Buradasınız
Sınıfını bil, mücadele bayrağını yükselt
Esenler’den bir kadın tekstil işçisi
Bugün de bitti. Ölmedik yaşıyoruz. Ama nasıl yaşıyoruz? Yaşamak deyince aklımıza ne geliyor? Bugün de karnımız yarı aç, yarı tok. Bugün de aybaşında alacağımız parayı garantiledik. Eğer işe gitmeseydik paramız kesilirdi. Aynı sınıftan olduğumuz insanlarla, kim daha fazla iş çıkararak şefin müdürün gözüne girer de belki bir dahaki zam zamanı birkaç kuruş fazla zam alır diyerek yarıştık. Biz işçiler sabahın köründe kalkmış, aldığımız maaşla karnımızı yarı aç yarı tok doyurabildiğimiz işyerlerinde çalışırken patronlar nerede? Emin olmalıyız ki sıcak yataklarında horlayarak uyuyorlar. Çünkü onların aç kalmak gibi bir dertleri yok. Yarın ne bulup ne yesem de karnımı doyursam diye düşünmüyorlar. Patronların tek düşündüğü, bugün dünden daha kârlı olmalı, daha fazla iş ürettirmeli, daha fazla artı-değer kazanmalıyımdır. Ama bu düşünce onları uykularında pek de rahatsız etmez. Onların yerine işlerini yürütecek kişiler hazırdır. Zaten işçilere iş öğretilmez, yaptıkları işi bilirler. Patronlar da çok iyi bilirler sıcak yatağı kimin ısıttığını. Her şeylerini işçiler ürettiği gibi yatağını da onların ürettiğini bilirler.
Ama o sıcaklık yükselip aleve dönüştüğünde başlarına ne geleceğini, kendilerini nasıl yakacağını da bilir ve bu yüzden işçi sınıfı ile aralarına maşalar koyarlar. Sınıfını bile bilmeyen bu insanları maşa olarak kullanırlar. Sanki ustalar, şefler, müdürler (yani maşalar) para karşılığında çalışmıyormuş gibi. Onlar da işçiler gibi işgüçlerini satıyorlar. Gece gündüz, işçileri daha fazla nasıl çalıştırabilirimin planını yapanlar bunun karşılığında para alıyorlar. Çünkü bir çark var ve herkes o çarkın içinde dönüp duruyor. İşçilerin gözünde genelde patronlar iyi, şefler, müdürler kötü olarak gözükür. Kim kendine kötü denmesini ister ki? Ama işçiyle diyaloga giren onlardır. İş az çıktığında işçiye fırça atan, işe gelmediğinde sebep soran, fazla mesaiye kalmak istemediğinde zorla mesaiye bırakan onlardır. Aldığı maaş yetmediği için işçilerin çoğu gönüllü kalır zaten mesaiye, ama onların gözü bütün işçilerdedir. Mesai parası almadığı halde mesaiye kalmasını istedikleri işçilere de duygu sömürüsü yapıyorlar: Her şey para mı canım, işyerinin ihtiyacı olduğu zaman bir insanlık yapıp kalsan ölür müsün?
Gece gündüz çalıştırılıyoruz. Sırf patronlar rahat etsin, firmalarına bir yenisini katsın, pastadan en büyük payı kapsın diye. Bir işçinin sabahtan akşama kadar çalışması insanlık oluyor, mesaiye kalmak istememesi ise insanlık dışı oluyor. Sanki keyiften, zevkten çalışıyoruz. Elbette ki para için çalışıyoruz. Cebinde paran varsa sokağa çıkabiliyorsun. Hem her şeyin parayla olduğu bir sistemde yaşayacaksın hem de her şeyin para olmadığını söyleyip insanlıktan bahsedeceksin. Bu söylediklerine kendileri inanmıyorlar elbette. İşçilerin örgütsüz oluşundan alıyorlar bu gücü. Patronlar sınıfının her şeyi paradır. Biz işçilerin her şeyi ise örgütlülüktür. Ancak bilinçli bir örgütlülüğün içinde doğru bir önderliğin peşinde olursak her şey para olmaktan çıkar. Böyle bir örgütlülük ancak Bolşevik temellerde sağlanabilir. Örgütlülüğün içinde güven olmalı; güven en sağlam temeldir. Gerçekten insan gibi yaşamak istiyorsak sınıfımızı bilmeliyiz, doğru bir örgütlülüğün içinde olmalıyız.
Belki bugün ölmedik, hâlâ yaşıyoruz ama hak ettiğimiz gibi değil. Dünyadaki her şeyi yaratan biz işçileriz. Patronları ayakta tutan da bizim örgütsüzlüğümüz. Bizim olanı almak yine bize düşer. Bu bizim, biz dünya işçilerinin görevi. Bütün dünya bizim. Biz dünyayı istiyoruz. Tepemizde bir avuç patron oturmuş bizim ürettiklerimizle gününü gün ediyor. Nasıl patronlar bugünün dünden daha kârlı olmasını düşünüyorsa biz işçiler de bugün dünden daha bilinçli, daha örgütlü olmamız gerektiğini düşünmeliyiz. İki yol var: ya bu deveyi güdeceğiz ya da bu diyardan gideceğiz. Ama dünya bir tane, gitme şansımız yok. Ya da pisliğin içinde boğularak yaşayacağız, buna da insanca yaşamak denemez. Yaşamak mücadele etmektir. Ve insan gibi yaşamanın yolu doğru bir önderliğin peşinde mücadeleye atılmaktır. Ölmediğimiz sürece bir gün mutlaka mücadeleye atılmak zorunda kalacağız. Eğer “yaşamak” istiyorsak ne duruyoruz? Yarın çok geç olabilir. Bugünden sınıfımızı bilmeli, mücadele bayrağımızı yükseltmeliyiz.
Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
Dünyanın Bütün İşçileri Birleşin!
- Çare Sınıfımızda ve Örgütlü Mücadelemizde
- “Eşim Öyle Yerlere İzin Vermiyor”
- Hafta Tatili Haktır, Gasp Edilemez!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
Son Eklenenler
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.