Buradasınız
“7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
İzmir’den emekli bir işçi
İkamet ettiğim mahallede bir sokak ileride ilkokul var. Bu okulda yalnızca 4. sınıf ve ana sınıf öğrencileri var. Sabah saat 07.30’da, öğlen saat 12.30’da okula doğru öğrencilerin gittiğini görürsünüz. Minik olanların çantalarını ve beslenme çantalarını anneleri, bazılarının da babaları taşıyor. Dördüncü sınıf öğrencilerinin büyük çoğunluğu ise yalnız giderler okula ve sırtlarında taşıdıkları okul çantalarının ağırlığından ötürü çocukların öne doğru eğilerek yürüdükleri hemen dikkatinizi çeker. Yani bugünün emekçi çocukları çok eski zamanlarda sırtına küfe takarak yük taşıyan hamalları hatırlatır. Çocukların okul çantalarının ağırlığının kendi kilolarının en az yarısı kadar olduğunu ifade etmek kesinlikle abartılı bir tarif olmayacaktır. Bu çocuklar işçilerin ve emekçilerin çocuklarıdır. Yani bizim evlerimizin, komşularımızın çocuklarıdır. Her gün birer yük hayvanı gibi, küçük bedenleri iki büklüm çanta taşıyan çocuklar bizim sınıfımızın çocuklarıdır.
İşçi ve emekçi çocuklarının daha 5-6 yaşlarında sırtlarına binen bu ağır yük rejimin ve temsilcisi olduğu patronlar sınıfının gayet bilinçli, planlı ve sinsi bir oyununun parçasıdır. Erdoğan’ın yıllar önce öve öve bitiremediği 4+4+4 eğitim sisteminin çoğu yoksul çocukları için ilk 4’ten sonra devamı yok! Yoksulların çocukları bir kısmı henüz buluğ çağına bile varmadan patronlar için neredeyse bedavaya gelen, sudan ucuz işgücüdür. Bıraktık boylarının, kilolarının yaşlarına paralel gelişmesini, henüz oyun çağındayken birer işçi oluyor yoksulların çocukları. Uyku ihtiyacını doğru dürüst alamıyor, sağlıklı beslenemiyorlar. Bu nedenle tüm işçi çocuklarında da görülen kansızlık, depresyon gibi hastalıklarla boğuşuyorlar. Tedbirlerin alınmamasından ötürü küçücük yaşlarında uzuvlarını kaybediyorlar. Kemik ve iskelet yapıları olgunlaşmadığı için omurgaları eğiliyor.
Mesele işçi sınıfının hakları olunca kırk takla atan TÜİK’in verilerine göre bile Türkiye’de 2 milyondan fazla çocuk işçi var. Çalışmak zorunda bırakılan her 10 çocuk işçinin 8’i hiçbir güvenceleri olmadan çalıştırılıyorlar. Kayıt dışı çalıştırıldıkları için iş cinayetlerinde katledilen çocuk işçilerin listesinde bile yoklar. Diğer yandan ILO’nun yayınladığı rapora göre dünya genelinde 160 milyon çocuk işçi bulunuyor. Bu çocuk işçilerin 75 milyonu ise ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılıyorlar.
Okullar işçi çocukları için birer fabrika, öğretmenler ustabaşı, okul müdürleri genel müdür, çocukların okula gidip dönerken omurgalarının şeklini bozan ağır çantaları da hamal yükü işlevi görüyor. O çocuklardan biri de benim komşu çocuğu Serhat’tır. Evvela kendisini sizlerle tanıştırayım. Serhat şimdi 9 yaşında ama yaşından küçük görünüyor. Yazın saçlarını uzatmıştı. Saçlarını serbest bıraktığında, çehresi küçücük görünüyordu. Kocaman kapkara gözleri vardır Serhat’ın. Çok nadiren benim kapının zilini çalar. İşte o anlarda bilirim ki Serhat’ın mutluluk hormonu eksiye düşmüştür. O anlarda tek istediği bir bal kaşığı dolusu çikolatadır. Ama cam veya plastik kutuda olandan, yani kahvaltıda sofrada yenenden olacak. Bir kaşık alır, hızlıca yer bitirir. Kaşığı yıkayıp kaşıklığa koyar. Ve koşarak bisikletine biner. El sallayıp uzaklaşır Serhat.
