Buradasınız
Bufer-Legrand İşçilerinden Mücadele ve Dayanışma Çağrısı
Legrand fabrikasında işten atılan ve direnişe çıkan iki kadın işçi, yaptıkları yazılı açıklamada işten atılma süreçlerini anlatıyorlar. İşten atılma gündeme geldiğinden beri işyeri temsilcileri, Gebze şube ve Birleşik Metal-İş merkeziyle irtibat içinde olduklarını anlatan işçiler, işyerinde sendikanın yetkisinin düşmesinin önüne geçtikleri halde sendikanın kendilerine sahip çıkmadığına dikkat çekiyorlar. Kendi olanaklarıyla direnişe geçen kadın işçiler, mücadele ve dayanışma çağrısı yaparken şunları dile getirdiler: “Sınıfımızın gücünün bilincinde olan bizler, sınıf dayanışması ruhunun her türlü zorluğun üstesinden geleceğine yürekten inanıyoruz. Tüm işçi arkadaşlarımızı, işçi ve emekçi dostu örgütleri, basını direnişimize destek vermeye çağırıyoruz.” Direnişçi işçiler 31 Mayısta saat 16.00’da fabrika önünde bir basın açıklaması yapacaklar. Derneğimiz UİD-DER her zaman direnişçi işçilerin yanındadır. Bu nedenle kadın işçilerin çağrısını aşağıda olduğu gibi yayınlıyor ve işçi sınıfından, emekten yana tüm güçleri sınıf dayanışmasını yükseltmeye çağırıyoruz.
İŞÇİLERE, BASINA, KAMUOYUNA, SENDİKALARA
Bizler Gebze’de kurulu olan Legrand fabrikasında çalışmakta iken, maksatlı bir şekilde işten atılan iki kadın işçiyiz. Bizler gerçekte sendikal faaliyette bulunduğumuz, yani işyerimizde sendikamızın üye sayısını artırma ve sendikal örgütlülüğümüzü güçlendirme çalışmasında bulunduğumuz için işten atıldık.
Bu işyerinde yaklaşık 15 yıldan beri Birleşik Metal-İş Sendikası örgütlüdür. Fakat yıllardan beri örgütlü olmasına rağmen, sendikamız bu işyerinde sürekli bir yetki sorunu yaşamaktaydı. Çünkü her toplu sözleşmeden sonra işten atmalar başlıyor ve işveren tehditle, baskıyla işçileri sendikadan istifa ettirmeye çalışıyordu. İşin garibi, sendika da bu duruma açıktan karşı çıkmıyor ve her seferinde sessiz kalmayı tercih ediyordu. Bu durumu gören işçilerin sendikaya güveni kalmıyor, direnme isteği kırılıyor ve işyerinde işini kaybetme korkusu hâkim oluyordu. Hatta işverenin baskısına rağmen sendikadan istifa etmemekte direnen biz iki kadın işçiye, bizzat sendika baş temsilcimiz “boşuna ortamı germeyin, siz şimdi istifa edin, ben sizleri sonradan gizlice üye yaparım” şeklinde öneride bulundu. Biz baş temsilcinin bu tutumuna rağmen sendikadan istifa etmemekte direnen ve bu nedenle de işverenin dikkatini üzerimize çeken işçileriz.
400 kişinin çalıştığı bu fabrikada bugüne dek her toplu sözleşmeden sonra işçiler sendikadan istifa ettirilmekte ve sendikalı üye sayısı 60’a, 70’e düşmektedir. Sendikamız da bu uygulamayı kıracak bir direniş göstermediği için, her toplu sözleşme dönemi çok sıkıntılı geçmekte ve eli rahat olan işveren işçilerin taleplerini istediği gibi geri çevirebilmektedir. Bu arada sendika baş temsilcisi de üye sayısının düşüklüğünü gerekçe göstererek, “ne yapalım üye sayımız az, direnemeyiz” deyip işi geçiştirmektedir.
Son toplu sözleşme öncesinde de, sendika baş temsilcisi gene biz işçileri toplamış ve işyerinde yeterli üyeye sahip olmadığımız için işverenin hazırlamış olduğu sözleşmeye imza atmak zorunda olduğumuzu söylemişti. Bunun üzerine bizler, işyerinde birlikte çalışmakta olduğumuz sendika üyesi olmayan arkadaşlarımızı da ikna ederek sendikaya üye yapmaya başladık. Bu çalışmalarımız oldukça etkili oldu ve 60 kişi civarında olan üye sayımız 220’ye çıktı. Ama buna rağmen, gene de iyi bir sözleşme yapılamadı. Sendikanın üç ay önce yaptığı üç yıl süreli toplu sözleşmede, 1999’dan önce işe girenlere ancak %3, 1999’dan sonra girenlere ise %5 zam alınabildi.
