Buradasınız
Hayat Pahalılığı, Zamlar, Yoksulluk: Bitsin Artık Bu Zulüm!
Ankara’dan genç bir işçi
Hayatta bazı şeyler alışkanlığa dönüşüyor ama bazı şeylere ise hiç alışmamamız gerekir. Son zamanlarda her gün gelen ve bizi çıldırtan zamlara mesela… Aynı ürüne her ay, her hafta hatta her gün zam geldiğini görüyoruz. Ama her gördüğümüzde de şaşırıyor ve öfkeleniyoruz. Bunun daha da üstü olmaz artık derken ertesi gün bir daha zam geliyor. Her şeyin fiyatı bu kadar artarken ücretlerimizin yerinde sayması alım gücümüzü bitirme noktasına getirdi. Dün alabildiğimizi bugün alamıyoruz. En temel yaşam ihtiyacımız olan gıdaya erişmek için diğer tüm ihtiyaçlarımızı kısmak zorunda kalıyoruz. En temel gıda ihtiyacı derken birilerinin dediği gibi kış ayları için kurutulmuş mangodan bahsetmiyorum. Ekmek, un, yağ, şeker, bakliyat, süt ve et ürünlerinden bahsediyorum. Bu ürünlere son bir yılda gelen zamların hesabını yapamaz olduk. Marketlerde et reyonlarının yerini unuttuk.
24 Şubatta Rusya Ukrayna’ya karşı savaş başlattı. O gün işyerimizde ve çevremizde savaşın şoku ve şaşkınlığı vardı. İnsanlar haliyle savaşın çıkma nedenlerini anlamaya çalışıyor, sorular sorup yorumlar yapıyordu. Atılan bombalarla yıkılan binaların, ölen çocukların, kucağında bebeğiyle göç eden kadınların görüntüleriyle savaşın insanlığa yaşattığı acıları tekrar konuşur olduk. Savaşın üçüncü ve dördüncü gününden sonra Ukrayna halkının yaşadıklarından ziyade savaşın bize etkileri konuşulur oldu. Savaşın ekonomiye etkilerini düşünmeye bile fırsat kalmadan ayçiçek yağına, mazota ve benzine gelen zamlarla fiyatların uçuşunu izledik. Bu kez tekrar zamlar girdi gündemimize. Savaşın mutfağımızda kullandığımız yağa bile etkisini gördük. Dünyanın herhangi bir yerindeki savaşın dünyanın her yerini nasıl etkilediğini konuşur olduk. Savaşta emekçilerin sadece yıkımda ve acılarda ortak olmadığını yoksulluğumuzu da arttırdığını gördük. Hatta zamlarla yoksulluğumuz o kadar arttı ki savaşın harareti bile unutulur oldu.
Zamlara alışmasak da yoksulluğumuz arttıkça alışkanlıklarımız ve önceliklerimiz değişiyor. Mesela arabası olan arkadaşlardan biri aylardır arabasına binmediğini evin önünde seyirlik durduğunu söylüyor. Zamların hayatımızdaki etkileri ile uğraşmaktan nedenlerini göremez oluyoruz. Zamların nedenlerine bakmak istesek dahi iktidar ve medyasının bize gösterdiği gibi stokçular, fırsatçılar, dış güçleri buluyoruz karşımızda.
Bugün patronlar devletten aldıkları güçle ekonomik krizin bütün yükünü sırtımıza yıkmış durumdalar. Devlet yıllarca bir avuç patronu Karun kadar zengin etmek için elinden gelen her şeyi yaptı ve yapıyor. Döviz garantili projelerle, çevreye ve doğaya telafisi olmayan tahribatlarla, kamuya ait ne varsa patronların önüne serildi. 18 Martta açılan Çanakkale köprüsü için günlük 45 bin araç garantisi verilmiş. Araç başı sadece gidiş ücreti 15 avro+KDV olacak. Bu köprünün her yıl hazineye yani ödediğimiz vergilerle cebimize maliyeti ise 246 milyon 375 bin avroyu buluyor. Patronların dışarıdaki ve içerdeki borçlarına devlet hazineyi garanti gösterdi. Hazine boşaldıkça sırtımızdaki vergi yükü daha da artıyor. Devlet ekonomik krizi bile bizleri daha çok soymanın yoluna çevirdi. Fiyatlar arttıkça devletin vergi kazancı da artıyor. Son 6 ayda motorin, benzin ve LPG fiyatlarına yapılan zamlar sayesinde devletin akaryakıttan elde ettiği aylık ortalama KDV geliri 3,1 milyar liradan 9,2 milyar liraya çıktı. Bu soygunun bir benzerini elektrik zamlarında da görüyoruz. Göz göre göre soyuluyoruz.
