Buradasınız
Hakkını Aramak Nankörlük müdür?

UİD-DER’in internet sitesinde ve İşçi Dayanışması gazetesinde hakkını arayan, haksızlıklara itiraz eden işçilerin patronlar ya da siyasi iktidar tarafından nankörlükle suçlandıklarını anlattıkları pek çok mektup bulabilirsiniz. İşlerine geldiğinde “biz bir aileyiz” diyenler, işçilerden bekledikleri uysallığı görmediklerinde hemen nankör yaftasını yapıştırıverirler. Bu mektuplardan birinde bir işçi kardeşimiz, zam farkını istedikleri için patron tarafından nankörlükle suçlandıklarını anlatmıştı. Bir başka işçi kardeşimiz ise, çalıştığı makinenin hidrolik yağ sızdırması üzerine iş güvenliği riski yaratan bu durumun çözülmesini talep ettiği ve bu talebinde ısrarcı olduğu için üretim şefi tarafından nankörlükle suçlandığını yazmıştı mektubunda. 2015’te seçim öncesi Batman’da bir açılış törenine katılan Erdoğan, Batmanlı petrol işçilerini nankörlükle suçlamıştı. İş güvencesi isteyen bir grup TPIC işçisinin, konuşma yapan Erdoğan’a seslerini duyurmak için “Başkan TPIC İşçisine Sahip Çık” sloganı atması üzerine Erdoğan, “Bir yerde çalışıyorsunuz nankörlük yapmayın! Bir imkân size tanınmış, oralarda çalışıyorsunuz” diyerek azarlamıştı işçileri.
Nankör “iyilikbilmez” demektir. Yani size yapılan iyiliğin değerini bilmez, iyiliği yapana haksızlık ya da kötülük ederseniz nankörsünüz demektir. Nankör olmamak için yapılan iyiliğin değerini bilmeniz, karşılığını ödeyemeseniz bile minnet duymanız gerekir. Minnet ise, yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu saymak demektir. Peki, patronlar neden işçileri nankörlükle suçlarlar? Ortada patronların işçilere yaptığı bir iyilik var da işçiler bu iyiliğin değerini bilmeyip patronlara haksızlık mı yapıyorlar?
Önce şu sorulara cevap verelim: Patronlar işçilere iyilik mi yapıyorlar? İşçilerle patronlar arasında nasıl bir ilişki var? Kapitalist sistemde patronlar ve işçiler çıkarları birbirine zıt iki ayrı toplum kesimidir. Patronlar ve işçiler iki sınıf oluştururlar. Patronlar sınıfı üretim araçlarının özel mülkiyetini ellerinde bulundururlar. Bu sahipliğe dayanarak sermayelerini büyütmek, kârlarını arttırmak ve zenginliklerini sürdürmek için fabrikalarda işçileri çalıştırırlar. İşçilerin ürettiklerine el koyarak zenginleşirler. Patronların zenginliklerinin kaynağında işçilerin emeği vardır. Hiçbir patron kendisine kâr sağlamayan işçiyi yanında çalıştırmaz. Ama kazandıkları hiçbir zaman yetmez patronlara, hep daha fazlasını isterler. Bunun için de işçiyi daha uzun saatler çalıştırır, daha düşük ücret vermek için uğraşırlar. Maliyet olarak gördükleri iş güvenliği önlemlerini almaktan kaçınırlar. Aynı şekilde işçilerin yemek, ısınma gibi ihtiyaçları da maliyettir onların gözünde. Fabrikalarında çalışan işçiler çok uzun saatler durmaksızın çalışsın, kendilerine verilenle yetinsin, hiçbir hak talep etmesin isterler.
İşçilerin elinde emek gücünden başka bir şey yoktur satabilecekleri. Aldıkları ücretle ailelerini geçindirmek zorundadırlar. Uzun çalışma saatleri sadece bedenen değil manen de yorar işçileri. Ailelerini, sevdiklerini göremez olurlar. İş güvenliği önlemleri alınmadığı için yaşamlarını kaybederler. Yemekler kötü olduğu için yeterince beslenemezler, zayıf düşerler. Kışın soğuktan donarken, yazın sıcaktan kavrulurlar. Onca alın teri dökmelerine rağmen yaşamlarını güçlükle sürdürürler. Ürettikleri zenginliklerden paylarına pek azı düşer. Sürekli ceplerindeki paranın hesabını yaparak yaşamak zorundadırlar. Doyasıya yiyip içemez, gezemezler. Çocuklarına istedikleri refahı, eğitimi, olanakları sağlayamazlar. Demek ki ortada ne patronların işçilere yaptığı bir iyilik ne de işçilerin minnet duymasını gerektiren bir durum var. Aksine sermaye sınıfının zenginliğinin bedelini işçiler yoksulluklarıyla, canlarıyla öderler. Patronları zengin eden ve minnet duyulması gereken aslında işçilerdir. Patronlar bu gerçeği gizlemek için işçilere ekmek verdikleri yalanını söylerler. Hatta kriz dönemlerinde “ben bu işyerini sırf işçiler ekmeğinden olmasın diye kapatmıyorum, yoksa zarar ediyorum” gibi sözler sarf eden patronların sayısı artar. Bu yalana kanmayıp haksızlık karşısında sesini çıkaran işçinin ekmek yediği kaba tükürdüğünü söyler, nankörlükle suçlarlar.