Bu son sözleşmenin bağıtlanmasından sonra, bu işyerinde gene aynı gelişmelerle yüz yüze geleceğimizi tahmin ediyorduk. Gene işten çıkarmalar ve sendikadan istifa ettirtme baskıları gündeme gelecekti. Tahminimizde yanılmadık. Fakat bu defa işverenin hışmına uğrayan ilk işçiler bizler olduk. Çünkü bir önceki dönemde sendikanın üye sayısını artırma çalışmalarında bizler aktif bir rol oynadığımız için fazla öne çıkmış ve işverenin gözüne batmıştık. Anlaşılan bizlerin bu durumu, hem işvereni hem de fazlaca sorun çıksın istemeyen ve etliye sütlüye karışmayan işyeri temsilcilerimizi çok rahatsız etmiş!
Nitekim 6 Mayıs günü beklediğimiz sonuçla yüzyüze geldik. Fabrikada ful üretim yapılır ve fazla mesailer devam ederken, sözde eleman fazlası var gerekçesiyle önce birimizin işine son verildiği bize bildirildi. İşveren vekili, bu arkadaşımızı yanına çağırarak işten çıkış belgesini zorla imzalatmak istedi. Arkadaşımız, işverenin bu eyleminin maksatlı ve haksız bir eylem olduğunu, bu nedenle çıkış belgesini imzalamayacağını söyledi ve üretim alanına dönmek istediğini bildirdi. Bunun üzerine, işverenin görevlendirdiği adamlar arkadaşımızın üzerine çullanıp ağzını kapattılar. Konuşmasını ve sesini duyurmasını engellemek için, onu saçından sürüyerek revire kapattılar ve kapıya da yedi nöbetçi diktiler. Bu duruma isyan eden arkadaşımız, sonunda işyeri sendika temsilcilerinden birine ulaşmayı başarabildi. Olan biteni bu temsilciye anlatarak yardım istedi. Arkadaşımızın tek istediği, 6 yıldır emek verdiği, ter akıttığı ve onca sene yan yana çalıştığı işçi arkadaşlarını görmek ve kendisine yapılan bu haksızlığı onların da öğrenmesini sağlamaktı.
Bu ilk saatlerde arkadaşımızın direnmesi ve sendikanın da araya girmesi sonucunda, arkadaşımızın işten çıkarılması işlemi durduruldu. Çıkışın durdurulduğunu, işyeri temsilcileri ve sendika şube yöneticileri arkadaşımıza ilettiler. İşten çıkarmak yerine şimdilik iki gün izinli sayıldığını bildirdiler. Arkadaşımız bu izin işine de itiraz etti ve işyerindeki sendikal çalışmada aktif olan diğer bir arkadaşımıza da iki gün ücretli izne çıkarıldığı bildirildi. Belli ki onun da çıkış işlemleri hazırlanıyordu. Aslında bütün bu izne çıkarmalar, işten atılacak olan biz iki kadın işçinin sessiz sedasız fabrikadan çekip gitmemizi sağlamak içindi. Böylece, içerde çalışan işçi arkadaşlarımızdan hiç birinin olaylar hakkında bir bilgisi olmayacak ve bize yapılan bu haksızlığı kimse bilmeyecekti! Bizlerin işten atılmasını kamufle etmeye çalışan işveren vekilleri, aynı gün alelacele bir liste yapmış ve 3 işçi arkadaşımızı daha göstermelik olarak izine çıkarmıştı. Ama daha sonra bu arkadaşlarımız işe geri döndü, biz ise dışarıda kaldık.
Şube yöneticileri ve işyeri temsilcileri “bu işi kesinlikle iki gün içinde çözeceğiz” diye söz verdikleri için bizler bu mecburi izinleri kabul etmek zorunda kalmıştık. İkinci günün bitiminde işbaşı yapmayı bekliyorduk. Fakat sendikacılarımızın yaptığı görüşme sonucunda, işverenin iznimizi altı gün daha uzattığını öğrendik. Şube yöneticileri bize bu süreçte de “bekleyin biz bu sorunu çözeceğiz, işler kontrol altında” dediler, biz de bekledik. Altı gün geçti, sabah fabrikaya işbaşı yapmaya gittik, fakat çıkış belgelerimizin evlerimize tebligatla gönderildiğini öğrendik. O gün içeri girmemiz engellendi. Bu süreçte ne işyeri temsilcilerimizin ne de şube yöneticilerimizin bizler için hiçbir şey yapmadıklarını böylece anlamış olduk.
