Buradasınız
Bir Ciğer Kaç Para Eder? Ya Ciğeri Beş Para Etmezler?
Gebze’den metal işçisi bir kadın
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Madende o günkü işleri bitmişti. Yanından ciğerleri patlarcasına öksürerek geçenlere bakarken düşündü. Bir ciğer kaç para ederdi? Sonra dalgın bir şekilde sigarasını yaktı madenci Ahmet. Sahi kaç arkadaşını kaybetmişti sinsice ciğerlerine işleyen kömür tozundan? Pnömokonyoz demişti doktorlar. Madenci hastalığıymış. Adını bile doğru dürüst söyleyemediği bu illetin insanları nasıl öldürdüğünü çok iyi biliyordu. Hava kapalıydı, boğulacak gibi oldu. Hatırladı yitip gidenlerin isimlerini o sıra. Bulancaklı Halil, Kürt Mehmet, Sarı Osman, Muallim Kamil ve daha niceleri… En çok da Sarı Osman’ı hatırlayınca sızladı içi. Bir sigara daha yakmak için elini paketine uzattı, uzattı ama nafile, hiç sigarası kalmamıştı. Buruşturup boş paketi atabildiği kadar uzağa fırlattı. Osman daha 35’ine bile basmamıştı bu illetten öldüğünde. Madene indiği ilk gün birlikte çalışmışlardı ve sonraki günlerde de hiç ayrılmamışlardı. Dün gibi hatırındaydı her şey. Uzun boylu, yakışıklı, altın saçlı bir delikanlıydı Osman. Kapkara kömür tozları bile saçlarının sarısını örtmeyi başaramazdı. Hep bir tutam parlardı illa ki. Bu yüzden Sarı lakabını takmışlardı ya Osman’a zaten. Kazma sallamakta da eline su dökemezdi kimse. Islık çalar, durmadan şarkılar söylerdi çalışırken. Sesi de o kadar güzel değildi hani, ama yerin dibinde bir ses olsun yeterdi. Bir ses, yaşadığını hatırlatan, tanıdık ve güven veren bir ses.
Osman gibi ciğerleri tüketerek ölmek mi daha acısız olurdu, yoksa madende bir göçük altında kalmak mı? Kafasındaki bu düşüncelerle eve doğru yürüdü Ahmet. Zaten bu ikisi dışında pek de seçeneği yok gibiydi. İçi mi kasvetliydi, hava mı onu kasvete sokmuştu emin olamadı. Ne âlemi vardı onca derdin arasında bunları da dert etmenin? Zaten ölüp gitmeyecek miydi o da diğerleri gibi. Madencinin fıtratında vardı, o kabullenmese ne çıkardı? Yol üzerindeki mahalle bakkalına uğradı, üç ekmek, bir paket kesme şeker bir de her zaman içtiği sigaradan aldı. Bakkal Hasan Emmiden deftere yazmasını isteyip, hayırlı işler dileyerek çıktı.
Eve vardığında akşam ezanı henüz okunmuştu. “Nerde kaldın? Çocuklar açlıktan telef oldu seni beklerken!” diye çıkıştı karısı Hatice. Sahi unutmuştu dalgınlıktan, evin babası gelmeden o sofraya oturulmazdı. Bu Hatice’nin de ne acayip huyları vardı böyle. Bir madencinin ne zaman eve geleceği, hatta eve gelip gelemeyeceği pek belli olmazdı çünkü. Kader… Sabah çıkıp bir daha dönmemek de vardı, sakat kalıp evden çıkamamak da. Aklından geçenleri söylemekten vazgeçti, elini yüzünü yıkayıp oturdu sessizce sofranın başına. Yemeğin ardından, çaylarını yeni evli komşuları Murat ve Zeynep ile birlikte kapı önünde içtiler. Murat da çalışmaya başlamıştı madende. Gençti, taşı sıksa suyunu çıkarırdı ya, o da yerin dibinden kömür çıkarmaya karar verdi. Ne yapsın başka çare mi vardı sanki? Ekmeğini taştan çıkaranların arasında o da aldı yerini. Murat heyecanla, “Ahmet abi, hep birlikte bu akşam bir belgesel izleyelim mi? Abi sen şimdi madenci adamın ne işi olur belgeselle diyeceksin. Bu bildiğin belgesellerden değil. Bizi anlatıyor. Hem de bu topraklardan bizim gibi madenci kardeşlerimiz kendilerini anlatıyorlar” dedi. Ahmet “madem böyle söylüyorsun, izleyelim bakalım” diye cevap verdi. Hatice “neymiş bu belgeselin adı Murat kardeş, söyle hele biz de bilelim. Siz madenciyseniz, biz de madenci eşleriyiz bugüne bugün” diye çıkışınca, Murat, belgeselin adının “Sarı Baret” olduğunu söyledi.
Hep birlikte soluksuz izlediler belgeseli. Birbirlerinden gözlerini kaçırmadan, birlikte ağlayarak, öfkelenerek izlediler. Ahmet bir ciğer kaç para eder bilmiyordu. Ama ciğeri beş para etmeyenlerin kimler olduğunu çok iyi biliyordu artık. Sabahtan beri yüreğine çöken kasvet bulutları dağılmış, onun yerine bir sınıfa ait olmanın verdiği güven duygusu yerleşmişti yüreğine. Bundan böyle kader, fıtrat diyenlere; “madencinin fıtratında boyun eğmek yok” diyecekti Ahmet. Bundan sonra mücadele etmek var!
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
Son Eklenenler
- 2025 yılı için asgari ücret zammı, TÜİK’in sahte rakamlarıyla açıklanan enflasyon oranının dahi altında kalan yüzde 30 olarak belirlendi. Patronlar da işçilere bu sefalet zammını dayatıyor. Şubat ayıyla beraber zamlı ücretlerin açıklanması sonrası...
- İş kazaları ve iş cinayetleri dur durak bilmiyor. Sermeyenin aç gözlülüğü işçileri yaşamından ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR Patlayıcı üretim tesisinde, 24 Aralık 2024’te gerçekleşen patlamada 11 işçi yaşamını yitirdi. Patlama sonrasında Balıkesir...
- Maraş ve Hatay başta olmak üzere 11 şehirde çok büyük yıkım yaratan, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti....
- Siyasi iktidarın ekonomi politikalarının hedefi belli: Ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmek, on milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin açlığa talim etmesi pahasına sermayeyi dizginsizce büyütmeye devam etmek. Soygunun, talanın...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...