Buradasınız
Butimar, Sen Safi Bir Kuş musun?
İstanbul’dan bir eğitim işçisi
Cihân-ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
Ol mâhiler ki deryâ içredir, deryayı bilmezler
(Hayali)
Butimar bir sabah uykusundan uyandı. Eski zamanlardan kalma el işlemeli kılıfa sardığı yastığı yüzünde iz bırakmıştı. 60 küsur yaşındaki yüzünde tavus kuşu deseniyle, bir gözü kapalı bir gözü yarı açık yapıştığı yataktan zor bela ayırdı kendini. Tüm uykusuz yıllarının ve yorgun günlerinin telafisini tek bir uykuyla yapmayı planlamıştı. Butimar bunu her akşam yapıyordu ama nafile! Hatta çoğu kez işyerinde henüz öğleni geçmeden eve gitsem de uyusam diye iç geçiriyordu. Bu neyin yorgunluğuydu Butimar?
Butimar 20’li yaşlarındayken çalışmaya başlamış, aynaların babayiğidi bir delikanlıydı. Aynalara bir başka bakardı. Yoktu ona göre kendisi gibi. İşe dahi çalışkanlığı ve yiğitliği sayesinde yerleştiğini düşünüyordu. Gençliğine pek güveniyordu. Ucuza ve sigortasız çalıştığı deri atölyesinin kapısında bir kez karşılaştığı patronunun kendisine gülümsemesini hiç unutamıyordu. Pek keyiflenmişti patronunun bakışıyla! Butimar aldanmıştı, gençlik çağlarında annesinin gözleriyle baktı hep aynalara. Oysa annesinin gördüğü emekti, Butimar’ın gördüğü gövde! Bunları nasıl ayıramazsın Butimar?
Butimar’ın arkadaşları bir gün sendikalaşıp üretimi durdurdular. Bayağıdır huzursuz oldukları her hallerinden belliydi. Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, baskılar, küfürler tak etmişti canlarına. Ara sıra Butimar da rahatsız oluyordu bu sorunlardan ama en azından bir işi vardı. İçinden “nereden çıktı bu grev” diye geçirdi. Her yer sorunluydu, bir daha kim gidip iş aramakla uğraşacaktı. “Gençliğimin kıymetini bilmeliyim ve çalıştıkça çalışmalıyım” diye düşünüyordu. Bu nedenle ne o gün eyleme katıldı, ne de başka bir gün… Gençlik yıllarını işyerindeki bu tür çekişmelerle harcamak istemiyordu. Sen gençliğini bozuk para mı sandın Butimar?
Butimar 30’una geldiğinde o sanayi havzasındaki en dolgun ücreti Butimar’ın fabrikasındakiler alıyordu. Sendikalarından habersiz hiç kimse işten çıkarılamıyordu. İşyerindeki birliği sağlayan işçiler ailecek tanışıyorlardı. Bayram, düğün, cenaze derken koca bir aile olmuşlardı. Ama Butimar bambaşka havadaydı. Onun bu işler için zamanı yoktu. O akşamları da çalışarak ek gelir elde ediyordu. Sonuçta bir daha bu yaşlara gelemeyecekti. Hazır sağlığı yerindeyken bolca çalışmalıydı. Gece çıktığı taksi işinden iyi para kazandığını düşündü. Gündüz de çıkmaya karar verdi, ayrıldı fabrikadan. Tazminatıyla düğün de yaptı. “Oh mis!” dedi Butimar; “şansımız varmış tazminatı da kopardık.” Sen bu işin şansla mı olduğunu sandın Butimar?
Butimar 40 yaşına geldiğinde 2 çocuğu da ilkokulu yarılamıştı. Taksiden kazandığı kıt kanaat yetmeye başladı. Her ay muhakkak evdekilerden birinin hastane işi oluyordu. Taksiye çıkmadığı gün kazancı olmadığından yastık altından yiyordu. Çocukların okul masrafı, mutfak, kira, sağlık harcamaları derken elinde avucunda ne varsa bitiyordu. Butimar işten işe koşuyor; dur durak bilmeden çalışıyordu. Kâh takside, kâh bir kargo şirketinde, kâh bir deri atölyesinde... Tek bir derdi vardı. Yaşlılık gelmeden olabildiğince para, mal, mülk biriktirmeliydi. Gençliğinin geçtiğini kabullenemiyor, kendisini hâlâ o 20’li yaşların Butimar’ı sanıyordu. Ancak kendisi görmese de alnında ve göz kenarlarında çizgiler oluşmaya başlamıştı. Hal böyleyken marazi bir hırsla “gençken çok çalışmak gerek” diyordu. Ne bir grev ziyareti, ne bir direniş anısı, ne de hak almaya dair herhangi bir sözü vardı. Hiçbir şeye karışmazdı Butimar... Sen işçilerin mücadele etmeden, direnmeden hak alabileceğini mi sandın Butimar?