Bizler evlerimize bir lokma ekmeği götürmek için canımızı dişimize takmışken, onlar o bir lokma ekmeğimize bile göz koyuyorlar. Kendi kârlarından başka hiçbir şey umurlarında değil. Yoğurdun kaymağı hep kendilerine, acı suyu da bize kalıyor. Savaşların, açlığın, yoksulluğun, varlık içinde yokluğu yaşamamızın tek nedeni patronlar ve onların düzenidir. Onların düzeninde sadece onlar dünyanın bütün güzelliklerini yaşayabilir. Biz bu düzeni kabul etmiyoruz. Bu düzene alışmayacağız. Bu düzenin bizlere reva gördüğü zamlara ve yoksulluğa karşı öfkemiz artıyor. Biz biliyoruz ki ancak örgütlü mücadele ile sermaye düzeninin sahiplerine karşı gelebiliriz.
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, 19 Ocakta Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaparak Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde çalışan öğretmenlerin ve terapistlerin sorunlarına değindi.
- İngiliz egemenleri, sömürge döneminde ticaret gemilerini, donanmalarını korumak için vahşi bir yöntem geliştirmişler. “Yamyam fare yöntemi” olarak adlandırılan bu yöntem şöyle: Açık denizdeki gemilerde fareler çoğalınca önce bir fare yakalanır, boş...
- Asgari ücret pek çok işçinin beklediğinin tersine 23 bin lirayı bile bulmadı. Utanmadan “işçiyi enflasyona ezdirmedik” dediler, gözlerimizin içine baka baka bizimle dalga geçtiler. Hiçbirimiz bu yalana inanmıyoruz. Çünkü yoksulluğu biz yaşıyoruz,...
- Evlatlarımızın sağlıklı gelişimi, sadece ne yiyip içtikleriyle değil, nasıl bir ortamda, çevrede büyüdükleriyle de ilgilidir. Empati, iletişim gibi sosyal, duygusal ve zihinsel becerileri çevreleriyle etkileşimlerinin izlerini taşır. Çocukların...
- 17 Ocakta okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lisede okuyan yaklaşık 20 milyon öğrenci birinci dönem karnelerini alarak yarıyıl tatiline girdi. Mersin’de Eğitim-Sen ve Özel Öğretmenler Sendikası eğitimdeki sıkıntıları dile getirmek için Yenişehir İlçe...
- Suriye’deki Esad rejimi 8 Aralıkta yıkıldı. Hemen ardından da Suriye’deki savaşın bittiği ve Türkiye’deki Suriyelilerin artık güvenle ülkelerine geri dönebileceği konuşulmaya başlandı. Medyada Erdoğan’ın Suriye politikasının ne kadar başarılı olduğu...
- Sevgili işçi kardeşlerim, bizler yani işçi sınıfımızın örgütlü mücadelesinin bir parçası olanlar, eski kuşaktan işçilerin deneyimlerinden ziyadesiyle istifade etmeyi öğrendik sınıf büyüklerimizden. Bundandır karşımızdaki herhangi bir işçi...
- UİD-DER Müzik Topluluğu (UMUT), Ruhi Su’nun sesinden dinlediğimiz Boşa Didinmek Fayda Vermez şarkısını yeniden yorumladı. Şarkının mücadeleye çağıran sözleri kadar hikâyesi de çok anlamlı. Rusya işçi sınıfının romancısı Maksim Gorki, 1907’de,...
- İşyerinde yeni yıl kutlaması yapmak için işi biraz erken bıraktık. Kutlama için masaları hazırladık, şarkı listemizi ayarladık. İşin yorgunluğunu atıp dinlenecek, uzun uzun sohbet edecektik. Tabii eğlence kısmına geçmeden önce işyerinin şef ve...
- Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine 13 Aralıkta başlayan GE Grid Solutions grevinin 33. gününde anlaşma sağlandı. Böylece MESS sözleşmeleri kapsamında 4 işletmede...