Biz iki kadın işçi, bu altı günlük zorunlu izin sürecimizde Birleşik Metal-İş’in Gebze şubesine ve Bostancı’daki Genel merkezine çok defa gittik. Durumu bütün detaylarıyla anlatmış olmamıza ve bu sorunun çözümü için elimizden geleni yapmamıza rağmen, bununla ilgili ne elle tutulur ne de gözle görülür bir şey yapıldı. Biz kesinlikle ve kesinlikle sendikalılığı savunduğumuz için işten atıldığımızı biliyoruz ve bunu sendika merkezine de anlattık. Bunu fabrikadaki bütün işçiler de biliyor. Sözleşme döneminde bizler gibi sendikal örgütlülüğümüzü güçlendirmek için çalışan diğer işçi arkadaşlarımızın da atılma listesinde olduğunu biliyoruz. Mücadele edilmezse sıra onlara da gelecek! Bizim direniş başlatmamız, bu atılmaları önlemek içindir aynı zamanda.
Başlangıçta işyeri temsilcileri ve şube yönetimi her şeyi geçiştiren, savsaklayan bir tutum içine girdi. Fakat bizim ısrarlı tutumumuz karşısında, şube yönetimi ve işyeri temsilcileri direniş kararımızı onaylamak zorunda kaldılar. Ne var ki, bu onay gene de gönülsüz, isteksiz bir onaydı. Nitekim sendikacılarımız ve işyeri temsilcilerimiz bu süreçte bize ne önlük, ne şapka, ne de pankart verdiler. Amaçları, aslında hiç de başlatmak istemedikleri bu direnişi, daha duyulmadan, kimse bilmeden sönümlendirip bitirmekti. Direnişimiz boyunca ne fabrikadaki temsilcilerimiz, ne de şubedeki sendikacılarımız sorunumuzla ilgilendiler. Sorunumuza çözüm üretmek yerine, olumsuz tablolar çizerek direnme azmimizi kırmaya çalıştılar. Sürekli fabrikadaki işçilerin bir şey yapmayacağından dem vuran sendikacılarımız, bu bahanenin ardına sığınarak direnişimiz için ne bir destek sundular ne de bir hazırlık yaptılar. Biz ise bunun tam tersine direnişin devamı konusunda ısrarcı olduğumuz için fabrikadaki temsilcilerimiz giderek çirkinleştiler. Öyle ki içlerinden biri şubedeki toplantıda şube başkanımızın önünde, bizi dövmekle ve ağız burun kırmakla tehdit etti. Üstelik bunu yapan sendika temsilcisi bizim gibi bir kadın işçidir.
İşyerindeki temsilcilerimizden bazılarının davranışlarının, mücadeleci bir sendikanın temsilcisine yakışmayan davranışlar olduğu açıktır. Biz sendikamıza güvendiğimiz için, işyeri temsilcilerimizden bazılarının adeta işveren temsilcisi gibi davranmalarını ve bize hakaret etmelerini sineye çektik. Bu süreçte işyeri temsilcilerimiz bize sahip çıkmak bir yana, yanımıza bile uğramadılar, yüzümüze bile bakmadılar. Hatta bununla da yetinmediler, içerde çalışan işçi arkadaşlarımızın bize sahip çıkmasını engellemek için tersine propaganda yaptılar. Eğer bize sahip çıkıp direnişimizi desteklerlerse, onların da işten atılacaklarını söyleyerek gözlerini korkutmaya çalıştılar. Başta işyeri baş temsilcisi, bizim yanımıza gelmemeleri için işçileri tehdit ediyor. “Liste tutuyorum, sizin durumunuz da iyi olmaz” diyor işçilere. Onları işten attırmakla tehdit ediyor. Bu adam mücadeleci sendikanın temsilcisi midir, yoksa işveren yanlısı bir sarı sendikacı mıdır, soruyoruz?
Başlangıçta direnişimizi destekleyeceğini söyleyen şube yöneticileri de sonradan bundan vazgeçtiler. Fabrika önünde direnişi başlattığımız günden beri, şube yönetimi ancak üç dört gün ve o da yarım saatliğine yanımıza uğradı. 20.05.2011 Cuma günü yaşananlar ise bizce daha acı ve düşündürücüdür. Biz fabrikanın önünde direnirken, sendika yöneticileri fabrikaya gelip içerideki işçilerle, işveren vekillerinin gözü önünde konuşma yaptılar. Dışarıdaki işçilere destek vermek için bir şeyler yapalım mı yapmayalım mı diye onlara soru yönelttiler. Bu konunun işveren vekillerinin önünde konuşulmasını istediler. Şube yöneticilerinin bu tutumu öyle moral bozucu olmuş ki, işçiler sendikanın bu işyerinde artık bir hükmünün kalmadığını söylemeye başlamışlar.
Artık yeter! Lâfa gelince işçileri temsil ettiklerini ve mücadeleci sınıf sendikacılığı ilkelerini savunduklarını tekrarlayıp duran bu sendika yöneticileri, söyledikleriyle tutarlı bir davranış içinde olmalıdırlar. İkiyüzlü bir şekilde davranmaktan vazgeçmeli ve işçilere tutamayacakları sözler vermemelidirler. Bu aldatıcı, ikiyüzlü tutumlarıyla hem sınıf sendikacılığı geleneğini kirletmekte, hem de mücadeleci işçilerin mücadele azmini ve güvenini sarsmaktadırlar.