Butimar 50’sine geldiğinde yorgun düşmüştü. Yüzünde solgunluk, vücudunda ağırlık vardı. Vücudu bu yıpratıcı yaşamı kaldıramamıştı. Uzun süre sigortasız çalıştığı için emekliliğine de daha yıllar vardı. Karısıyla birlikte tekrar fabrikaya girmişti. Sendika yoktu, sigorta yaptırmayı da yalvar yakar becerebilmişti. Haftada 6 gün, günde 10 saat çalışıyorlardı. Butimar, onca çalışmaya rağmen ele geçen üç kuruşa mı yansın, karısıyla farklı vardiyalara düştüğüne mi yansın, şaşırmıştı. Biri gündüzcü biri gececiydi. O yıllar işyerinde yine bir hareketlilik vardı. İş çıkışı birileri işçi gazeteleri dağıtıyor, birileri akşamları toplantılar yapıyordu. Ama Butimar, “bizden geçti, bu saatten sonra kim uğraşacak” diyor ve kimseye zerrece yardımı olmuyordu. Ona göre yaşlılık zamanlarını da bu tür çekişmelerle harcamak doğru değildi. Sen bunu tercih meselesi mi sandın Butimar?
Size 67 yaşındaki Fani amcanın hikâyesini anlatmak istedim. Kendisi şu an kanser tedavisi görüyor, eşi vefat edeli 7 yıl oldu. Çocuklarının anlattıklarını dinleyince onu Butimar’a benzettim. Butimar Pers ülkesinin dillere destan olmuş efsanevi bir kuşudur. Ne var ki hastalıklı bir korkusu varmış Butimar’ın. Tek beslenme kaynağının, yani deniz suyunun biteceğini düşünür, “Ya deniz biterse? Ne yaparım ben! Ya deniz biterse?” deyip dururmuş. Butimar’ın bu korkusu o kadar artmış ki sırf deniz bitmesin diye ondan bir damla bile içmemeye başlamış. Gittikçe zayıf düşmüş. Sonunda da uçsuz bucaksız denizin hemen kıyısında ölüvermiş.
Çocuklarının anlattıklarına göre Fani amcanın da korkuları varmış. “Aman ona dokunmayayım aman şuna karışmayayım. Ama henüz gencim, ama artık yaşlandım” derken ömür geçmiş de uçsuz bucaksız bir sınıf savaşının içinde olduğunu fark edememiş. Tek beslenme kaynağı olan sınıfının büyüklüğünü ve gücünü görememiş. Tıpkı efsanevi kuş Butimar’ın denizlerin haşmetini görememesi gibi. İşte bu yüzden ben ona Butimar dedim. Son olarak beni bugün zor bela duyabilen Fani amcanın kulaklarına eğilip sormak istiyorum. Sen işçi sınıfının koca bir derya olduğunu hiç mi anlamadın Butimar? Sen kendini safi bir kuş mu sandın?
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
- İstanbul’da Yaşam: Deniz Kıyısında Deniz Görememek!
- Bruno’nun Fikri, Benim Fikrim, Senin Fikrin…
- Yüzüncü Maymun Teorisi
- Bir Otobüs, İki Kuşak ve İşçi Sınıfı
- “Hey” Diyen ve UİD-DER Saflarında Büyüyen Çocuklarımız
- Butimar, Sen Safi Bir Kuş musun?
- Her Şeyin Bizim Ellerimizde Olması İçin!
- “Değişmeyen Tek Şey Değişimin Kendisidir”
- “Dert Bizde, Derman Ellerimizdedir”
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- Sarayları süsleyen altın, sultanların ve soyluların yaşamında zenginliğin en önemli ölçüsü olmuştur. Fakat bu zenginliği üreten zamanın köleleri ve günümüzün işçileri için bu maden her zaman acı, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Altın madenlerinde...
- Çalıştığım işyerinde uzun yıllardır çalışan ve EYT yasası çıktıktan sonra SGK’ya başvurup emekli olanlar var. Malûm, emeklilik maaşı iktidar eliyle kuşa çevrildi. Bizim patron da sayıları azımsanmayacak kadar çok olduğu için EYT’li işçileri bir an...
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...
- Dünya genelinde yoksulluk ve baskılar büyüyor, emperyalist savaşın alevleri gün geçtikçe yayılıyor. Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı sorunlar, krizler derinleşiyor. İşçi sınıfı ise kapitalist sömürüye karşı mücadele etmekten, birlik olup...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı, ekonomik yıkımın bedelini ödemek istemediklerini haykırdı. Sendikaların ve demokratik kitle...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...