Buradasınız
Derelerden, Çaylardan, Nehirlerden Denizlere…
İstanbul’dan bir işçi

UİD-DER 15 yaşında! UİD-DER’in kökleri 1968 gençlik başkaldırısına, 1970’ler boyunca yükselen işçi sınıfı mücadelesine, 1980 sonrasındaki zor zamanlarda örgütlenen grevlere, 1990’lardaki grev ve direnişlere uzanır. Ben de grev ve direniş alanlarından gelerek bu köklü mücadelenin bir parçası olmuş bir işçiyim.
1993’ün Şubat ayında bir grup genç işçi İstanbul’un Yenibosna semtinde bir lokantada, tepeleme ekmek sepeti önümüzde, çorbaya yumulmuştuk. Orada bulunmamızın asıl nedeni işyerinde örgütlenerek haklarımızı geliştirmekti. Bu yıllarda Türkiye tekstilin merkezi konumunda olan bir ülkeydi ve biz de 1200 kişilik Uzakdoğu menşeli bir fabrikada çalışıyorduk. Bir arkadaşımız, işçilerin geçmişteki mücadele deneyimini aktarmak üzere bir tanıdığını çağırmıştı. Biz çorbaya saldırırken, ağır işçilikten yıprandığı hemen belli olan bu ağabey, işçi sınıfının sömürü düzenini yıkabilecek devrimci bir sınıf olduğunu anlatıyordu. Sonra işçilerin nasıl güçlü olduklarına dair bir olay anlattı: Konunun geçtiği fabrika, Nejat Elibol’un Direnen Haliç romanında da geçen Sungurlar Kazan fabrikasıydı. Kemal Türkler’in Başkanlığını yaptığı Maden-İş’in işgal ve direnişle örgütlendiği Sungurlar’da bir gün patron bir işçiyi işten atar. Şalter anında iner, tüm fabrika durur. Örgütlü ve mücadeleci işçiler karşısında patron bir kez daha geri adım atar. İşçi işe alınır ve üstüne bir ay da dinlenme izni verilir. Fakat zayıf karakterli bu işçi izindeyken, arkadaşlarından habersiz patronun önerdiği yüksek miktarda tazminatı kabul ederek işten ayrılır. Demir Döküm fabrikasının baştemsilcisi durumu Sungurlar işçilerine haber verince gerçek ortaya çıkar. İşçiler çok öfkelenirler; sahip çıkıp işe aldırdıkları bu işçi kendilerini satmış ve örgütlülüğe zarar vermiştir. Fabrika komitesi bu işçiyi bulup işyerinin yemekhanesine getirir, kapının önüne diker; 600 işçi sırayla yüzüne tükürür.
Sungurlar işçisi ağabey hikâyenin sonuna doğru geldiğinde kaşıklarımızın çorbaya dalışları durmuş, hepimiz pür dikkat kesilmiştik. 15 yaşında bir işçiydim o zaman ve tüylerim diken diken olmuştu. Bu nasıl bir güçtü? O işçiyi eşek sudan gelene kadar dövebilirlerdi ama ömrü boyunca unutmayacağı ve bu utancı gören kimsenin aynısını tekrarlamaya cesaret edemeyeceği bir ders vermişlerdi. İşte bu örgütlü ve sınıf bilinçli işçilerin gücüydü. İnanılmaz etkilenmiştim. Biz de örgütlenebilir, aşağılanıp horlanmaya sesimizi çıkartabilirdik. Ne yazık ki deneyimsizlikten dolayı söz konusu işyerinde örgütlenemedik. İşten atıldık, tüm üretimi durdurduk, direnişe geçtik ama kaybettik. Gel gelelim içimize ateş bir kez düşmüştü. Gittiğimiz her işyerinde adeta isyan bayrağı çekiyorduk. Bu dönemde bizim de içinde olduğumuz genç işçiler, Merter’den Yenibosna’ya, Kâğıthane’den Beylikdüzü ve Esenyurt’a kadar sayısız tekstil fabrikasında mücadele başlattı. Bunların kimilerine sendikayı sokmayı da başardık. Özellikle 1996’da ardı ardına direnişler geldi. İlk anda patronlar şaşkındılar, hatta kimisi karşımızda ağladı ama sonuçta kaybettik. Sayısız yanlış yaptık ve bürokratlaşmış sendikacıların ihanetini tattık. Deneyimsiz, sabırsız ve aceleciydik.
Böylece hırçın dalgalar gibi hedefsizce kıyılara vurarak 2000’lere geldik ve yolumuz İşçi Öz-Eğitim Gruplarıyla kesişti. 1990’ların ikinci yarısı ve 2000’lerin başında süren belli başlı direnişlerden öncü işçiler burada toplanmışlardı. Bu aslında tesadüf de değildi. Çünkü İşçi Öz-Eğitim Gruplarına öncülük eden sosyalistler, 1970’ler boyunca DİSK ve Maden-İş içinde, MESS grevlerinde sermayeye karşı mücadeleyi ilmek ilmek örenlerdi. Yani yıllar önce Sungurlar işçisinin gururla anlattığı günlerde MESS grevlerini örgütleyenler! O günlerden süzülen deneyimleri yeni kuşaklara taşıyorlardı. Hasan Hüseyin’in Yolcu şiirinde dediği gibi coşkumuz ve öfkemiz güzeldi ama uzun, sarp ve dikenlerle kaplı bir yolu nasıl yürümek gerektiğini de bilmek gerekiyordu. Yoksa sonuç yenilgi, moral bozukluğu ve tükeniş olurdu! İşte o günden bu yana coşkunluğumuzu ve sömürü düzenine olan öfkemizi kaybetmeden aynı yolda azimle yürüyoruz.
Bugün dönüp geriye baktığımda, 1990’lar ve 2000’lerde grev ve direnişlerde yer almış, öncülük etmiş çok az insanın kaldığını görüyorum. Ama bugün işçi sınıfının örgütlü mücadelesini sürdürmeye devam edenlerin büyük çoğunluğu UİD-DER’in çatısı altında bulunuyor. UİD-DER bir deniz gibi, farklı yönlerde akan dereleri, çayları ve nehirleri kendinde buluşturdu. Bu gerçekten de çok önemli ve anlamlıdır. UİD-DER’in işçi sınıfı mücadelesinin deneyimlerinin süzülerek biriktiği ve yeni kuşaklara aktarıldığı bir işçi örgütü olması tesadüf değildir. UİD-DER yalnızca geçmişi geleceğe bağlamıyor, aynı zamanda işçileri muazzam bir değişim ve dönüşüme itiyor, onları tarihsel ve siyasal bilinçle de donatıyor. Kesintisiz bir mücadele, bilinç ve deneyim kuşak kuşak büyüyerek ileriye taşınıyor. Bunun sırrı şudur: Doğru fikirler, deneyim, tarih bilinci, umut, insan ve doğanın dönüşümünü derinden kavrama, emek, sabır, direnç!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
Son Eklenenler
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...