Buradasınız
Hoşnutsuz Olmak Yetmez! Bilinçli ve Örgütlü Olmalıyız!

Dünyada milyarlarca insanın tüm ihtiyaçlarını işçiler üretiyor. İşçilerin elinin değmediği ve alın terinin akmadığı ne var? Emek olmadan, emek maddeyi dönüştürüp biçim vermeden ne gökdelenler yükselir ne uçaklar uçar ne de fabrikalarda çarklar döner.
Zenginliği de ihtişamı da üreten işçiler. Fakat işçilerin yaşamı ne zengin ne de ihtişamlı. Ne büyük çelişki değil mi?
İşçi sınıfının önderlerinden birisi zamanında şöyle demişti: “Emek zenginler için gerçekten çok güzel şeyler yaratır, ama işçi için ürettiği yalnızca yoksunluktur.” Niye böyle?
Çünkü adına kapitalizm denen sömürü sisteminde üretim araçlarının özel mülkiyeti patronlara ait. Bu sistemde işçiler gece gündüz demeden çalışıyor, emek harcıyor, çok güzel şeyler üretiyor ama patronlar tüm üretilenlere el koyuyorlar.
İşçiye ise, bir sonraki gün çalışabilmek için karnını doyurmaya yetecek bir ücret düşüyor. Böyle bir sistemin adil, eşitlikçi, mantıklı ve sürdürülebilir olduğunu patronlardan başka kim söyleyebilir? Patronlara kalırsa kapitalizm “herkese yararlı” bir sistem!
Fakat biz işçiler, patronların tüm bilinç çarpıtmalarına, kapitalizmi “cici” göstermelerine rağmen bunun bir yalan olduğunu yaşamımızdan biliyoruz.
Kapitalizm işçilere ne vermektedir?
İşsizlik, yoksulluk, düşük ücretler, uzun ve yorucu çalışma koşulları, iş kazaları ve işçi ölümleri, hastalık, yetersiz eğitim, bezginlik vs.
İşçi-emekçi halk neden bunlara boyun eğsin, neden tüm zenginliğin bir avuç asalağın elinde toplanmasını kabul etsin ki?
Aslında işçiler çalışma ve yaşama koşullarından son derece rahatsızlar. İşçiler, işyerlerinde ve dost sohbetlerinde şikâyetlerini dile getiriyor, yaşadıkları koşullardan hoşnut olmadıklarını ifade ediyorlar.
Şikâyetler, sızlanmalar, kahretmeler, çalışma ve yaşam koşullarına küfrederek tepki vermeler esasında işçilerin sömürü sisteminden ne kadar hoşnutsuz olduğunun bir göstergesidir.
Fakat hoşnutsuzluk örgütlü bir güce dönüşmediği müddetçe hiçbir şey ifade etmez. Ne zaman ki işçiler hoşnutsuzluklarını şikâyet etmenin ötesine taşırlar; bir araya gelme, birleşme ve bilinçlenme arayışına girerler, işte o vakit her şey değişir.
Henüz sızlanma bir örgütlenme iradesine dönüşmüş değil. Kuşkusuz bunda 12 Eylül 1980 askeri darbesinin çok büyük payı vardır.
Askeri faşist yönetim işçi sınıfının sendikalarına ve diğer kurumlarına ağır bir darbe vurdu, toplumu sindirdi, genç işçi kuşaklarına hakkını arama ve mücadele etme geleneğinin aktarılmasının önüne geçti.
Bu gibi büyük toplumsal yaraların etkisi ne yazık ki derin oluyor. İnsanların toplumsal davranışlarına ve günlük hayata kadar işleyen korku, kolayına sökülüp atılamıyor. Çeşitli nedenlerden ötürü bu durum Türkiye’de daha etkili olmuştur.
Ancak topluma sinen korku ve hak arama bilincinin zayıflaması sonsuza dek sürmez. Ağır çalışma ve zor yaşam koşulları işçileri canından bezdirmektedir. Dünden bugüne çok önemli mücadele deneyimleri yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Şu an işçiler arasındaki sızlanma ve hoşnutsuzluk hali, eninde sonunda örgütlenme ve kitlesel düzeyde mücadeleye dönüşecektir.
