Buradasınız
Halk Ozanı Mahzuni
Gebze’den bir grup genç işçi
Biz üç arkadaş, geçtiğimiz günlerde Ankara Birlik Tiyatrosunun “Mahzuni Şerif” oyununa gittik. Mahzuni’nin hayatına dair pek bilgi sahibi değildik. Onu halk ozanı olmasıyla, türküleriyle biliyorduk. Ama halk ozanının ne demek olduğunu, türkülerini kimlere, ne için yaktığını, bizlere neler anlattığını ve bunların onun hayatında nelere mal olduğunu bilmiyorduk. Koltuklarımıza oturduk, saat geldi. Merak ve heyecanla oyunu izlemeye başladık. Bu oyunun bizde bıraktıklarını, hissettirdiklerini ve düşündürdüklerini sizlerle paylaşmak isteriz.
Oyun Berçenek köyünde Mahzuni’nin çocukluğu ile başlıyor. Köyde ağalık düzeni var. Köylüler açlık ve yoksulluk çekiyor, susuzluktan kırılıyor. Ağa ise her şeyin sahibi. Mahzuni küçük yaşına rağmen köydeki insanların suya bile erişememesini kendine dert ediniyor. Okul dönüşlerinde önce evine, sonra da komşularına su taşıyor. İnsan sevgisi ve bir şeyler yapma isteği işte bu zamanlarda içine düşüyor. Bağlamaya ve türküye olan merakı sık sık köyüne gelen Âşık Davut Sulari vesilesiyle ortaya çıkıyor. Bu merakı ve azmi köyündeki büyükleri tarafından fark ediliyor ve ona Alevi deyişleri ve türküleri öğretiliyor. Mahzun kişiliğinden kaynaklı büyükleri ona Mahzuni diyor. İşte buradan gelmiş ismi Mahzuni Şerif’in.
Babasının isteği üzerine Mersin’de askeri okula gidiyor. Yalnız aramada çantasından çıkan kitaplar, yazılar ve türküler yüzünden okulundan kovuluyor. Mahzuni bu durumu, “gönlünde aşk olan birinin eline silah yakışmazdı zaten” diyerek değerlendiriyor. O kendisini halka ait hissediyor, onlar için bir şeyler yapmak istiyor. Türküleriyle halkının acılarına ve sorunlarına değiniyor, onları yalnız bırakmıyor. Halk da ozanına sahip çıkıyor, konserlerine turnelerine giderek onu dinliyor, Âşık Veysel, Neşet Ertaş gibi ozanlarla tanışıyor. Mahzuni artık mevzunun sadece Anadolu’daki köylü ve Alevilerin çilesi olmadığını, sorunun daha geniş ve toplumsal olduğunu görüyor, 1960’larda yükselmeye başlayan işçi sınıf hareketine, öğrenci gençliğin mücadelesine destek veriyor. 70’lerde genç devrimci önderlerin (Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan) asılması ile derin üzüntü yaşıyor, derinden sarsılıyor. Dönemin başbakanı Nihat Erim’e ithafen “Erim Erim Eriyesin” türküsünü yazıyor ve hapishanenin yolları gözüküyor. İçeride dayak yiyor, işkence görüyor. Ama yine ne halkın ozanı olmaktan ne doğru bildiği yoldan vazgeçiyor. Hapisten çıkıyor. Sıradaki konserinde halkın yoğun isteği üzerine onları kıramıyor ve “Erim Erim Eriyesin” türküsünü tekrar söylüyor. Yine hapishane yolunu tutuyor. Bu sefer davada beraat ediyor. Ama yakası kurtulmuyor, ilerleyen zamanlarda tekrardan davalar açılıyor. Bu sebeple ve arkadaşlarının da daveti üzerine, çok sevdiği ülkesini arkasında bırakarak yurt dışına göçmek zorunda bırakılıyor. Yurt dışında da mücadeleden geri durmuyor, yine halkı için türküler kaydediyor, söylüyor.
Perde kapandığında ve evlerimize döndüğümüzde içimizde acı-tatlı bir hüzün, aklımızda onun yaşamı vardı. Onun yaşamı, direnci, azmi, halkına olan sevgisi; acıları, özlemleri ve hasretleri… O halka yürekten bağlıydı, halkını seviyordu ve cesaret doluydu. Sınıfının emekçisinden yana, gencinden, köylüsünden yana saf tuttu. Onların türkülerini söyledi, onların ağıtlarını yaktı. Rahat bırakmadılar ama onu. Hapis yatırdılar, işkence ettiler, dostlarından ve sevdiklerinden ayırdılar. Ama hepsine rağmen halkının sesi ve vicdanı olmaktan hiçbir zaman geri durmadı. Şüphesiz bu topraklar üzerinde Karacaoğlan, Köroğlu ve Pir Sultan Abdal gibi daha nice halk ozanları zalimin zulmüne sessiz kalmamıştır.
Biz üç arkadaş, günümüzde, müziğin, sanatın ve mücadele ezgilerinin susturulmaya çalışıldığı bu dönemde, Mahzuni’nin bize bıraktığı mirasına yani türkülerine, cesaretine, mücadelesine sahip çıkıyoruz. Ve işçi sınıfının evlatları olarak ezilenlerin türkülerini söylemeye devam ediyoruz. Bizden önceki kuşakların umut ve mücadele için taşıdıklarından ve yaptıklarından güç alıyor, minnet duyuyoruz. Bu vesileyle halk ozanı Mahzuni Şerif’i saygıyla anıyoruz.
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
Son Eklenenler
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...
- 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler,...
- Sonradan görme bir burjuva olan Turkuaz Tekstilin sahibi Nihat Zeybekçi, asgari ücreti vatan-millet-Sakarya’ya bağlamak için cambazlık yapıyor. Asgari ücret 660 dolara karşılık geliyormuş. 2003’te asgari ücret 100 dolar ediyormuş. Bunlar yanıltıcı...
- Teksif Sendikasında örgütlenen İzmir/Gaziemir’de Digel Tekstil, İstanbul/Tuzla’da TKİS Blinds ve Kayseri’de Almer Tekstil işçileri, patronların sendika düşmanlığına ve işten atma saldırısına karşı mücadele ediyor. İBB’ye bağlı Beltur işçileri, 20...
- Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezinde bulunan Grand Kartal Otel’de 21 Ocakta gece saatlerinde meydana gelen yangında 79 kişi hayatını kaybederken onlarca kişi yaralandı. Yapılan açıklamalara göre yangın sırasında otelde kayıtlı 238 kişi bulunmaktaydı...
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, 19 Ocakta Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaparak Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde çalışan öğretmenlerin ve terapistlerin sorunlarına değindi.