Buradasınız
Azıcık Delikanlı Ol!
Sefaköy’den bir işçi
Bir zamanlar “delikanlı olmak” diye bir kavram vardı. “Delikanlılık”, kanı deli akmayı, yani isyankârlığı, yerinde duramamayı, her şeyi kabullenmemeyi, boyun eğmemeyi, sözünün eri olmayı, dürüst olmayı anlatır. Şimdiki gençlerin çoğunda delikanlılıktan eser kalmamış!
Özellikle son dönemde gençlerle fazlaca haşır neşir oldum; şöyle bir içimi dökeyim dedim. Kapitalist çürümenin toplumu her düzeyde kirlettiğini teorik olarak bilmek yine de anlamama yetmemiş galiba. Anlamak ne kelime, deli oluyorum onların bu halini gördükçe! En basitinden otobüste falan bunların aralarındaki düzeysiz muhabbetleri duyunca midem kalkıyor. Yüzümün ekşiyip buruşmasına engel olamıyorum gerçekten.
Bu yeni model gençlik bir acayip… Hangisinden başlasam ki! Asıl bunların o muhterem analarından-babalarından başlamak lazım ama…
Şimdikiler söz vermiyorlar. Çünkü “pek dürüstler!” Sözlerini tutamazlarsa yalancı durumuna düşmekten “çekiniyorlarmış”. Benim içim fesat galiba, adamlar ne kadar hassas! Mesele şöyle geçiyor örneğin:
Ben: Ayın 9’unda UPS direnişçilerini ziyarete gideceğiz. Biliyorsun işçi dayanışması önemli. Ne kadar çok kişi gidersek o kadar iyi. Sen de gelsene.
“O”: Ne zaman demiştin? (Zaman kazanmak için soruyor bu soruyu aslında!)
Ben: İki hafta sonra cumartesi, ayın 9’u oluyor. (İşim var derse hayatta inanmam, bizim toplum 2 hafta önceden program yapmaz çünkü!)
“O”: Hımm, şimdiden bir şey demeyeyim, o gün ne işim olur bilmiyorum. (Hadi ordan!)
Ben: O güne program yaptın mı yapmadın mı? (Çok uzadı bu davet faslı.)
“O”: Yok yapmadım daha.
Ben: E tamam işte, şimdi yapmış olacaksın. Sonradan çıkan işleri de ayrı zamanlara koyacaksın. Bunu da ben mi ayarlayayım! (Nezaket de bir yere kadar!)
“O”: Senden kurtuluş yok. Tamam ama söz vermeyeyim, gelmeye çalışırım. (…)
İşte bu lafı duydunuz mu bilin ki o adam o randevuya gelmez. Zaten arıza çıkaracağı baştan belli. İşçi mücadelesine “duyarlı”, genç bir öğrenciye yakışır mı, demeyin. O istisna değil, yalnızca benim konuyu anlatabilmem için kullandığım örneklerden biri. Bu söz vermeme modasını kim çıkardıysa… Söz ver arkadaş! İnsan neden söz vermez? Bence ya gönlü yoktur ya da kendine güvensiz, tembel, sümsüğün tekidir! Kuşak farkı yok, bunların babaları da böyle.
Politikaya duyarlıyım diyenden daha bir korkar oldum. Bir yandan yıllarca mücadele etmiş işçilerden duymadığınız kadar kocaman laflar ederler; öte yandan örgütlülükten fellik fellik kaçarlar. Kanlarının deli akmadığını, uyuşukluğun, sümsüklüğün ruhlarına işlediğini üzülerek görüyoruz. Mücadeleci işçilerin hazırladıkları tiyatroya çağırıldıklarında, gidilecek yerin çok uzak olması bile gelmemeleri için bahane olabiliyor. Yerlerinden kalkmaya mecalleri yok ama dil papuç gibi.
Ciddiyetsizlik, gevşeklik, plansızlık, amaçsızlık, bencillik, bönlük… Genel tablo budur. Gülmeye eğlenmeye, “geyik muhabbeti”ne gelince koşa koşa gelen, fedakârlık gerekti miydi “önemli işi çıkan” kişilikler üretiyor bugünkü düzen. Bu kadar mı çürüdü toplum? İnsan çileden çıkıyor!