Yaşanan güncel örneklere de baktığımızda görüyoruz ki, bir anda milyonlarca emekçi ayağa kalkabilmekte ve iktidarları alaşağı edebilmektedir.
Meselâ, Tunus’taki büyük halk isyanı, bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla başladı. İsyan hızla Mısır’a sıçradı ve her iki ülkede de 30 yıllık diktatörler devrildi.
İsyandan bir gün önce Tunus sokaklarında insanlara, “diktatörleri deviren bir isyan başlayacağı” söylenseydi kimse buna inanmaz ve hatta bunu söyleyenlere deli derlerdi. Ama oldu.
Çünkü emekçi halkın öfkesi öylesine birikmişti ki, küçük bir kıvılcım diktatörleri deviren büyük bir ateşi tutuşturmaya yetti.
Yunanistan’da yaşananlar ise bir başka örnektir. Patronlar krizin faturasını işçi-emekçilere kesince, ülkeyi saran çok büyük grevler başladı. Haklarına el konulmasına karşı çıkan işçi sınıfı, üretimi durdurup meydanlara indi ve parlamento binasını sardı. Siyasal kriz patlak verdiği için hükümet düştü. Yunanistan işçi sınıfının mücadelesi sürüyor.
Daha geçenlerde Bulgaristan ve Slovenya’da emekçilerin taleplerine kulak tıkayan hükümetler, işçilerin ayağa kalkması sonucunda istifa etmek zorunda kaldılar.
İspanya, İtalya ve Portekiz başta olmak üzere Avrupa işçi sınıfı krizin bedelini ödememek için mücadele veriyor. Hindistan’da on milyonlarca işçi hakları için greve gidiyor. Dünyanın dört bir köşesinden işçilerin kapitalizme karşı öfkesi yükseliyor.
Önümüzdeki dönemde dünya işçilerinin haksızlıklara, kemer sıkma programlarına ve aslında kapitalist sömürüye karşı mücadelesi devam edecek!
Kapitalizm, küresel ölçekte çok büyük bir kriz yaşıyor. Ekonomik kriz öylesine büyük ki, sistem içine girdiği krizden çıkamıyor. Patronlar sınıfı, kârlarını büyütmek amacıyla krizin bedelini işçilere ödetmeye çalışıyor. İşçilerin çalışma saatleri uzatılıyor, sosyal güvenlik sistemi daraltılıyor, emeklilik yaşı uzatılıyor, ücretler düşürülüyor.
Ne var ki tüm bunlar, işçilerin öfkesini arttırıyor. İşçiler haklarını patronlara kaptırmamak için birleşerek, örgütlenerek grevler yapıyor, patronlara ve hükümetlere karşı mücadele ediyorlar.
Krizin ilk dalgası 2008-2009’da Türkiye’yi vurduğunda ekonomi %15 küçülmüş, tam bir milyon işçi işten atılmış ve işsiz sayısı 3,5 milyona çıkmıştı. Yani krizin bedeli biz işçilere çıkartılmıştı.
Türkiye dünya ekonomisinin dışında değildir. Ortadoğu’da süren savaşın ve dünyayı sarsan krizin etkisinin dışında kalmak mümkün değildir.
Peki, ne yapacağız o zaman?
Öncelikle, denizin derinlerinde meydana gelen depremin tsunamiye yol açacağını ve oluşan büyük dalgaların kıyıları vuracağını bilince çıkartmak gerekiyor. Bu durum bilince çıkartılmadan önlem alınamaz!
Önlem almak demek, döne döne vurguladığımız gibi patronlara karşı birleşmek ve bilinçlenmektir.
O halde artık korkuları, kaygıları bir kenara bırakalım! Sızlanmalarımızı ve şikâyetlerimizi örgütlenme iradesine dönüştürelim, kötü çalışma ve yaşama koşullarına karşı mücadeleye girişelim!
Bunun ilk adımı olarak da yaklaşmakta olan 1 Mayıs’a hazırlanalım. Ne kadar güçlü ve haklı olduğumuzu işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta meydanlara çıkarak gösterelim!
