Buradasınız
İki Fabrika Aynı Sömürü
Gebze’den bir metal işçisi
Merhabalar, metal sektöründe çalışan bir işçiyim. Geçenlerde patronumuz fabrikadaki bütün işçileri bir araya toplayarak, yeni yol haritasını açıklamak üzere bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda, çalışma grupları oluşturulmuş ve her bir çalışma grubuna takımyıldızlarının isimleri verilmişti. İnsan kaynakları bölümünden muhasebeye, üretimden proje bölümüne kadar her bölümün müdürleri konuşmalar yaptılar. Her bir bölümün yöneticisi, kârlılığı arttırıp maliyetleri nasıl düşüreceklerini tek tek açıkladılar. En sonunda, patron mikrofonu eline alıp, kriz koşullarında ayakta kalmanın zorluklarından, 2008 krizini aşan bir krizle karşı karşıya olduğumuzdan bahsetti. Çalışanlarının daha fazla fedakârlık yaparak, fabrikalarını ayakta tutmaları gerektiğini söyledi. İstediği takdirde Kanal İstanbul gibi projelerde yer alarak milyonlar kazanacağını, fakat kendisinin üretimden yana olduğunu, bunun milli bir servet olduğunu anlattı. Aynı zamanda Polonya’da yapılan yeni fabrikanın fotoğraflarını göstererek, hepimizin orada dalgalanan bayrak ile gurur duymamız gerektiğini söyledi. Toplantı bittikten sonra işçiler dağıtılan içecekler ve pasta eşliğinde sohbet etmeye başladılar.
Ahmet Abi: “Ulan, helal olsun bizim patrona. Adam gâvur memlekette bile bizim bayrağımızı dalgalandırmış.”
Hatice Abla: “Bizim bu patron, adam gibi adam. Müteahhitlik etse aynı parayı kazanır. Ama üretim diyor, bize de ekmek veriyor, helal olsun.”
Harun: Sağda solda duyuyoruz abi, bir sürü fabrika kapanıyor. En iyisi mi biz mesaileri aksatmayalım. Bak patron yatırım yapıyor. Ne kadar kazanırsa, bize de o kadar verir.
Gelin, şimdi hep beraber bu sohbetlerden çıkan birkaç soruyu soralım ve cevap arayalım. Gerçekten patronlar sınıfı mı işçilere ekmek veriyor? İşçiler olmazsa patronlar zenginlik ve kâr elde edebilirler mi?
Yaşadığımız dünyada gözümüzün gördüğü, elimizin değdiği kullanım araçlarının hepsi işçiler tarafından üretiliyor. Eğer işçiler üretmezlerse, o makine yığınları, taş duvar fabrikalar hiçbir işe yaramaz. Madenler demire, demirler uçaklara dönüşmez. O koca gökdelenler yükselmez, toprak ekilmez, mahsul alınmaz. Yani işçiler emek veriyor, üretiyor, ortaya değerler çıkıyor ve patronlar da bu değere el koyup ufacık bir kısmıyla yetinmemizi bekliyorlar. Patronlar durmaksızın zenginlik biriktirirken, işçilerin payına hep yoksulluk düşüyor. İşçiler üretmediğinde zenginlik birikemez.
Peki, nasıl oluyor da patronlar sınıfı, koca bir sınıf olan işçileri bu ücretli kölelik sistemine razı edebiliyor? Edebiliyor çünkü işçi sınıfı örgütsüz! Bu yüzden kapitalist krizin faturasını bizlere kesebiliyorlar. Fazla mesailerle tepemize binip, düşük ücretlerle bizleri çalıştırabiliyorlar. Patronlar sınıfı medyasıyla, eğitim sistemiyle, devlet imkânlarıyla, baskı ve korkuyla işçilerin bilinçlerini bulandırıyor, hak arayamaz hale getiriyor. İşçi sınıfını yapay temellerde bölüyor, kutuplaştırıyorlar. Bölündükçe yalnızlaşan işçiler, yanı başlarındaki çalışma arkadaşlarına bile güvensizlikle bakıyorlar. Kötü çalışma koşullarına boyun eğiyor, hakları için dövüşmekten, birleşmekten kaçınır hale geliyorlar. Ama atalarımız boşuna dememiş, “korkunun ecele faydası yok!”
Patronumuz “yurtdışında bayrağımızı dalgalandırdık” diyerek gurur duymamızı istiyor, diğer tarafta, ay sonunu dahi getiremediğimiz ücretlerle çalışmak zorunda kalıyoruz. Bu çelişkili durumla birlikte, fabrikada yılsonu zammı gündeme geldi. Dedim ya biz metal sektöründe çalışıyoruz ve ağır sanayi işkoluna giriyoruz. Ağır sanayi dediysem, işimiz ağır, fakat maaşlarımız pul olmuş durumda. Çoğumuzun ücreti asgari ücretten hallice, 100-200 lira üstünde alıyoruz.
Hepiniz biliyorsunuz, asgari ücrete bu sene %15 civarında zam yapıldı. Sağ olsun hükümetimiz çarşıda, pazarda ya da mutfaktaki %40’ları aşan enflasyon yerine, TÜİK’in açıkladığı %11,8 enflasyona ezdirmedi bizi. Eee, bizim patron da durur mu? O da zamları performanslara göre %11,8-%15 arasında vereceğini duyurdu. Bu da demek oluyor ki, o çok düşündüğü işçiler daha çok çalışacak ve açlık sınırında bir ücretle boğuşmaya devam edecek.
İşte kardeşler bizim fabrikada durumlar böyle. Patron, sınıf bilincinden yoksun işçilerin kafasını bayrak sallandırarak, şatafatlı sözler söyleyerek bulandırıyor. Fakat açlık, yoksulluk, ne bayrak dinliyor ne de ırk. Eğer biz işçiler haklarımız temelinde birleşir ve örgütlenirsek önümüzde hiçbir engel duramaz. Çünkü biz örgütlendiğimizde kocaman ve güçlü bir sınıfız. Birlikte hareket edebilirsek, korkularımızın üzerine birlikte gidebilirsek önümüzde hiçbir kuvvet duramaz.
Şu günlerde, sohbetlerimiz tam da bu konu üzerine yoğunlaşıyor. Korkularımızın üzerine birlikte gidebilmek ve bir araya gelerek tepkimizi göstermek üzerine. Düşük zamlara itiraz etmeye karar verdik arkadaşlarla. Aramızda öneri sunan arkadaşlarımız oldu. Sakal bırakma eylemi, mesaiye kalmama eylemi, yemek yememe eylemi gibi birçok seçenek konuşuluyor. Bu öneriler de gösteriyor ki, işçiler birlikte düşünmeye ve harekete geçmeye karar verdiğinde seçeneksiz ve çaresiz değildir. İşçi sınıfı örgütlüyse güçlüdür!
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...