Gençliğin politikaya ilgisiz çoğunluğunun hali daha da içler acısı. Üniversite çağındaki gençlerin çoğuna “idealiniz nedir?” diye sorduğunuzda; “kariyer yapmak” yanıtını alıyorsunuz. Üstelik bunu öylesine normal bir şeymiş gibi söylüyorlar ki! Gençlik, gerçeklik algısından uzaklaştırılmış, bilinçleri dumura uğratılmış bir vaziyette. Çok da uzun olmayan yıllar önce, kariyer hırsları-hayalleri taşıyan biri bunu kolayca ifade edemezdi. Okununca adam olunacağı varsayılırdı en fazla. Daha vasıflı bir işgücüne sahip olmak ve iş bulmanın daha kolay olmasıydı yaygın dert. Burjuvazinin üst katmanlarından gelenler üniversitelerde “kariyer günleri” düzenlerdi. Normal öğrenciler de bunları “züppe” ya da “yavşak” diyerek hak ettikleri biçimde tanımlardı.
“Yükselme” arzusunun arkadaşıyla rekabet etmek olduğunu, yükselmenin ancak başkalarının üzerine basarak olabildiğini en ahmak kişi bile bilirdi. Başkalarının üzerinde yükselmeyi hayal etmek tek kelimeyle ahlâksızca idi adam olan için. “Yukarı mahallenin” ışıltısından gözleri kamaşan hatta körleşen şimdiki gençler ise bu ahlâksızlığı normal sayıyor ve kariyer yaparak kendilerine sözde daha iyi bir hayat kurabileceğini sanıyor. Okumuş nüfusun işsizlik oranı arttıkça demek ki sistem daha fazla hayal pompalıyor. İnsanlar arası rekabetten türeyen ahlâksızlık ise “yükselen değer” haline getiriliyor.
“İnsanların genetik yapısı mı değişti? Gençlerin kanı deli akmıyor mu artık? Gençlik bu kadar sümsük olabilir mi?” diye sormadan edemiyor insan. Ailesinden izinsiz dışarı adım atamayan, kavga etmeyi bile bilmeyen, öğretilenleri sorgusuz sualsiz kabullenen bir gençlik yarattılar. Şimdiki gençlerle sohbet ettikçe şaşırmadan edemiyor insan. Âşık olmayı bile bilmeyen sümsükler topluluğu! İlişkilerini bile küçük hesaplar üzerine kuruyorlar.
İşte bugünkü düzenin yarattığı gençlik böylesi bir zavallılar topluluğu! Muhterem analarına ve babalarına da bir iki laf etmek gerekiyor. Politikaya bulaşmasın da ne bok olursa olsun diyorlar ya… Hele de kendi annem. Geçenlerde bana ağlayarak diyor ki, “abin esrar içiyormuş, nişanlısı da ondan ayrıldı.” Ben şu cevabı verdim: Eee ne güzel işte. Politikaya bulaşmasından korkmuyor muydunuz? Bak politikayla, mücadeleyle hiç ilgisi yok. Bugün cigara içiyor, yarın eroin kullanmaya başlar, bir gün de yüksek dozdan ölür. O zaman da sorarsın kim sebep oldu diye.
Evlatlarını kapitalist bataklığın içine fırlatan analara babalara “oh olsun size” diyesim geliyor ama demeyeceğim. Hadi delikanlılık bende kalsın. Diyeyim ki örgütü mücadeleye gelin, hayatınız kurtulsun.
Çok mu dışarıdan geldi laflarım. Gelsin kardeşim! Mükemmel değilim ama örgütlüyüm! Bu az gurur duyulacak, böbürlenilecek bir mesele değil. Mühim mesele. Siz de örgütlenin adam olun, örgütlenin ahlâklı olun, örgütlenin delikanlı olun!
Kapitalizmin Çocuklara Sunduğu Dünya
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Aralık ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1’in biraz üzerinde yükseldiği, yıllık enflasyonunsa azalarak yüzde 44 civarında gerçekleştiği açıklandı. Bu oranlara bakarak enflasyonun hız kestiğine, ücret zamlarının “beklenen enflasyona” göre belirlenip...
- 2025 yılı için asgari ücret zammı, TÜİK’in sahte rakamlarıyla açıklanan enflasyon oranının dahi altında kalan yüzde 30 olarak belirlendi. Patronlar da işçilere bu sefalet zammını dayatıyor. Şubat ayıyla beraber zamlı ücretlerin açıklanması sonrası...
- İş kazaları ve iş cinayetleri dur durak bilmiyor. Sermeyenin aç gözlülüğü işçileri yaşamından ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR Patlayıcı üretim tesisinde, 24 Aralık 2024’te gerçekleşen patlamada 11 işçi yaşamını yitirdi. Patlama sonrasında Balıkesir...
- Maraş ve Hatay başta olmak üzere 11 şehirde çok büyük yıkım yaratan, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti....
- Siyasi iktidarın ekonomi politikalarının hedefi belli: Ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmek, on milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin açlığa talim etmesi pahasına sermayeyi dizginsizce büyütmeye devam etmek. Soygunun, talanın...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...