Buradasınız
Arjantin’de Brukman İşçileri Hem Üretip Hem Yönettiler
Sarıgazi’den bir işçi
İşçilerin ağır koşullarda çalıştığı, ücretlerini zamanında ve düzenli alamadığı bir tekstil fabrikası düşünün. Sonra bir gün patronun, kriz nedeniyle işçilerin birikmiş alacaklarını ödemeden kaçıp gittiğini ve işçilerin hiçbir haklarını alamadan ortada kaldıklarını düşünün. Buraya kadar “evet” dediğinizi duyar gibiyim. Genelde bu hikâyenin sonunda da, ya işçilerin hiçbir haklarını alamadan yeniden iş arama derdine düştüğünü ya da yıllarca mahkemelerde uğraşıp alacaklarını taksit taksit alabildiklerini biliriz. Peki, bu hikâye her zaman böyle mi bitmiştir sizce? Başka bir son olamaz mı? Evet arkadaşlar, Arjantin’de bu sorunu yaşayan işçi kardeşlerimiz başka bir şey yapmış ve bu 5 yıllık mücadelelerini, bir yönetmen gün be gün çekip belgesel halinde getirmiş.
Sarıgazi temsilciliğimizde 21 Mayıs Cumartesi akşamı hep beraber “Brukman Kadınları” isimli belgeseli izledik. Arjantin’de 2001 krizinde, Brukman isimli fabrikanın patronu bölgedeki diğer pek çok patron gibi borçlarıyla beraber fabrikayı bırakıp yurt dışına kaçar. İşçiler sabah işe geldiklerinde durumu öğrenirler. Başta ne yapacaklarını bilemeden, içerideki makinelerin başına bir şey gelmesin diye beklerler. Patronun gelip kendilerine maaşları, tazminatları ve tüm alacaklarını ödeyeceklerini beklerler saf bir ümitle. Gelmediklerini görünce de fabrikada üretimi başlatırlar. Hâlâ patronlarının gelmesini beklemektedirler. Fakat bu arada bir takım elbisenin maliyetini ve firmaya satıştan sonra ne kadar kâr bıraktığını öğrenirler. Patronun kendileri üzerinden ne kadar kâr ettiğini fark ettiklerinde bu fabrikayı işletmeye karar verirler. İşçiler üretirler, satarlar, muhasebe kayıtlarını tutarlar, firmanın borçlarını öder ve kalan parayı aralarında eşit miktarda paylaşırlar. Fabrikayla ilgili her kararı ortak olarak alırlar. Çoğunu kadın işçilerin oluşturduğu fabrikada, işçilerin kimi orta yaşlı, kimi hayatında ilk kez çalışıyor, kiminin minicik çocuğu var, kimi Brukman’da çalışmaya başlamadan önce hayatında yemek, ütü ve çocuklarından başka bir şey olmadığını söylüyor.
Ve iki ay sonra fabrikanın borçları bitince patron, borçlarıyla beraber bırakıp kaçtığı fabrikayı geri almaya ve işçileri hiçbir hak vermeden kapının önüne koymaya çalışır. İşçiler, “bu makinelere yıllarını veren bizleriz, her şeyi üreten bizleriz ve bizim olanı bırakmayacağız” diyerek mücadeleye başlarlar. 5 yıl boyunca mücadeleleri devam eder Brukman kadınlarının. Bu süreçte polisle çatışmalar yaşarlar ama mahalledeki komşuları, emekten yana partiler, işçi örgütleri Brukman işçilerini yalnız bırakmazlar. Hep birlikte “Brukman işçilerin malıdır, bunu beğenmeyen cehenneme gitsin” diye slogan atarlar fabrikanın önünde. Her seferinde sil baştan başlasalar da yılmazlar Brukman işçileri. Polis dikiş makinelerini parçalar, onlar tamir edip devam ederler, gözaltına alınırlar ama çıkınca devam ederler üretime. Müşteriler dürüst ve güvenilir oldukları için çok memnundurlar fabrikanın yeni sahiplerinden. Fabrikaya yeni onlarca işçi alırlar siparişlerin artmasıyla. Bu işçiler de kârdan paylarına düşeni alırlar tabii.
Brukman işçilerinden bir kadın bir gün mahallesinden fabrikasına giderken çevrede terk edilmiş fabrikaları görür, fabrikaların çalıştığı zamanları hatırlar ve şöyle der: “Ülkeleri patronlar değil biz işçiler yönetseydik bu kadar fabrika böyle ıssız kalmazdı!”
Ben bu belgeseli izlediğimde çok duygulandım. Brukman Kadınları ekmeklerine, onurlarına, fabrikalarına sahip çıkmışlar ve üreten işçilerin aslında bu fabrikaları yönetebileceklerini de göstermişler. Kendi dünyamıza kapanıp kaldığımızda, başka bir yolun olabileceğini düşünmüyoruz. Ama yaşadığımız dünyayı sorgularsak eğer, patronların bize reva gördükleri hayatı hak etmediğimizi fark ederiz. Dünya işçi sınıfının tarihine baktığımızda, aslında Brukman işçilerinin yaptıklarını bizlerin de yapmasının mümkün olabildiğini görürüz. İşte UİD-DER böylesi şeylerin öğrenildiği bir mücadele okuludur. Bu mücadele okulunda bu hafta şunu bir kez daha öğrendik: ÜRETEN BİZİZ, YÖNETEN DE BİZ OLACAĞIZ!
- “Yüzücüler” Filmi: İnsanlığın Göç Yollarındaki Yaşam Mücadelesi
- Üzgünüz Size Ulaşamadık!
- Umutsuzluk içinde “Umut”
- Sahte umudun umutsuzluğu
- Umutla gerçek arasındaki fark
- Cabbar’ın ümitsiz umudu
- “Umut fakirin ekmeğidir” derler
- Yılmaz Güney’in UMUT filminden
- Dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını!
- “Gazap Üzümleri” Film Gösterimi
Son Eklenenler
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...
- 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler,...
- Sonradan görme bir burjuva olan Turkuaz Tekstilin sahibi Nihat Zeybekçi, asgari ücreti vatan-millet-Sakarya’ya bağlamak için cambazlık yapıyor. Asgari ücret 660 dolara karşılık geliyormuş. 2003’te asgari ücret 100 dolar ediyormuş. Bunlar yanıltıcı...
- Teksif Sendikasında örgütlenen İzmir/Gaziemir’de Digel Tekstil, İstanbul/Tuzla’da TKİS Blinds ve Kayseri’de Almer Tekstil işçileri, patronların sendika düşmanlığına ve işten atma saldırısına karşı mücadele ediyor. İBB’ye bağlı Beltur işçileri, 20...
- Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezinde bulunan Grand Kartal Otel’de 21 Ocakta gece saatlerinde meydana gelen yangında 79 kişi hayatını kaybederken onlarca kişi yaralandı. Yapılan açıklamalara göre yangın sırasında otelde kayıtlı 238 kişi bulunmaktaydı...
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...