Buradasınız
“Baş Başa Vermeyince Taş Yerinden Kalkmaz!”
Mersin’den bir işçi

Hangi güzel şey var ki tek başına yapılabilsin? Yarına kalacak, onlarca, yüzlerce yıl yaşayacak hangi umutlu şey var ki ortak çaba ve mücadele olmadan başarılabilsin? Bireysel kurtuluş düşüncesinin, bencilliğin, umursamazlığın kışkırtıldığı bugünün dünyasında, başka nasıl bir yol var ki biz emekçileri açlığın ve emperyalist savaşların pençesinden kurtarıp barışın ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bir dünyaya ulaştırabilsin?
Bilim, edebiyat, sanat ve dünyayı değiştirme mücadelesi, yüzyıllar ötesinden bugüne gelen, bugünden yarına taşınacak olan şeylerdir. Sınıfsız bir toplum kurulmasını sağlayacak olanlar “kahramanlar” değil, emekçi kitlelerdir, sınıfsal ve toplumsal örgütlenmelerdir. Emekçileri bireysel kurtuluşa ve örgütsüzlüğe özendiren patronlar sınıfı, işçi sınıfı ve emekçilerin yükseltecekleri mücadeleleri savuşturabilmek için, sahibi oldukları burjuva devletin bütün kurum ve kuruluşlarını harekete geçirirler. Çıkarlarını korumanın ve devam ettirmenin yegâne yolunun bu olduğunu tarihsel tecrübeleriyle bilirler. Bunu bildikleri içindir ki emekçi sınıfların örgütlerine karşı bitmez tükenmez bir savaş sürdürürler. Açlık, işsizlik, sömürü dünyanın bütün emekçilerinin son bulmasını istediği şeylerdir. Haklarımızı almak, onları korumak ve yarınlara bırakmak için el ele, omuz omuza bir mücadelenin gerektiği, yalnız başına girişilen hiçbir çabanın kazanımla sonuçlanamayacağı gün gibi açıktır. Çünkü atalarımızın dediği gibi “baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz.”
Patronlar ve onların devleti bütün kurum ve kuruluşlarıyla, işçi sınıfının mücadeleyle kazandığı tarihsel kazanımlara son otuz yıldır topyekûn, örgütlü bir saldırı başlatmıştır. 1980 askeri darbesiyle başlatılan bu saldırının parolasını en yalın haliyle gene bir patron olan Halit Narin ifade etmişti: “Şimdiye kadar işçiler güldü şimdi gülme sırası bizde.” 1980 öncesinde işçi sınıfı bolluk bereket içinde yaşamıyordu tabi ki. Ama 1960’lardan itibaren başlayan ve örgütlü bir biçimde daha da yükselen mücadeleyle birçok ekonomik ve sosyal hak kazanılmıştı. İşçiler bu kazanımların örgütlü bir mücadeleyle kazanıldığını, atalarımızın dediği gibi “yalnız taştan duvar olmayacağını” gittikçe daha iyi öğreniyorlardı. 1980 askeri faşist darbesi ardından gelen saldırılara yeterince mukavemet gösteremeyen işçi sınıfının hakları ellerinden bir bir alınmıştır. En önemlisi ve can alıcı olan da, bütün bu hakların örgütlü mücadeleyle kazanıldığı gerçeğinin işçi sınıfının genç kuşaklarına unutturulmuş olmasıdır. Ve o tarihten bugüne kadar “bireysellik”, “rekabet”, bencillik” gibi işçi sınıfının mücadelesine zarar veren kavramlar sınıfın genç üyelerinin beynine zerk edilmiştir, halen de edilmektedir.
Birleşerek üzerimize saldıran patronlar sınıfı ve sermaye hükümetleri, grevlerimizi yasaklıyor, sendikamızı kapatıyor, çalışma saatlerini fiilen uzatıp ücretlerimizi düşürüyor ve en kötüsü de kendi medyaları ve eğitim kurumları aracılığıyla “bireysel kurtuluş” ve “rekabeti” genç kuşaklara çıkar yol olarak yutturuyorlar. Gene geçmiş kuşakların “yalnız taştan duvar olmaz” sözünde olduğu gibi, bireysel kurtuluş çıkar yol olsaydı it gibi didişip birbirini yiyen patronlar, işçi sınıfının haklarını ortadan kaldırmak ve örgütlerini yok etmek için birleşmezlerdi.