Susmanın, boyun eğmenin kendisine hiçbir şey kazandırmadığını her işçi yaşayarak öğrenir. Ücretini arttırmak, işten çıktığında kendisini insan gibi hissetmek, ailesiyle daha fazla vakit geçirmek, iş güvenliği önlemlerinin alındığı bir ortamda çalışmak, resmi tatillerde iznini kullanmak ve bunun gibi daha pek çok hakkını almak için sesini çıkarmaktan başka çaresi yoktur. Güçlü bir ses çıkarmanın en iyi yolu örgütlenmektir. Bu patronların iddia ettiği gibi nankörlük değil, onurlu bir mücadeledir.
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
Son Eklenenler
- Amerikalı sosyalist yazar Jack London, Londra’nın Doğu Yakasında tanık olduğu toplumsal eşitsizliği ve sınıfsal çelişkileri anlattığı romanına “Uçurum İnsanları” adını verir. 1902 yılında yazdığı kitabında, İngiltere egemenlerinin şaşaalı yaşamının...
- Oryantal Tütün fabrikası, dışarıdan bakıldığında devasa büyüklükte ve her yanı kapalı bir kale görünümünde. Fabrika Torbalı çıkışında Kemalpaşa yolu üzerinde bulunuyor. Arka tarafı neredeyse tamamen zeytinliktir ve yemyeşildir. Yolun karşı tarafıysa...
- İzmir’de tütün fabrikaları bir süredir grevdeler. Bunlardan biri de İzmir Pınarbaşı’nda 1970’lerde kurulan TTL fabrikası… TTL Tütün, 2000’li yıllarda Torbalı’da yeni bir tesise taşındı. Burada yaklaşık 300 işçi tütün üretiminde çalışıyor ve büyük...
- Mücadele etmek, örgütlenmek ve dayanışma içinde olmak! Bu kavramlar biz işçilerden ne kadar uzak olabilir ki? Bir yerde haksızlık varsa o haksızlık dolaylı ya da doğrudan bizi etkiliyor. Aynı durum hak mücadelesi için de geçerli. Bu nedenle bir...
- Manisa Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Mercan Makina’da sendikal baskılar ve işten atma saldırısına karşı 20 Martta direniş başladı.
- BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in 17 Şubatta tutuklanması ve Antep’teki tekstil işçilerinin hak arama mücadelesine yönelik baskılar, 20 Şubatta İstanbul Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde çeşitli sendikalar tarafından protesto edildi.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye, tamamen ezmeye yönelik saldırıları artarak sürüyor. Bir süredir “Kent Uzlaşısı” ile kazanılmış CHP’li ilçe belediyelerine operasyonlar düzenleyen, seçilmiş belediye başkanlarını hapse atarak yerlerine...
- Şubat ayında greve çıkan Tekgıda-İş Sendikasında örgütlü Sunel Tütün, Oryantal Tütün ve TTL Tütün işçileri, İzmir’de aileleriyle birlikte basın açıklaması yaptı. Üç aydır ücretleri ödenmeyen Doruk Madencilik işçileri, şirketin Ankara’da bulunan...
- Diyanet İşleri Başkanlığı, bir yoksulun günlük gıda ihtiyacını göz önüne alarak belirlenen Ramazan fitresinin asgari ücret veya emekli aylığı alanlara da verilebileceğini açıkladı. Bu sözler Türkiye’de işçi ve emekçilerin nasıl bir yoksulluğa mahkûm...
- Sırbistan’da 2024’te Novi Sad şehrinin bir tren istasyonunda 15 kişinin yaşamını yitirmesi üzerine gerçekleşen kitlesel protestolar sonucunda Bakanlar ve Başbakan istifa etmek zorunda kaldı. Ancak bunlarla yetinmeyen, yolsuzlukların son bulmasını ve...
- İngiltere’de emperyalistlerin savaşına karşı emekçilerin barış sesi yükselmeye devam ediyor. 25. Ulusal Eylem Gününde çeşitli şehirlerden başkent Londra’ya akan on binler, İsrail saldırısı altındaki Filistin halkıyla dayanışma içinde olduğunu...
- İşçi sınıfının kapitalist sömürüye karşı mücadelesini, dayanışmasını güçlendirmek için çalışan UİD-DER’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle gerçekleştirdiği etkinlikler 16 Martta devam etti. UİD-DER’in İstanbul Avrupa ve Anadolu...
- Dünyanın pek çok ülkesinde işçi ve emekçiler, gençler eşitlik ve özgürlük talepleriyle, daha iyi bir yaşam özlemiyle bir araya geliyor, meydanlara çıkıyor. Almanya’da yapılan görkemli eylemlere katılan insanlar bu eylemlerine “iyi insanların isyanı...