Buradasınız
İş kazalarına duyarsızlık devam ediyor
Aydınlı’dan bir işçi
Birkaç hafta önce, bulunduğumuz bölgede, aydınlatma sistemleriyle ilgili üretim yapan bir fabrikada çalışan bir arkadaşımız, parmağını tırnağının yarısından kaybedecek şekilde ciddi bir iş kazası geçirdi. Patronunun daha fazla kâr elde etme hırsı, ne kadar fazla ürün çıkartırsan o ay çeyrek altın maaşına yansıyacak diyerek işçileri rekabete itmesi ve yine çalışma koşullarının elverişsiz olması, kazanın habercisiydi aslında. Kaza geçiren arkadaşın iş arkadaşlarıyla görüştüğümde çok üzüldüklerini gördüm, ama çalışma koşullarını sorgulamaksızın kazayı geçiren arkadaşın biraz daha dikkatli olması gerektiğini düşünüyorlardı. Onların bu yaklaşımları, orada çalışan, aynı işi yapan kendileri değilmiş ya da aynı şey kendi başlarına gelmeyecekmiş gibi patronun ağzından konuşmalarına yol açıyordu. Hatta tutanak ve rapor işleriyle uğraşırken iş arkadaşlarından biri yanıma gelip “kesinlikle iş kazası olarak görünmesin” diye beni uyarıyordu.
Elbette bu yaptıkları bilinçli yahut bilerek yaptıkları bir şey değil. Tarihsel hafızalarının büyük oranda tahrip edilmiş olması nedeniyle çoğunlukla sınıf bilincinden yoksun kalan günümüzün işçi kuşağı, sahip olduğu haklardan bihaber durumdadır. Şu anki durumda işçilere sunulan özgürlük şu iki seçenekten ibaret: ya en kötü koşullara bile razı olarak çalışmak ya da açlıktan ölmek. Oldukça ağır koşullarda çalışmaya mahkûm edilen işçiler, bedenlerinin bitkin düştüğü noktaya kadar çalıştırılıyorlar ve bu uzun ve yorucu çalışma saatleri, kaybolan konsantrasyon eksikliği ve aşırı yorgunluk nedeniyle iş kazaları kendini gösteriyor.
Bu kazanın ardından fazla zaman geçmemişti ki, yine aynı işyerinde bir işçi daha iş kazası geçirerek elinin bir kısmını kaybetti. İş kazasını geçiren kişi, daha önce arkadaşını hastaneye getiren ve işyeri ile ilgili hiçbir tutanağın tutulmasını istemeyen işçiydi. Oysa bir önceki kazadan sonra iş koşulları ile ilgili herhangi bir düzeltme yapmayan patronun, ilerleyen dönemlerde de yapmayacağı açıktı. Yani patronun umurunda değil iş güvenliği veya işyeri çalışma koşullarının kötü olması. Çünkü bu kazaların önüne geçmek patrona belli bir “ek maliyet” getiriyor. Ve dışarıda bu kadar yedek işçi varken ve işgücü sudan ucuzken, çalıştırdığı işçilerin sağlığı için gerekli önlemleri almak gereksiz bir masraftır onun için.
Yaşadığımız toplumun sınıflı karakteri işçilere insanca yaşam koşulları sunmuyor, sunamaz. Tüm işçilerin, en ufak hakkın bile elde edilebilmesi için örgütlü mücadelenin gerekli olduğunu artık görmeleri lazım.
Dün ISO-9000 idi, bugün Q-1 oldu
Sınıfını bil, mücadele bayrağını yükselt
- İşyerinde Gelen Ölümler
- Çocuk İşçilikle Mücadele İşçi Sınıfının Örgütlü Mücadelesinin Büyümesiyle Mümkün
- 301’i, Soma’yı, O Günden Beri Hiç Unutmadık…
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
Son Eklenenler
- 12 Eylül askeri faşist darbesinin 45. yılında Türkiye’nin çeşitli illerinde eylemler gerçekleştirildi. Yapılan eylemlerde darbe rejimi ve onun günümüzdeki etkileri protesto edildi. İstanbul’da 78’liler Girişimi öncülüğünde Taksim Kazancı Yokuşunda...