“İş Çok, İşçi Yok”muş!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- İspanya’nın güneyinde bulunan sanayi kenti Cadiz’de yaklaşık 30 bin metal işçisi grevde. 18-19 Haziranda 2 günlük grevlerinin ardından talepleri karşılanmayan işçiler 23 Hazirandan bu yana süresiz grevdeler. CCOO ve UGT sendikalarına üye işçiler,...
- Gençlik dönemi, insan hayatının en heyecanlı, en meraklı ve en enerjik zamanlarıdır derler. Bu yönleriyle gençlik bir nehre benzetilebilir; coşkulu, yönünü arayan, bazen de önüne çıkan taşlara çarpa çarpa yolunu bulan… Bazen hızlı, bazen yavaş akar...
- Yozgat Sorgun’da, 71 yaşındaki Selami Şimşek dede, çalıştığı inşaatın 6. katından düşerek yaşamını yitirdi. Akla ilk şu soru geliyor: “71 yaşındaki bir dedenin evinde torununu sevmek yerine, ne işi var inşaatın 6. katında?”
- Umutlarım, hayallerim, sevdalarım Sığmıyor ceketimin cebine Bunca zamandır ket vurulmuş umutlarıma Bunca zamandır kafeste tutulmuş ruhum, nefesim, aklım Sığar mı bu düzene gencim, yaşlım
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası taban maaş talebi, iş güvencesi ve özlük hakları için yıllardır yürüttükleri mücadelenin devamı olarak 25 Haziranda İstanbul Kadıköy’de bulunan sendika genel merkezi önünden Ankara’ya Milli Eğitim Bakanlığına...
- 24 Haziranda Demir Yol-İş, Yol-İş, Türkiye Sağlık-İş, TES-İş, Koop-İş, Tez Koop-İş, Türkiye Sağlık-İş, Genel Maden-İş, Türk Harb-İş, Şeker-İş sendikalarına üye işçiler İstanbul’dan Adana’ya, İzmir’den Hakkâri’ye il ve bölge temsilciliklerinin olduğu...
- Aile hekimliği sisteminde Kasım 2024 tarihi itibariyle yürürlüğe giren “Eziyet Yönetmeliği”nin insan ve toplum sağlığını riske atacak bir diğer uygulaması da geçici koruma statüsündeki mültecilerin ve göçmenlerin aile hekimliklerindeki kayıtlarının...
- İsrail devletinin 13 Haziranda İran’a saldırmasıyla birlikte emperyalist savaşın alevleri, hızla yayılmaya devam ediyor. Bu savaşın arkasındaki güç olan ABD, 22 Haziranda İran’daki üç nükleer tesisi bombalayarak yangını daha da büyüttü. Emperyalist...
- İtalya’da SI Cobas, USB, FISI ve FLAI gibi sendikaların silahlanmaya ve savaşa karşı seferberlik çağrısına kulak veren on binlerce işçi greve gitti. 20 Haziranda “Silahları bırak, maaşları arttır!” sloganıyla taşımacılık ve ulaşım başta olmak üzere...
- Binaların, konutların, otomobillerin, mobilyaların rengârenk boyalarının üretildiği DYO Boya’da işçiler, 22 Mayıstan bu yana grevde. İzmir ve Kocaeli’deki DYO Boya işçileri, enflasyon ve vergiler karşısında eriyen ücretlerinin arttırılmasını istiyor...
- İzmir Belediyesinde çalışan yaklaşık 23 bin işçinin 29 Mayısta başlayan ve 7 gün süren grevi yoğun bir kara propagandaya maruz kaldı. Belediye işçileri aşağılandı, tembel olmakla, çok yüksek ücret istemekle, hatta “vatan haini” olmakla suçlandı....
- 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55’inci yılında; TPI Kompozit grevinin 36’ıncı, DYO grevinin 26’ıncı gününde anlamlı bir yürüyüş gerçekleşti. Çiğli Sanayi Sitesi içinden başlayıp İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesine kadar süren yürüyüşte iki...
- 12 Haziran, 2002’den bu yana “Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü” olarak kabul ediliyor. Ancak bugün çocuk işçi sayısı, 1800’lü yıllardaki gibi vahşi kapitalizmin pençesinde büyüyor. İşçi çocukları kölece koşullarda çalıştırılıyor, iş...