Fakat işçi sınıfı tarihin en güzel sayfalarına en güzel sözleri yazacak, herkesin insanca çalışıp insanca yaşayacağı bir dünyayı kuracak şüphesiz. Nasıl ki dünyayı yaşanabilecek bir yere getirecek olan işçi sınıfının mücadelesi ise, bu mücadelede ona yol gösterecek olan onun örgütüdür. “Yani el el ile değirmen yel ile” bir anlama kavuşur.
Gelin, Bir Olalım!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Sevgili işçi kardeşlerim, Sermaye sınıfı, burjuvazi, sağıyla soluyla, iktidarıyla muhalefetiyle bir bütündür ve yoksul halka, işçi sınıfına düşmandır. Ancak bu utanmaz sınıf ve politikacıları, bizleri kandırmak için yapmadıklarını bırakmazlar....
- Türk Tabipleri Birliği (TTB), 25 Şubatta “Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün, Başka Bir Hekimlik Ortamı Mümkün!” diyerek İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüş başlattı. İstanbul Kadıköy’de bir basın açıklaması yaparak yürüyüşlerini başlatan hekimler,...
- İstanbul Beşiktaş Belediyesi ve Seyhan Belediyesi işçileri ücret gaspına karşı 24 Şubatta geciken ödemelerinin yapılması talebiyle iş bıraktı.
- Bugün ilaç yazdırmak için aile hekimime gittim. Ama onu hiç bu kadar üzgün görmemiştim. Normalde güler yüzlü, hastalarına iyi davranan, insani ilişkileri güçlü biriydi. Üzüntüsünün sebebini sorduğumda iç çekerek anlatmaya başladı: “Gerçekten çok...
- Patronlar sınıfının biz işçilere topyekûn savaş açtıkları çok açık şekilde ortadadır. Her fırsatta mikrofonu kapan patronlar ve siyasetçiler büyümekten, gelişmekten, enflasyonun kısa sürede sona ereceğinden bahsediyor. Ancak gerçekler bunun tam...
- İşçi eylemlerinde, grev ve direnişlerde çokça atılan bir slogan vardır: Hak Verilmez Alınır! Bu yalnızca bir slogan değil, işçi sınıfının mücadele tarihinin bir özeti gibidir. Geçmişten bugüne sendikal ve siyasal hakların mücadeleyle kazanıldığını,...
- UİD-DER, 6 ay boyunca haklarını almak için mücadele eden ve sonunda patrona geri adım attıran Polonez işçileri ile birlikte 23 Şubatta etkinlik düzenledi. Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleştirilen “Polonez İşçileri Diyor ki:...
- Hepsiburada’nın taşımacılık şirketi olan HepsiJET’in İstanbul Esenyurt’ta bulunan deposunda çalışan 4 kadın işçi 17 Şubatta depo önünde direnişe başladı. DİSK/Lastik-İş Sendikası, örgütlenme faaliyeti yürüttüğü İstanbul Esenyurt’ta bulunan Huhtamaki...
- İstanbul’da çeşitli sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in 17 Şubatta “çalışma hürriyetinin ihlali” ve “suç işlemeye tahrik” suçlamasıyla tutuklanmasını ve Antep’te çeşitli fabrikalardan...
- Dünyanın en yüksek sendikalılık oranına sahip ülkelerinden biri olan Finlandiya’da birçok sektörde sendikalar ve işverenler arasındaki toplu sözleşme süreci devam ediyor. Ücret artışları, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, sözleşme süreleri gibi...
- Güven kelimesi aslında ne kadar derin bir anlama sahiptir. Güven, bireyler arasındaki ilişkilerin sağlıklı ve sürdürülebilir olmasını sağlayan temel bir unsurdur. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, güven duygusu yaşamın vazgeçilmezidir....
- Mücadele örgütümüzün yayın organı İşçi Dayanışması’nın 201. sayısının arka kapağında yer alan “Suriyeliler Geri Dönecek mi?” yazısını ben de okudum. Yazıda, “Almanya’ya giden insanların ne kadarı kalıcı olarak Türkiye’ye geri döndü?” diye bir soru...
- Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında aralarında otel çalışanlarının ve çok sayıda çocuğun da olduğu, 78 kişi hayatını kaybetti. Sömestr tatili olduğu için ailelerin çocuklarıyla birlikte gittiği otelde toplu bir katliam yaşandı. Akabinde ortaya...