Şimdi “çocuktan al haberi” kısmına geçelim ve sözü Serhat’a verelim: “Amca sen bana neden eğilerek yürüdüğümü soruyorsun. Çantam ağır olduğu için. Her gün 5 ders görüyoruz. Ama 7 kitap lazım oluyor. Çantamda 7 kitap, 7 defter, 1 litre su, yarım ekmek... Bugün ekmeğimin içinde yumurta da var. Annem akşamdan haşladı yumurtayı. Annem benden az önce evden çıkıyor işe gitmek için. Babam daha erken gidiyor işe. Abimi yanında çalıştığı oto tamircisi alıyor ana yoldan. Abim dördüncü sınıfı bitirdikten sonra tamircide çıraklık işine girdi. Ben de dördüncü sınıftan sonra okulu bırakıp çıraklık işine gireceğim. Abim ‘seni bizim işyerine aldıracağım. Sen çıraklığa başladığında ben kalfa olacağım. Sen işe başladığında ben tam 5 yıldır çalışıyor olacağım’ diyor. Babam emekli ama çalışıyor. Annem dedemin işyerinde yemek yapıyor. ‘Seni okula bırakıp işe gitsem tam 15 dakika geç kalırım. Erken gitmezsem çay suyunun kaynaması zaman alıyor. O zaman da laf işitiyorum. Mecburum erken gitmeye. Beslenme çantana yemeğini, suyunu akşamdan hazırlıyorum. Alır gidersin’ diyor annem.”
Burjuvazinin siyasetçilerinden “çocuklar geleceğimizdir” sözünü duymayanımız yoktur. Bu sözleri onlardan duyduğumda gözümün önüne çalışmak zorunda bırakılan ve iş cinayetlerinde katledilen çocuk işçiler geliyor. İş cinayetinde katledilen çocuk işçi Ahmet Yıldız ve nicesi geliyor gözlerimin önüne. Sadece yakın tarihlerde iş cinayetlerinde katledilen çocuk işçiler değil, sermaye sınıfının sadece bugün katlettiği işçilerin kanı yok ellerinde. Tarihte çok çalıştırılmaktan birer ihtiyar gibi çocuk yaşta ölen çocukların kanları var ellerinde. İşte örgütlü işçi sınıfı burjuvaziden bu canlarının hesabını er ya da geç soracaktır. Zaten burjuvazinin en basit işçi hareketinden ölümüne korkmasının nedeni bundandır, emek hırsızı olmasındandır, ecel korkusudur.
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Fernas madencilik ve Akcanlar Tekstil işçileri günlerdir seslerini duymayan Çalışma Bakanlığı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Polonez işçilerine bir kez daha saldıran çevik kuvvet polisi işçileri ters kelepçeyle gözaltına aldı. Ankara...
- Diyarbakır’a bağlı Merkez Bağlar ilçesinde 21 Ağustos Çarşamba günü kaybolan 8 yaşındaki kız çocuğu Narin Güran’ın cansız bedeni 8 Eylülde dere kenarında bir torbanın içinde bulundu. Türkiye’nin çeşitli illerinde Narin’in katledilmesine karşı...
- Sakarya Hendek’te faaliyet gösteren Oba Makarna fabrikasında 15 Eylül Pazar günü yem silolarının yakınında patlama gerçekleşti. Patlama sırasında ve patlamanın etkisiyle çıkan yangında aralarında itfaiye işçileri de olmak üzere 30 işçi yaralanırken...
- İşçi sınıfının sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı mücadelesinin sembolü haline gelmiş şarkılar vardır. O şarkıları üreten ve söyleyen ozanlar vardır işçilerin unutmadığı, kuşaklar boyu saygı ve sevgiyle andığı. Onlardan biridir Şilili ozan...
- ABD’nin Boston ve Connecticut eyaletlerinde binlerce otel çalışanı toplu sözleşme görüşmelerindeki anlaşmazlık nedeniyle grevler düzenledi. 1 Eylülde Massachusetts Park Plaza Hotel’in önünde gece yarısı eylem başlatan işçilere, ülkenin çeşitli...
- Topraktan başını güneşe uzatan filiz, meyve veren dal, ana rahminden kopup emekle, sabırla büyütülen çocuk… Yeşeren, serpilip gelişen, bugünden yarına geleceğe dönüşen yaşam… Biz emekçi kadınlar yaşam zahmetsiz, kahırsız, mutlulukla aksın isteriz....
- Burjuva partilerin vekil adayları seçim zamanı bizdenmiş gibi görünüp türlü vaatlerle oyumuzu almaya çalışırlar. Seçim biter bitmez sonraki seçime dek bizi umursamazlar. İşçi ve emekçilerin haklarına saldırı, sermaye sahiplerine kıyak anlamına gelen...
- 57 gündür direnişte olan Polonez işçileri gece ve gündüz fabrika önünde direnerek, polisin baskısına boyun eğmeyerek mücadele ediyor, sendikal haklarının tanınmasını istiyor. Antep’te bulunan Akcanlar Tekstil işçileri de 7’li vardiya sistemi...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 13 Eylülde Mersin’de Özgecan Aslan Barış Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu,...
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...