Buradasınız
Çok Çalışan mı Zengin Olur?
Kıraç'tan bir metal işçisi
Bu sorunun cevabını yüzlerce yıl önce işçi sınıfının önderleri cevaplamıştı, çok çalışmakla zengin olunsaydı işçiler zengin olurdu diyerek.
Ben bir metal fabrikasında çalışıyorum ve işyerimizin bulunduğu bölge on binlerce işçinin ve yüzlerce fabrikanın olduğu bir sanayi bölgesi. Çalışma saatleri neredeyse bütün fabrikalarda 12 saate çıkmış durumda. Benim çalıştığım işyerinde de neredeyse her akşam fazla mesai oluyor ve bu fazla mesailer yüzünden sürekli yönetimle takışıyoruz.
Yönetim ve onun işçiler içerisindeki uzantıları sayesinde işçi arkadaşların önemli bir bölümü patronların diliyle konuşmaya başladılar. “Neden fazla mesailere kalmıyorsun? Paraya ihtiyacı olan fazla mesaiye kalır” gibi. Hatta birçok işçi arkadaş bazı Pazarları iş olmadığı zaman hayıflanır hale gelmiş durumda, “neden bu Pazar iş yok?” diye.
Sürekli bir borç batağında olan işçiler çözümü fazla mesailerde bulmaktadır, bu çözüm ise uzun vadeli düşünecek olursak işçilere büyük tehlikeler getirmektedir. İşçiler olarak bizler, almış olduğumuz maaşın yetmemesinden dolayı bütçemizdeki açığı fazla mesailerle kapatmaya çalışıyoruz. Fakat bu arada maaşlarımız sürekli eriyor ve fazla mesailere rağmen cebimize giren para zamanla sabit hale geliyor, hatta geriliyor. Bunun yanı sıra, sürekli stres içinde olmamız, erken yaşta yıpranmamız, rüyamızda dahi işyerini görür hale gelmemiz, sosyal ilişkilerimizin gittikçe bitme noktasına gelmesi, artan iş cinayetleri ve işçi ölümleri, dış dünyayla hatta yan fabrikalarımızla ilişkimizin kesilmesi gibi durumlarla da karşı karşıya kalıyoruz.
Daha da ötesi, bizden önceki işçi kuşakların büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri sekiz saatlik işgünü tarihe karışmış durumda. Üstelik AKP hükümeti bununla da yetinmeyip, çalışma saatlerinin az olduğundan, Türkiyeli işçilerin az çalıştıklarından söz ediyor.
Yoğun çalışmak sadece bedenimizden değil bilinç dünyamızdan da çok şeyi alıp götürüyor, bizi bize yabancılaştırıyor. Çok basitçe örneklemek gerekirse, neden sorusunu sormayı unutuyoruz. Neden? Bu kadar çelişki neden? Patronların söylemleri o kadar etkili oluyor ki, çeşitli olumsuzluklarda, iş kazalarında, işçi ölümlerinde ya da saldırı yasaları çıktığında hep kendimizi suçluyoruz. Örneğin Soma’da yaşanan işçi katliamının ardından maalesef birçok işçinin ağzından şunları duyduk, “girmeselerdi bilmiyorlar mı madenin tehlikeli olduğunu?” ya da “onlar çuvalla maaş alıyorlar”... Ya da yanı başımızda bir arkadaşımız iş kazası geçirdiği zaman hemen eksik yönlerini aramaya başlarız arkadaşımızın.
En ufak bir kusuru olan arkadaşımız kapı önüne konulurken, bizleri kölelik koşullarına mahkûm eden patronların kusurlarını görmüyoruz, biz işçiler uyanmak ve kendi gerçeklerimizle yüzleşmek zorundayız.
Daha fazla çalışmak değil insan gibi çalışıp hak ettiğimizi almak zorundayız, ömrümüzü fabrika köşelerinde tüketerek ter dökmek yerine insan gibi yaşayacağımız bir dünyayı yaratmanın koşullarını yaratmak için ter dökmeliyiz.
Her ay yüzlerce işçi kardeşimizin katilini haklı görmek yerine o katillerin gerçek yüzlerini ortaya çıkarmalıyız. Patronlar o kadar açgözlü ve o kadar gözlerini kâr hırsı bürümüş durumdaki, esnek çalışma, taşeronlaşma, kaçak ve çocuk işçi çalıştırma, fazla mesailerin bordolarda görünmemesi, işten atmalar, işçilerin sosyal haklarının yemek, servis ve sigortadan ibaret görülmesi sıradan uygulamalar haline gelmiştir.
Sorunlar saymakla bitmez, fakat tüm sorunlar ancak biz işçiler birlik olup mücadele edersek biter. İşte o zaman daha iyi koşullarda daha iyi bir ücreti alabiliriz. Fazla mesailer işçileri kurtarmak bir tarafa hayatlarını karartmakta ve ömür törpüsüne dönüşmektedir.
Yaşasın işçilerin uluslararası mücadele birliği!
Kazasızlık Ödülü!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...