Buradasınız
Böyle Gelmedi, Böyle de Gitmeyecek!

Mücadeleci işçiler, sendikalı olarak çalışmak, işyerindeki çalışma koşullarını iyileştirmek, ücretlerini arttırmak ve bununla yetinmeyip tüm kötülüklerin ve sıkıntıların kaynağı olan kapitalist sömürü düzenini ortadan kaldırmak için mücadele başlattıklarında zorluklarla karşılaşacaklarını bilirler. Ancak karşılaştıkları en büyük zorluk kendi çalışma arkadaşlarının ümitsizliğidir. İşçilerin önemli bir kısmı çalışma koşullarından, ücretlerinden, içinde yaşadıkları sömürü düzeninden bıksalar da durumun düzelebileceğine inanmazlar. Onları mücadeleye çekmeye çalışan arkadaşlarına sık sık şu sözleri söylerler: Böyle gelmiş, böyle gider! Oysa bu, patronlar sınıfının işçilere benimsetmeye çalıştığı büyük bir yalandır.
Şöyle bir etrafımıza baktığımızda bile hiçbir şeyin böyle gelip böyle gitmediğini görürüz. Daha güçlü ve örgütlü oldukları dönemlerde işçiler pek çok hak elde etmişlerdir. Örneğin kapitalist sömürü düzeni ilk ortaya çıktığında işçiler 16 saate kadar aralıksız çalışıyorlardı. İş kanunu denilen bir şey yoktu ve çalışma hayatında adeta orman kanunları geçerliydi. Çocuk işçilerin çalışmasını sınırlayan, kadın işçilerin çalışma koşullarını düzenleyen hiçbir yasa yoktu. 6 yaşındaki çocuklar bile öldüresiye çalıştırılıyor, kadın işçiler doğum yaptıklarının ertesi günü işe gitmeye zorlanıyorlardı. Belli bir yaşın üzerindeki işçiler, engelli insanlar işe alınmıyor, açlığa mahkûm ediliyorlardı. Sigorta ve emeklilik olmaması bir tarafa, işçilerin kendi aralarında oluşturdukları dayanışma fonları bile yasaklanıyordu. İşçilere her türlü bahane ile para cezaları uygulanıyordu.
İşçi sınıfı, bu durumun böyle sürüp gitmeyeceğini görerek pek çok ülkede zorlu mücadelelere girişti. 8 saatlik işgünü hakkı elde edildi. İş kanunları ortaya çıktı. Sigorta ve sendika hakkı elde edildi. Oy kullanma hakkı bile olmayan işçiler, mücadele ederek oy kullanma hakkını elde ettiler. Çocuk işçilerin belli bir yaştan önce çalıştırılmasını yasaklayan yasalar çıkartıldı. Kadın işçiler doğum ve emzirme izni hakkı kazandılar. Ağır ve tehlikeli işlerde gece vardiyasında çalıştırılmaları yasaklandı. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri zorunlu hale getirildi. Grev, sosyal güvence ve tazminat gibi haklar yasalara geçti.
İşçilerin kazanımları bununla da sınırlı kalmadı. 1917 yılında işçiler Rusya’da ayaklandılar ve zalimleri, sömürücüleri iktidardan devirdiler. Kendi iktidarlarını kurdular. İşçiler, on milyonlarca insanın ölümüne ve büyük bir yıkıma yol açan Birinci Dünya Savaşını durdurmayı başardılar. Kendileri üretip kendileri yönettiler. Tüm patronları başlarından def ettiler ve herkesi eşit ve kardeş gördüler. Dünyanın tüm patronlarını şaşkına uğrattılar. Dünyanın tüm işçilerine ise ilham verdiler. Dünyanın diğer ülkelerindeki işçiler, Rus işçi kardeşlerinin yolundan yürümeye karar verdiler ve büyük mücadeleler başlattılar. Bu durum, özellikle de Avrupa’daki patronları öyle korkuttu ki işçilerin mücadelesi karşısında geri adım attılar. İşçiler önemli haklar elde ettiler.
İşte bütün bu tarihsel gerçekler aslında her şeyin değiştiğini, hiçbir şeyin yerinde kalmadığını gösteriyor. Ama bu gerçeğin üzeri örtülüyor. İşçiler bugün yeterince örgütlü olmadıkları için, güç kaybettikleri için ümitsizliğe kapılıyorlar ve patronların yalanlarına kanıyorlar. “Birine kırk kere deli olduğunu söylersen deli olduğuna inanır” misali, patronlar işçilere sürekli aynı yalanları sıralıyorlar. Birleşemeyeceğimizi ve güçlü olamayacağımızı söylüyorlar. Böyle bir durumda işçiler, geçmişteki mücadelelerle kazanılmış haklarına bile sahip çıkamıyor, onları tek tek kaybediyorlar. İşçi sınıfı dağınık, örgütsüz ve güçsüz olduğunda hiçbir hak kalıcı olamıyor.
Elbette biz işçiler bir gün ne kadar güçlü bir sınıf olduğumuzun ve aslında her şeyi değiştirebilecek güçte olduğumuzun farkına varacağız. Ama bunun için birleşmeliyiz; UİD-DER işte bu yüzden var. İşçinin örgütü yoksa işçi sahipsiz ve tek başınadır. Tek başına olan işçi ise güçsüzdür. Örgütlü olup içine düştüğümüz ümitsizlik halinden çıkacağız. Bir araya geleceğiz, kapitalist sömürü düzenine mahkûm olmadığımızı, işçiler olmadan patronların bir hiç olduğunu ve sömürünün, işsizliğin, yoksulluğun savaşların olmadığı yeni bir dünyanın mümkün olduğunu göreceğiz.
Nitekim Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinde birleşen işçiler, hakları için mücadele ediyor ve haksızlıklara boyun eğmiyorlar. Patronların karşısına dikilen işçiler şunu demiş oluyorlar: Böyle gelmedi, böyle de gitmeyecek!
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/