- “Bırak seni başkaları övsün” diye bir söz vardır. Bir de işçi sınıfının ve insanlığın sömürüye karşı yürüttüğü mücadeleyi tarif eden başka bir ifade vardır: “Sen sadece doğru yolda yürü. Sabırla, emekle, alın teriyle ilerle. Bir gün başkaları da...
- Metal işkolunda Türk Metal, Çelik-İş ve Birleşik Metal-İş sendikalarıyla metal patronlarını temsil eden Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2025-2027 dönemini kapsayan Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri başladı. Bu sözleşme, 250’...
- Ankara’da bulunan Tapeten Mensucat’ta Teksif Sendikasında örgütlenen işçiler, işverenin TİS masasına oturmayı reddetmesi üzerine 4 Eylülde greve çıkmışlardı. UİD-DER üyesi işçiler olarak grevlerinin 8. gününde Tapeten işçilerini ziyaret ettik.
- Yaşadığımız topraklarda 12 Eylül 1980’de bir askeri faşist darbe gerçekleştirildi. Darbeciler ülkedeki kaosu ve kardeş kavgasını bitirmek için darbe yaptıklarını ileri sürüyorlardı. Oysa asıl amaç işçi sınıfına ve örgütlerine darbe vurmaktı.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik her geçen gün dozunu artırdığı saldırılara karşı protestolar sürüyor. 2 Eylülde CHP İstanbul il örgütüne kayyum atanmasının ardından başlayan protestolarda emekçiler rejimin baskılarına biat...
- Nepal’de hükûmetin 4 Eylülde Facebook, X (Twitter), YouTube ve benzeri 26 platformu erişime kapatma kararı, gençlerin öncülüğünde işçi ve emekçilerin de katıldığı geniş protestoları tetikledi. Ülkede artan yoksulluk ve yolsuzluk karşısında biriken...
- Trump yönetimi işçi düşmanı ekonomi politikalarını, göçmenlere karşı saldırılarını, emperyalist savaşı körüklemeyi, Siyonist İsrail devletini desteklemeyi sürdürüyor. Emperyalist savaşın baş aktörü olarak Gazze’de yapılan soykırımı açık şekilde...
- İsveç sermayeli Omsa Metal fabrikasında çalışan işçiler, 2025’in ilk aylarında Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 Nolu şubede örgütlendiler. Şirket, sendikanın yetkisine itiraz ederken toplu iş sözleşmesi sürecinde de “sıfır zam” dayatmasında...
- Tanıdık birilerinden söz ederken “bizim Ahmet”, “bizim Ayşe” deriz. Bazen tarafını anlatırken “bizim takım”, “bizim parti” deriz. Hatta bazen hangi kimlik ve inançtan olduğunu tarif ederken de biz deriz. Gelin bu konunun üzerine duralım biraz. Biz...
- Türkiye’de rejimin her türlü muhalefeti ezmek, toplumu zapturapt altına almak ve bu yolla varlığını sürdürmek amacıyla hayata geçirdiği saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Öyle ki bu rejim, yargıyı sopası, medyayı borazanı, devlet kurumlarını...
- Aylardır maaşları, toplu sözleşmeden doğan fark alacakları ve bazı yan hakları ödenmeyen Genel-İş Sendikası üyesi İzmir Buca, Karşıyaka ve Konak Belediyesi işçileri yürüttükleri mücadeleleri büyüterek iş bırakma eylemi yaptı.
- Dede Korkut hikâyelerinin birinde Uruzlu bir çobanla, bir Peri birbirlerini severler. Ancak bu beraberlik lanetlenmiştir. Peri bir gün çobanı çağırır ve şöyle der: “Bende bir emanetin var ama bu emanet halkının başına bela olacak, bilesin.”