Biz, mücadeleci sınıf sendikacılığının birleştirici gücüne inanan işçileriz. 80 öncesinde işçi haklarına saldıran MESS’e karşı uzun grevleri örgütlemiş olan Maden-İş’in mücadeleci geleneğini izleyen işçiler olarak, mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız. Bizler, sendikamız içinde de boy veren ve her geçen gün işçilerin moralini daha da bozan bu aldatıcı, ikiyüzlü bürokrat tutumlar karşısında asla boyun eğmeyeceğiz. Bugün yürütmekte olduğumuz direnişimizin gerçek nedenlerini tüm işçi arkadaşlarımıza, işçi dostu örgütlere ve emekçi dostu basına anlatmaya, duyurmaya çalışacağız. Bu koşullarda ya sendikamız da bize verdiği sözü tutup direnişimizi destekleyici adımları atacak, ya da biz iki direnişçi kadın işçi direnişimizi sınıfımızdan aldığımız güçle tek başımıza sürdürmeye devam edeceğiz. Sınıfımızın gücünün bilincinde olan bizler, sınıf dayanışması ruhunun her türlü zorluğun üstesinden geleceğine yürekten inanıyoruz. Tüm işçi arkadaşlarımızı, işçi ve emekçi dostu örgütleri, basını direnişimize destek vermeye çağırıyoruz.
YAŞASIN LEGRAND DİRENİŞİMİZ!
YAŞASIN ONURLU MÜCADELEMİZ!
Basın açıklaması 31.05.2011 Salı günü saat 16.00’da fabrika önünde yapılacaktır.
ADRES: GOSB Gebze Organize Sanayi Bölgesi İhsan Dede Cad. No: 112 Gebze - Kocaeli
KROKİ:
ULAŞIM:
GEBZE HAREM minibüslerinin kalktığı duraklar bölgesinden GOSB minibüslerine binilerek 15 dakikada fabrika önüne ulaşılabilinir.
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Son Eklenenler
- İstanbul’da Maltepe Belediyesi ile İzmir’de Buca Belediyesi işçileri, Denizli’de Pamukkale Üniversitesi İktisadi İşletmelerde çalışan işçiler, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktılar. Çeşitli illerden gelerek...
- “Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz.” Erdoğan’ın 2015’te söylediği bu sözlerin amacı işçi...
- İspanya’da 29 Ekimde yaşanan sel felaketi Valencia bölgesinde 250 insanın yaşamını yitirmesine neden oldu. Onlarca insan hâlâ kayıp. Şehir, evler harap olmuş durumda. Felaket boyunca kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan, sevdiklerini,...
- Kanada’nın batı eyaleti Britanya Kolumbiyası limanlarında işçiler, 4 Kasım itibariyle 72 saatlik grev kararı aldılar. Geçtiğimiz yıldan bu yana Kanada’nın çeşitli limanlarında gerçekleştirilen kısmi grevlerin ardından gelen yeni grev kararı, devam...
- Son zamanlarda siyasi iktidar vergi düzenlemeleri konusunda sınır tanımayan bir performans sergiliyor. O kadar ki hiç harcamadığımız ya da hiç almadığımız şeylerden bile vergi almak için kolları sıvadı. 100 bin liranın üzerinde kredi kartı limitine...
- “N’olmuş yani, yarın süte daha fazla su karıştırır satarsın, yapmadığın iş sanki!” Kemal Sunal’ın oynadığı “Yüz Numaralı Adam” filminde geçen bu cümle trajikomik bir durumu ifade ediyor. İzlerken gülüyoruz ama yaşadığımız tam da bu. Soralım...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- Japonya’da çeşitli sendikalar, 2-3 Kasımda yaptıkları eylemlerle derinleşen kapitalist sömürüye ve emperyalist savaşa karşı mücadele çağrısında bulundular. İnşaat ve Taşımacılık İşçileri Dayanışma Sendikası Kansai Bölgesi Şubesi (Kan-Nama), Metal ve...
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...
- İSİG Meclisi’nin raporuna göre Ekim ayında 164 işçi, yılın ilk on ayında ise en az 1540 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye’de iş kazaları ve iş cinayetleri en yakıcı sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Her gün en az 5 işçi hayatını...
- Belediye işçileri artan hayat pahalılığı karşısında biraz olsun nefes alabilmek için ücretlerini yükseltmek istiyorlar. Buna karşılık belediyelerin yönetimleri ödenek olmadığı bahanesiyle işçilere düşük ücret dayatıyorlar. İstanbul ve İzmir’in ilçe...