz, herkesin zengin olmaya hakkı vardır” diyorlar. Küçük bir işyeriyle başlayıp, büyüyüp zenginleşen kapitalistlerin öykülerini anlatıyorlar bize. “Siz de yapabilirsiniz” mesajını kafamıza işliyorlar. Bizlere, sınıf atlama, zengin olma hayalleri kurduruyorlar. Piyangoları, loto kuponlarını yani sahte umutları tutuşturuyorlar ellerimize. Çok çalıştıklarını ve böylece çok kazanıp zengin olduklarını anlatıyorlar utanmazca ve yüzsüzce.
Toplumda korkunç bir eşitsizlik varken, zengin ile yoksul arasında bu derece korkunç bir uçurum varken herkesin yasaların karşısında “eşit” olması ne anlama gelir? Bu “eşitlik” laftadır. Milyar dolarlara hükmeden bir kapitalistin karşısında bir işçinin kâğıt üzerinde sözümona patron olma hakkının olması hiçbir şey ifade etmez. 40 kiloluk tüy siklet bir boksörle, 120 kiloluk ağır siklet bir boksörü aynı ringe çıkartıp “ikiniz de eşitsiniz, ikinize de aynı kuralları uygulayacağız” denseydi ne olurdu?
Biz sömürünün son bulmasından söz ediyoruz, onlar “eşitiz” diyerek işçilerin sömürülmesinin üzerini kapatmaya çalışıyorlar. Patronların elindeki zenginliğin kaynağı işçilerin ödenmeyen emeğidir. Sermaye denen şey işçilerin birikmiş emeğidir. Ama ne yazık ki bu emeğin patronların değil işçilerin emeği olduğunu pek çok işçi bilmiyor. Çünkü patronlar, işçiler bu gerçeği bilmesin diye ellerinden geleni yapıyorlar.Bir yandan “kendi işini kurmanın” ve “köşeyi dönmenin” hayalini kurduruyorlar işçilere, öte yandan itaatkâr ve kanaatkâr olmamızı tembih ediyorlar. Ama hepsinden önemlisi her koyunun kendi bacağından asıldığına, her bireyin hayatının değişmesinin şahsi çabasına bağlı olduğuna inandırıyorlar bizi. İşçileri, birleşmekten ve kurtuluşlarını hep birlikte gerçekleştirmekten uzak tutacak ne kadar yanlış fikir varsa zihnimize işlemeye çalışıyorlar.
Peki kardeşler, açlığa ve sefalete razı mı geleceğiz? İşten atılmaya, işsiz kalmaya eyvallah mı diyeceğiz? Düşük ücretler için patronlara şükür mü etmeliyiz? Bunca eşitsizliğe, sömürüye, adaletsizliğe boyun mu eğeceğiz? Biz, onların ihtişamlı hayatlarına özenmiyoruz. Bu adaletsiz düzenden nefret ediyoruz. Zihnimizi onların yalanlarından kurtarmalı ve birleşmeliyiz. Bu düzende tek başımıza kaldığımızda haksızlıklar karşısında çaresizliğe mahkûmuz. Ama birleşirsek güçlüyüz, örgütlüysek her şeyiz!
Tersanede Basın Açıklaması
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
Son Eklenenler
- Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde sefalet zammına karşı direnişe geçen tekstil işçilerinin mücadelesi yasaklarla, baskı ve saldırılarla engellenmeye çalışılıyor. 14 Şubat günü, tüm saldırılara rağmen direnişlerini sürdüren Başpınar...
- Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri (ADSM), Ağız ve Diş Sağlığı Hastaneleri (ADSH) ve devlet hastanelerinde çalışan diş hekimleri ve sağlık çalışanları “Yüksek MHRS sayıları, kısıtlı süreler, eksik istihdam, sağlıksız ve güvenli olmayan birimler, düşük...
- Türkiye’de yasalarda her işçinin özgürce sendikaya üye olabileceği yazıyor. Ama resmi istatistiklere göre çalışanların yüzde 85’inden fazlası sendikasız. Sendikalı çalışmak yasal olmasına ve ücret, ikramiye, sosyal haklar bakımından avantajlar...
- Çok açık ki iktidarın “Aile Yılı” ilan etmesi aileler refaha kavuşsun diye değil, sermayenin ve iktidarın çıkarları içindir. İşçi aileleri için daha büyük yoksulluk, daha kötü çalışma koşulları, acı ve gözyaşı, hatta ölüm getireceği sır değildir.
- Almanya'da Ocak ayı boyunca Berlin, Münih, Hanover, Hamburg ve Nünberg gibi büyük kentlerde hükümetin aşırı sağ ve ırkçı politikalarına karşı çok sayıda sendikanın, göçmen topluluklarının ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla büyük çaplı...
- Gebze Plastikçiler OSB'de bulunan Chinatool Otomotiv’de grevin 4. gününde, Kocaeli Çayırova'daki Green Transfo Energy'de ise grevin 51. gününde anlaşma sağlandı.
- İzmir Gaziemir’deki Ege Serbest Bölgede bulunan Digel Tekstil’de işçiler, düşük ücret zammına tepki gösterdiler ve hakları için sendikalı oldular. Ancak Digel Tekstil patronları işçilerin zam talebini duymazlıktan geldi, sendika haklarını yok saydı...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarında çalışan işçiler, 10 Şubatta özelleştirmeye karşı Ankara’ya yürüyüş başlatmışlardı. 13 Şubatta Hazine ve Maliye Bakanlığı...
- 13 Şubat 2024’te Erzincan İliç’te SSR Mining ve ortağı Çalık Grubunun tarafından işletilen Çöpler Altın Madeninde siyanürlü toprak kaymış, 9 işçi toprak altında kalmış, cenazelerine aylarca ulaşılamamıştı.
- Antep'te direnişlerin yaygınlaşması, işçilerin ortak eylemler yapması, birlik içinde hareket etmeye yönelmesi ve pek çok örnekte mücadelelerini başarıya ulaştırmaya başlaması üzerine patronlar baskılarını arttırdı. Gaziantep Valiliği ise 13 Şubatta...
- Soma, Ermenek, Amasra, İliç madenci katliamları, Çorlu tren katliamı, Elazığ, İzmir, 6 Şubat depremleri, orman yangınları ve sel felaketleri, Hendek havai fişek fabrikası ve Balıkesir mühimmat fabrikası patlamaları, yüzlerce iş cinayeti ve son...
- Yeni yılın ilk günlerinde MÜSİAD toplantısında konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek patronlara “biz sizin daha çok para kazanmanızı istiyoruz” dedi. Patronlar tarafından alkışlanan Bakan, tam da bunu yapıyor, patronların kazanması için...
- Cep telefonu hayatımıza gireli yaklaşık 30 yıl, akıllı telefonun hayatımıza girmesi ve jet hızıyla yayılması ise 10-15 yıl oldu. Bu nedenle akıllı cep telefonumuz 1 saat kapalı kalsa kendimizi adeta nefessiz kalmış hissediyoruz.